Serdar Demirel

Serdar Demirel

Minare özgürlük çuvalına sığmadı

Minare özgürlük çuvalına sığmadı

Batı’nın tarihî toplumsal hafızası “öteki” kabul ettiği Müslümanlar aleyhine teşekkül ettiğinden, bu karşıtlık duygusu modern zamanlarda modern formlar içinde tezâhür etmektedir. Yeter ki o hafızayı harekete geçirecek bir çağrışım söz konusu olsun.
Bu meyanda dindar olan Avrupalıyla olmayan arasında renk farklılığı fazla göze çarpmaz. Dindar olmayanın kültürel aidiyetiyle dindar olanın inanç aidiyeti aynı tarihsel zeminde buluştuğundan İslâmofobia bir birleştiren görevi üstlenmektedir.
İsviçre’de minareyi yasaklayan referandum örneğinde olduğu gibi. Demokratik bir hak olarak gösterilen referandumla, toplumun çoğunluğunun toplumun azınlığı üzerinde tahakkümü, tarihî İslâm korkusuna oynanarak modern formlar içinde hayata geçirilmiş, meşru gösterilmiştir.
Referandumda minarelerin yasaklanmasını sağlamak için kullanılan bir posterin kompozisyonu, toplumsal hafızada yer alan bu korkuyu harekete geçirmeyi hedeflemişti. İsviçre haritasını delen kara minareler, kara burkalı çatık kaşlı Müslüman bir kadının ürkütücü (!) efekti eşliğinde, karanın çağrıştırdığı bütün olumsuzlukları İslâm’a boca ederek mesaj veriyordu.
Dünyanın kara parasının aklandığı ve muhafaza edildiği bu coğrafyada posteri hazırlayanlar başarılı da oldu.
Mekân İsviçre değil de, Almanya, Fransa, İtalya yahut Hollanda olsaydı da sonuç değişmeyecekti. Çünkü İslâmofobia Batı halklarını aynı önyargı ve korku atmosferinde birleştirmektedir.
Referanduma giden İsviçre sonucu önceden biliyordu elbette. Halkın özgür iradesi masalına sığınarak ötekinin özgürlüğüne demokrasi çuvalı geçirecekti, fazla itirazla karşılaşılmayacağı varsayılarak. Ama minare özgürlük çuvalına sığmadı, çoğunluğun ötekine karşı hazımsızlığını fâş etti.
İsviçre’nin minare yasağı bu yüzden bütün dünyada yankı uyandırdı. Küçük bir ülkenin içişlerini ilgilendiren bir karar değildi. Dünyanın farklı coğrafyalarına “insan hakları”, “inanç özgürlüğü”, “demokrasi” gibi kavramlarla müdahale eden Batı’nın kendi içindeki farklı olana çifte standartı görmezden gelinemezdi.
Minare yasağı, Batı’da yaşayan Müslüman toplumların yaşama alanını yeni yasaklarla sınırlama istidatı taşıdığı için de münferit ele alınamaz. Liberallerin, “Bizde kiliselerin kapatılıp kapatılmaması halka sorulsaydı, kahîr ekseriyet kapatılsın noktasında oy kullanmaz mıydı?” yollu meseleyi basite indirgeyen sâkinleştirici cümleleri en azından aşırı iyi niyetin sonucudur.
Özgürlüğe taalluk eden bunca “pozitif değer” Avrupa’ya atfedildiğinden olsa gerek, İsviçre’de yasağa evet diyen yüzde 57’nin hoşgörüsüzlüğü yumuşatılmaya çalışılıyor. Bu da Avrupa’nın kendisini uygarlıkların beşiği olarak göstermesinin Avrupa dışındaki dünyada da ne kadar kanıksandığını göstermeye yetiyor.
Yanlış burada zaten. Kendi içinde son derece özgürlükçü olan Avrupa ötekine karşı tayakkuzdadır. Bunu besleyen bir tarihsel tecrübe var çünkü.
Haçlı Seferleri gibi en kanlı din savaşlarını örgütleyen bir mekânın adıdır Avrupa. Kendi içinde Katolik ve Protestan mezhepleri arasındaki kanlı savaşlarda kaç milyon insanın öldüğünden haberiniz var mı? Tarihte “getto kültürü”nü icat eden de Kıta Avrupası’dır.
Bizim medeniyet tecrübemizden farklı bir tecrübeye sahiptir Avrupa. Tarihsel olarak beraber yaşama kültürü zayıftır. Avrupa’nın tarihî şehirlerine baktığınızda bunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Beraber yaşama kültürünü temsil eden kilise, câmi ve sinagogun yan yana poz verdiği şehir mimarisini tarihî Avrupa’da göremezsiniz. Şehirlerin kimliği çokkültürlülük anlamında tek düzedir. Modern şehirler de bu tarihsel mirasın ağırlığı altında ezilmektedir zaten.
Bizim tarih tecrübemiz farklıdır dedim. Çünkü hangi tarihî şehrimizi alırsanız alın, bunu görürsünüz. Meselâ Bağdat, Gırnata, İstanbul, Kudüs, Kahire, Sarayova vs. hep çokkültürlü ve çok dinli hayat tarzımıza mimarisiyle tanıklık etmişlerdir. Bu tecrübenin bir benzerini Avrupa şehirlerinde göremeyişimizin sebebini düşündünüz mü hiç?
Endülüs’ü ele geçiren Hıristiyanların sadece Müslüman câmilerini değil, Musevî havralarını da yerle bir etmeleri ötekine olan tahammülsüzlüğün bir göstergesidir.
Minare yasağının bize söylediği, Avrupa toplumunun önemli kesiminin hâlâ tarihsel İslâm korkusundan kurtulamamış olduğudur.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi