Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Osmanlı Sultanları... 1 artı 1’le daha güçlü Vakit

Osmanlı Sultanları... 1 artı 1’le daha güçlü Vakit

Herhalde biliyorsunuzdur; kim ne kadar “kabiliyetli” ve ne kadar “başarılı” olursa olsun, isterse “ağzıyla kuş tutacak” kadar becerikli olsun, eğer “propaganda”sını yapmak, yani “bilinmek ve tanınmak”, hele de yaptığı işi duyurup, ondan “ekmek yemek” istiyorsa, mutlaka “medya”ya ihtiyacı vardır... Hani bir söz vardır; “Sen iyilik yap, denize at... Balık bilmezse Hâlık bilir” deriz ya... Amenna... “Hâlık” elbette her şeyi bilir... Ama “balık”ların da bilmesi için, onlara “duyurmak” gerekir... Bugünkü “duyurma” aracı, “medya”dır... “Gazete”lerdir, “dergi”lerdir, “radyo”lardır, “internet siteleri”dir, “televizyon”lardır... “Reklâm” yapmak için de, “propaganda” yapmak için de, “kitleleri etkilemek” için de “iletişim” şarttır!.. Hele de “büyümek” istiyorsanız!.. Sözgelimi “mahalle bakkalı” olarak kalmaya razı iseniz, mesele yok... Ama “hipermarket” olmak gibi bir hedefiniz varsa, “medya”ya muhtaçısınız!..
MEDYADA GÖRÜNDÜĞÜNÜZ KADAR VARSINIZ!
Aynı durum, “dernek”ler, “vakıf”lar, “STK”lar ve “parti”ler için de geçerli... Eğer “küçük olsun, benim olsun” deniliyorsa, mesele yok... Ama “büyümek” ve “kitleleri etkilemek”, hele de “iktidar” olmak, “icraat”larınızı duyurmak istiyorsanız, “medya”yı gözardı etmeyeceksiniz...
Kısaca şunu demeye çalışıyoruz:
“Ne kadar büyük, ne kadar kabiliyetli, ne kadar başarılı olursanız olun, siz, ancak medyada göründüğünüz kadar varsınız!”
Medya, “lehte” veya “aleyhte” olabilir!..
Ama, “sizden” bahsediyor ya;
Demek ki “var”sınız!..
Bazı platformlarda, camiamızın ileri gelenleri ile sohbet ettiğimizde “medya”dan yakınıp, “Bize yer vermiyorlar” diyorlar, “Çok güzel projeler sunuyoruz!.. Çok başarılı çalışmalarda bulunuyoruz... Çok kalabalık toplantılar, eylemler düzenliyoruz... Ama medyada hiç yokuz!”
Doğrudur... Medyanın bir misyonu da, “yok” saymaktır!.. Biraz önce dediğimiz gibi; ağzınızla kuş da tutmuş olsanız, sizi “yok” sayarlar, “görmezden” gelirler!..
Ama “yakınanlar”a sormak gerekmez mi;
“Var” sayılmak için siz ne yaptınız?..
Medya ile “diyalog” kurdunuz mu?..
Onlara kendinizi anlattınız mı?..
“Görüş”lerinizi ve “proje”lerinizi anlatıp, onları “ikna” etmeyi denediniz mi?..
Bunların hiçbirini yapmayan insanların “yakınmaya” hiç hakları olmasa gerek!..
YA SİZ, MEDYAYI ÖNEMSEDİNİZ Mİ?
Meselâ, şöyle bir soru soralım:
“Sizin nasırınıza basıldı” ve acı içinde kıvranıyorsunuz... İstiyorsunuz ki, çektiğiniz acı, “medya”da yankı bulsun!..
Hem sizin “acınızı” duyursunlar, hem de “bir başkası”nın aynı acıyı yaşamasına engel olsunlar!..
İyi hoş da;
“Medyanın nasırına basıldığında” siz nerelerdeydiniz?.. Medya “sıkıntı” içinde kıvranırken siz ona “destek” oldunuz mu ki, şimdi ondan destek bekliyorsunuz?..
Tamam, medya yine destek olsun!..
Ama ortada “medya” kalmışsa!..
Öyle ya;
Sizin “ilgisizliğiniz” yüzünden belki medya da kepenk indirme noktasına gelmiş olabilir!..
Hani, bir atasözümüz vardır;
“Ak akçe, kara gün içindir!”
Bir söz daha; “Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun!”
Gelebilecek “kara gün”lere karşı “akçe” biriktirmemişsen, “üzüm yemek” istediğin bağda en ufak bir çalışma yapmamışsan; nasıl ki “hayâl kırıklığı” yaşarsın, “medya” da öyle!..
Siz gazetenizden “60 kuruş” parayı esirgerseniz, bir gün “çok lâzım” olduğunda, gazetenizi elbette yanınızda bulamazsınız!..
O halde, sürekli “destek” olacaksınız gazetenize... “İlgi”nizi sürekli göstereceksiniz... Ki, gazeteniz de “sizin sesinizi” duyurabilsin, sizinle ilgilensin, “sizin yardımınıza” koşabilsin!..
Aksi halde;
“Siz gazete okumazsanız, bir gün sizin canınıza okurlar da, hiç kimsenin haberi olmaz!”
CILIZ SESİ HİÇ KİMSE DUYMAZ!
Bu yazdıklarımızı bir “sitem” olarak algılamayın... Bir “uyarı” olarak da düşünmeyin!.. Belki bir “özeleştiri” veya “dertleşme” sayabilirsiniz...
Bunları yazıyoruz, çünkü bizler bir “misyon”la yüklüyüz... Bizim, sadece bu dünya ile değil, ahiretle ilgili “görev” ve “sorumluluk”larımız da var!..
Hiç kimsenin “kaytarma” ve “minder dışına kaçma” gibi bir lüksü yok... Bu yükü menzil-i maksuda ulaştırma konusunda biz ne kadar sorumluysak, sizler de, en az bizim kadar sorumlusunuz!..
Sizler “60 kuruş”a kıyıp “bir gazete” almakla, biz de “sizin sesinizi duyurmakla” sorumluyuz...
Düşünün ki, siz “sorumluluk”tan kaçıp, gazete almamaya, “ilân” ve “reklâm”larla destek vermemeye başladınız... Ne olur o zaman?.. Olacağı şu: “Okuyucu desteği” varken oldukça “gür” çıkan sesimiz kısılır ve “cılız” çıkmaya başlar!.. O cılız ses, aslında “gazetenin” değil, “sizin sesiniz”dir!..
İster misiniz, sesinizin “cılız” çıkmasını?..
Malûm, cılız sesi, hiç kimse duymaz!..
Kendiniz bile duyamazsınız!..
HERKES BİR OKUYUCU DAHA BULSA!
O halde ne yapacaksınız?..
Allah’a şükür, halen “gür” çıkan, “haykıran” sesimizi “daha da gürleştirmek, daha da güçlendirmek” için, “bir okuyucu”nun yanına “bir okuyucu” daha bulacaksınız...
Yani, “1 artı 1”
O zaman ne olur biliyor musunuz;
Sesinizi sadece “yan komşu”lar değil, sadece “mahalleli” veya “oturduğunuz şehrin sakinleri” değil, taa “Ankara” duyar!.. Danıştay duyar, Genelkurmay duyar, Hükümet duyar, bürokratlar duyar!..
Hasılı kelâm;
Sizi “yok” sayan “herkes” duyar!..
Böyle “gür bir ses” duyduklarında herkes kendine çeki-düzen verir, herkes haddini-hududunu bilir!.. Kararlarını, gerçekten “Türk Milleti Adına” verirler!..
Bunların olabilmesi için, yapmanız gereken tek şey, “bir okuyucu daha” bulmaktır!..
“Vakit ailesi”nden bir okuyucumuz, “1+1 kampanyası” konusunda şu tekliflerde bulunmuş:
¥ 1- Her okuyucu; en azından Osmanlı Padişahları kampanyası süresince, mutlaka bir okuyucu daha bulmalı.
¥ 2- Her abone; yeni bir abone daha bulamazsa, fazladan bir gazete daha alarak, ikinci gazetenin, bir komşusuna, vakfa veya derneğe bırakılmasını sağlamalıdır.
¥ 3- Okuru olduğumuz gazeteyi akşama kadar okuduktan sonra, akşamleyin gazetemizi iş arkadaşımıza ya da komşumuza hediye etmeliyiz.
¥ 4- Çalıştığımız işyerine, büroya, fabrikaya Vakit alınmıyor ise; hiç olmazsa kampanya süresince alınmasını sağlamalıyız.
¥ 5- Üyesi bulunduğumuz sendikanın, vakfın, derneğin veya spor kulübünün VAKİT almasına yardımcı olmalıyız.
¥ 6- Güçlü ve etkili medya organlarımız olmadığı için; inancımızın hükümet olabildiği, fakat iktidarını yürütmede zorlandığı unutulmamalıdır!..
¥ 7- Kampanya boyunca VAKİT büroları veya temsilcilikler, talepleri karşılamada hassasiyet göstermelidir.
¥ 8- Abone yapmak istediğimiz yakınımız, kendi imkânıyla abone olamıyorsa, kendi imkânımızla 49 gün süreyle onu abone yapıp, gazeteyi beğendiğinde abonesinin devamını sağlamaya zemin hazırlamalıyız.
¥ 9- Unutmayın, günümüzde medya, birinci kuvvet haline gelmiştir.
¥ 10- Sigarayı bırak, gazete al!
Günde sadece 60 kuruş!..
Midemizin açlığını simit, beynimizin açlığını VAKİT giderir...
...
Okuyucumuz Adem Çevik’e, bu samimi duygularından dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yukarıda; 10 madde halinde sıraladığı tesbit ve talepler, tamamen kendisine aittir.
Bu “kampanya çağrısı” dileriz ki başarıya ulaşır...
Ancak; ulaşmasa da okuyucusunun, gazetesine bakışını ve gazetesini sahiplenişini ortaya koyar ki, bu da oldukça önemli bir “okur profili”dir.
Bugün; böyle okurlara sahip olmaktan dolayı ne kadar sevinsek azdır.
Vakit’i bugünlere getiren bu okurlar, inanıyoruz ki, “çıta”yı daha da yükseltecektir...
“FIRSAT KAÇTI” DİYE ÜZÜLMEYİN!
Okuyucumuzun da ifade ettiği gibi;
“İlk kupon”unu 2 Aralık Çarşamba günü verdiğimiz “Osmanlı Sultanları” albümü kampanyası vesilesiyle “1 artı 1 okuyucu” önerisini hayata geçirebilir ve hem “kendi sesiniz”in, hem de “Vakit’in sesi”nin daha gür çıkmasını sağlayabilirsiniz...
Bu arada, hemen şunu belirtelim:
“Osmanlı Sultanları albümüne sahip olabilmek için istenen 49 kuponun bugün altıncısı yayınlanıyor... Biz kampanyaya katılmakta geciktik... Bugün kupon biriktirmeye başlasak, 6 kuponumuz eksik kalacak” diye düşünmeyin... Çünkü, önümüzdeki günlerde, “ikinci kampanya”yı başlatacağız!..
Yani, “1. kampanya”yı kaçıranlar, “ikinci kampanya”nın kuponlarını biriktirebilirler ve “Osmanlı Sultanları” albümüne sahip olabilirler... Kendileri zaten kupon biriktiren okuyucularımız ise; “eş, dost, komşu, akraba ve arkadaş”larını uyarıp, onların “2. kampanya”dan yararlanmalarını sağlayabilirler... Böylece; “Daha güçlü Vakit” için de katkı yapmış olurlar... İlgi ve destek verecek okurlarımıza şimdiden teşekkür ediyoruz...
Ama, şunu hiç aklınızdan çıkarmayın;
“Medyada göründüğünüz kadar varsınız!”
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi