Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Mızrak/çuval meselesine dair

Mızrak/çuval meselesine dair

Bizim yörelerde mantığa ters düşen ifadelere şaka yollu derler ki:
-Doğru yalan söyle-.
Evet, yalanın doğrusu olmaz... Fakat inandırıcısı olabilir... Bilhassa inandırıcı yalandan sakınmak gerek...
“Mızrak çuvala sığmadı” atasözü de bazı ipuçları veriyor bizlere...
Diyeceğim o ki:
Türkiye maalesef “Darbe çorbası” gibi bir hâl aldı... Genellikle de ne yazık ki en güvendiğimiz TSK, gün geçtikçe siyasetçilerin malzemesi ve mahkemelerin üzerinde durduğu tehlikeler arzetmeye başladı...
Genelkurmay ya susuyor, ya da inkârı tercih ediyor...
Diyelim ki öyle, ne oldu da “gözbebeğimiz” denilen TSK’yı savunan, savunacak hiçbir siyasi parti kalmadı?.. Üstelik endişeden yürekler pır pır ediyor...
Manşetlerde emekli ve muvazzaf subaylar...
Haberlerde daha alt seviyedeki Türk subayları...
Keşke hiçbirisinin aslı yoktur diyebilsek...
Diyemiyoruz!..
Çünkü öyle dumanlar yükseliyor ki, “burada ateş yok” demeye dilimiz varmıyor...
27 Mayıs darbesi ile fena bir çengel atılmıştı TSK’ya...
12 Eylül, demokrasi dışı düşünenleri haddinden fazla heveslendirdi...
28 Şubat iğrenç bir hareket halinde başladı, maalesef bazı aceleci subaylarımızı meslek harici eylemlere sevketti...
Elbette tüm ordumuza teşmil edilemez bu hareketler...
Ancak, bizim gördüğümüzü, bizim duyduğumuzu Genelkurmay kesinlikle duymaktadır... Hatta bizden de fazla bilgiye sahiptir... Ne var ki hiçbir önleyici tedbir aldığı söylenemez...
Eller tetikte, gözler gedikte, hayali irtica tehlikesine odaklanmış bir ordu...
Türk halkı, vergilerini “Bizi hizaya getirin, canınız istediği kadar ortadan bölün, kimi akredite, kimi güvenilmez olsun” diye vermiyor...
Önceleri gündeme gelen iddialara inanmak istemedik... Bir baktık ki işler fena şekilde zıvanadan çıkmış.
Ben bu yazıyı yazdığım sıralarda “YAŞ-Yüksek Askeri Şura” toplanıyordu.
Neticeyi tahmin etmekte zorlanmadım...
İrticacı ithamıyla, namaz kılan, oruç tutan, hanımının başı kapalı, babası sakallı hacı olanlar ordudan ihraç edilecekler.
İyi de babam,
Darbeciliği aşikâre yapanlar, sivillerle özel ekipler kuran ve dahi emir dinlemeye yanaşmayan kişiler niye sıkı sıkı tutuluyor?
Dursun Çiçek albayımızı hapisten çıkartan irade, neden adı darbeciye çıkan, şaibeli güçlerle yanaşık düzen yürüyenleri ihraca tevessül etmiyor?
Hiçbir şey ferdi değildir...
Ferdi olsa bile Genelkurmay bunları bilmek zorunda... Bilince ise gereğini yapmak mecburiyetindedir...
Sessiz kalmak “ben tarafım” ikrarıdır...
Elbette namusluca görevini yapan, kanunsuz hiçbir harekete katılmayan değerli subaylarımızı tenzih ederim...
Amma...
Şu yoğun dumanların yükseldiği noktaları bir temizleyen olsa da sevinsek diyorum...
Mızrağı ille de çuvala sığdırmak için kırmaya kalkışmayı benim aklım almıyor, vicdanım kabul etmiyor...
Yüksek yargıya, YÖK’e, medyaya gayrimeşru emirler vererek yani bir demokrasi dışı sistem inşa etmeye çalışanlar yok mu?
Yok diyemezsiniz...
Derseniz, bu hususta isim vererek yayın yapanları neden mahkemeye verip cezalandırmıyorsunuz?
Gazeteler, televizyonlar her gün yayındalar ve beni üzüyorlar...
Sizi üzmüyorlar mı?
“Onlar malum gazeteler, malum televizyonlar” diyerek kurtulamazsınız.
O zaman, siz de ayrı bir malum olursunuz...
Lütfen kabul eyleyin hatalarınızı... Ülkeyi selamete çıkarmak için gerekeni yapınız diyorum...
Yalanın, yanlışın doğrusu olmaz... Olabilir diyenler kendilerini aldatırlar...
Ateş yok diyorsunuz, duman nerden çıkıyor
Ki tarlada sap yoksa saman nerden çıkıyor
Aklınızı kullanın ve bir söyleyin hele
Vakit nerden geliyor, zaman nerden çıkıyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi