Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Karşı iseniz gereğini yapın!..

Karşı iseniz gereğini yapın!..

Anayasa Mahkemesi'nin DTP'yi kapatma kararının ardından hemen tüm siyasiler "Partilerin kapatılmasına karşı olduklarını" açıklıyorlar. Elbette partilerin kapatılmasına karşı olmak ile Anayasa Mahkemesi'nin verdiği DTP kararına karşı olmak farklı şeylerdir. Demek istediği o ki, siyasi partilerin sözcüleri yaptıkları açıklamalarda partilerin kapatılmasına karşı olduklarını belirtirken kimse "Anayasa Mahkemesi'nin kararı yanlış olmuştur" demiyor. Ne var ki, bu arada bazıları Anayasa Mahkemesi'nin kararını "Açılıma sabotaj" olarak nitelendiriyorlar. Kapatmanın adından "Karar açılıma sabotaj olmuştur" şeklinde yapılan bir açıklamanın eğer içi doldurulmamış ise muhatap Anayasa Mahkemesi gibi görünebilir bu da toplumun yanlış yönlendirilmesi anlamına gelir.

Yüksek yargı'nın zaman zaman kamuoyu vicdanını rahatsız eden, daha doğrusu çoğunluğu inciten kararları olmuştur. Ancak, o günlere geri dönmenin şimdilik anlamı yok. Söz gelimi yıllardan beri Cumhurbaşkanı'nı seçmek için toplanan TBMM Genel Kurulu'nda 367 üyenin bulunması gerektiği hiç düşünülmemiş iken birden bire böyle bir sayı gündeme getirilmiş ve Anayasa Mahkemesi de bu talebi onaylamıştır. Kimse arzu etmese de zaman zaman özellikle de konjoktör bazı kurumları etkisi altına alabilmektedir. Bu noktada demek istediğim o ki, partilerin kapatılmasına siyasi partilerin tümü gerçekten samimi olarak karşı iseler gereğini yapmaları gerekir. Meclis'te temsilcisi bulunan tüm partilerin el birliği ile Anayasa'da yapılacak bir düzenleme ile partilerin kapatılmasının şartları ağırlaştırılabileceği gibi bir parti mensubunun işlediği suç sebebiyle partinin kapatılmaması hükme bağlanabilir. Kişilerin söz ve hareketlerinden partinin değil kişilerin sorumlu tutulması esası getirilebilir. Özellikle de teröre doğrudan bulaşmamış, sadece açıklamalarından dolayı partilerin kapatılması engellenebilir. Bu yapılmadan Anayasa Mahkemesi'nin hedef tahtası haline getirilmesi yanlıştır.

Partiler kapatıldığı zaman demokrasi ve özgürlükler adına siyasiler bundan rahatsızlık olduklarını açıklasalar da beyinlerindeki bazı fikirler ve inançların suç olduğu anlayışından kurtulamadıkları için iş uygulamaya geldiğinde bir takım bahanelerle yapılmak istenen anayasa değişikliği engelleniyor. Darbe dönemlerinde hazırlanmış Anayasaların bazı kurumlara özel statüler vererek onların ayrı bir güç haline gelmiş olması sebebiyle ister istemez ellerindeki gücü yitirmek istemeyen bürokratlar da devreye girince herkes daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük istemesine karşılık yeni bir özgürlükçü sivil anayasa yapılamıyor. Yapılamadığı için de partilerin kapatılması devam ediyor. Belki de her partinin kapatılmasının ardından bazıları sinsi bir sevinç de duyuyor olabilirler. Ama sıra açıklamaya gelince, "İyi oldu" diyemedikleri için, "Partilerin kapatılmasına karşıyız ama Anayasa Mahkemesi de elindeki yasalara göre karar veriyor ve bu yasalar çerçevesinde yapabileceği başka bir şey de yoktu" gibi sözlerle sevinçlerini örtmeye çalışıyorlar. Anayasa Mahkemesi önüne gelen dosyaya kendisine Anayasa ve yasalarla verilmiş görev çerçevesinde bakmak durumundadır.

Bu bakımdan bugün iktidarı ve muhalefeti ile Meclis'te bulunan siyasi parti sözcülerinin parti kapatmaya karşıyız gibi bir açıklama yapma hakları yoktur. Çünkü, karşıysanız şimdiye kadar gerekli Anayasa ve yasa değişikliğini niçin yapmadınız? diye sorarlar.

Sanıyorum DTP'nin kapatma kararının ardından en net açıklamayı TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin yaptı. Şahin açıklamasında Meclis'in üzerine düşeni yapmadığına dikkat çekerek şöyle diyor:

"Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç'ın da ifade ettiği gibi, üzerine düşen görevleri, gerek Anayasa değişikliği, gerek yasal değişiklik olarak yerine getirmeyen TBMM'dir diye düşünüyorum."

Bu tespit doğrudur ama yeterli değildir... Söz konusu Anayasal değişiklikleri iktidar partisinin niçin şimdiye kadar yapmadığını sormak hakkımız ortaya çıkar. Biz yapmak istiyoruz ama muhalefet engelliyor demek yeterli değildir. İlk döneminde AKP tek başına anayasa değişikliği yapacak güce sahipti. Yapılmadı. Hep birkaç maddelik rötuşlarla geçiştirildi.

İktidar partisi yeni bir anayasa hazırlayıp Meclis'e sunsaydı kendi oylarının yanında destek verenlerde çıkabilirdi. Diyelim ki referandum gündeme geldi. Halkın oyuna sunulurdu. Yeni bir anayasa halka iyi anlatılabildiği takdirde sanıyorum referandumdan da "evet" oyu çıkardı. Bu yapılabilseydi demokratik açılımın da önündeki engeller kalkmış olurdu. Ama yapılmadı..

Millet olarak nedense bir şeyler yapmak yerine yapıyormuş gibi görünmeyi tercih ediyoruz. Bu sebeple de problemler hep sürüncemede kalıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi