Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Alternatif medyayı susturmak için sıkıyönetim istiyorlar...

Alternatif medyayı susturmak için sıkıyönetim istiyorlar...

Dolapdere'deki provokasyon gibisi hiç görülmedi. Ellerine bir gün önceden silah tutuşturulan üç kişi, PKK'lı göstericilerin üzerine kurusıkı ateş ediyor.
Ekranlarda seyrettik, adam kameralar karşısında; "500 lira verdiler, sık dediler ben de sıktım. Ver parayı, savcıyı bile rehin alırım." diyor. Üç provokatör sorgularından sonra da serbest bırakılıyor. Üçü de tanıdık provokatör tipler, esrar çekmiş gibi konuşuyorlar. Bunları mahalleli tanımıyor. Biri olaydan sonra "MHP Beyoğlu Bölge Başkanı" diye sahte kartvizit dağıtıyor. Tam elde böylesine deliller varken, objektiflere poz vererek halka silah doğrultulmuşken, failler neden serbest bırakılıyor? Neden olayın üzerine ciddiyetle gidilip parayı verenlere ulaşılmıyor?

Belli medya, gazete ve televizyon kanalları, bu provokasyonu, neden "Korkulan oldu", "halkın sabrı taştı", "al açılımını başına çal" diye etekleri zil çalarak veriyor? Neden halkın kafasına; "artık kendi hesabımızı, kendimiz görmeliyiz" fikri telkin ediliyor?

Keza Muş Bulanık'taki esnafın, Kalaşnikof ile göstericileri tarayıp iki kişiyi öldürmesi, 8 kişiyi yaralaması olayı... Ahmet Türk'ün olayla ilgili açıklaması çok ilginç: "Muş'ta, aldığımız bilgilere göre yıllardan beri derin devlet ile ve JİTEM'le çok iç içe olan bir şahsın gerçekleştirdiği bir olay..."

Belli medya; bırakınız olayların provokasyon olduğuna dikkat çekmeyi, neden provokasyon olmadığını anlatma telaş ve çabası içinde. Demek, daha önceki askerî darbelerde, 28 Şubatlarda olduğu gibi o malum medya, tek tabanca olarak görev yapsaymış, çoktan iç harbin içine girmiş ve asker yeniden memlekete el koymuştu... Meğer alternatif medya, provokasyonları anında ortaya çıkaran medya, ne kadar önemliymiş, ne kadar hayatiymiş.

Evet, bütün bu olanlar, hükümeti İstanbul'da ve Güneydoğu'da sıkıyönetime zorlamak için. Medya bu işte çok önemli. İstanbul, medyanın merkezi olduğu için çok önemli. Alternatif medya, ancak sıkıyönetimle susturulabilir. Sıkıyönetimin ardından da askerî müdahalenin geldiğini, bundan önceki darbelerden artık ezbere biliyoruz.

Devletin içindeki hukuk dışı yapı bugünkü gibi hiç köşeye sıkışmamıştı. Millete ve demokrasiye ihanet planları, masum öğrencileri bile müzede dinamitleyecek kadar gözü dönmüş cuntacıların Kafes eylem planları, görmek istemeyen gözleri bile açtı. İşte son olarak; Bingöl'de 24 Mayıs 1993'te 33 erin şehit edildiği olayın üzerindeki sır perdesi 16 yıl sonra aralanmaya başlandı. Ergenekon savcılarının talimatı doğrultusunda saldırıdan kurtulan 5 erden biri, tanık sıfatıyla ifade verdi. 4 gazinin ifadelerine ise gelecek hafta başvurulacak. Terörist Abdullah Öcalan'ın dava dosyası ''Ergenekon'' davası kapsamında incelenmek üzere önceki gün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

PKK ile Ergenekon arasındaki ilişkilerin açığa çıkarılması, demokratikleşme sürecinin en önemli aşaması olacaktır. Tam da sıra buna gelinmişken, PKK eylemlerinin başlaması, Reşadiye'deki hain saldırı tesadüf müdür?

AK Parti iktidarına karşı yeniden ve hınçla, kinle düğmeye bir defa daha basıldı. Düğmeye kim bastı?Askerî vesayet rejiminin sona ermesini istemeyenler kimse, onlar bastı...Daha önce gençleri sağcı-solcu diye bölüp, bir o taraftan, bir bu taraftan aynı silahla aynı gün gençleri kim katlettiyse, onlar bastı...

Darbe zemini oluşsun diye 12 Mart ve 12 Eylül öncesinde beş bin (evet beş bin...) gencin öldürülmesini kimler seyrettiyse, onlar bastı...

Laik kesimin aydınlarını, yazarlarını kimler öldürüp dindarların üzerine yıktıysa, onlar bastı...

Toprağa dinamit, C-4 patlayıcı, el bombası, dolu LAW silahı, binlerce tabanca, on binlerce mermiyi kimler gömdüyse onlar bastı...

Bastılar ve "bu AK Parti iktidarının işini bitirmeye kararlıyız" diyorlar.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi