Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Siyonizm kalıcı barışa engeldir

Siyonizm kalıcı barışa engeldir

Başlığa bakıp bazılarınız "İsrail ortadan kaldırılsın mı demek istiyorsun?" diye sorabilir. Böyle bir düşüncenin gerçekçi olmadığını biliyorum. Ancak, Siyonistlerin hakim olduğu bir İsrail'in kesinlikle barıştan yana olmadığını, İsrail'i yönetenler tüm dünyanın kendilerine hizmet etmesini, ne yaparlarsa yapsınlar destek olmalarını, hatta buna mecbur olduklarını düşünmeye devam ettikleri sürece İsrail'in bulunduğu yerde ve taraf olduğu bir konuda kalıcı barışın sağlamasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Tüm saldırılarda buna mecbur olduklarını ileri sürüyor, böylece tüm cinayetlerini, soykırım uygulamalarını hiçbir sıkıntı duymadan rahatlıkla savunabiliyorlar. Böyle olunca da çevrelerindeki tüm ülkelerin İsrail'in isteklerine şartsız destek olmaları halinde bile İsrail çevresinde barışın sağlanmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Niçin böyle düşünüyorum?Yani İsrail'in tüm komşuları ve İslam dünyası İsrail'in şimdiye kadar tüm sergilediklerini sineye çekse bu devletin bundan sonrası için barıştan yana olması mümkün olmaz. Çünkü, onlar için Büyük İsrail'e ulaşmak vazgeçilmesi mümkün olmayan bir hedeftir. Bu hedef hem inançları ile ilişkilendirilmekte hem de Siyonist ideolojinin vazgeçmesi mümkün olmayan bir hedeftir. Bu hedef kısaca Arz-ı Mev'ud olarak nitelendiriliyor. Yani Siyonistlerin inançlarına göre Allah tarafından vaad edilmiş toprakları ifade ediyor ve bu da Nil'den Fırat'a kadar uzanan toprakları içine alıyor. Bu bakımdan her fırsatta İsrail bu hedefe ulaşmak için bahaneler uyduracak, çevresine saldıracaktır. Bu bakımdan başlığı "Siyonizm kalıcı barışa engeldir" olarak belirledim.

İsrail'in kendisini savunması gündeme geldiğinde ileri sürülenlerde mantık aramanızın bir manası yoktur. Sanki onlar yer yüzünün seçilmişleridir ve kendilerinden başkalarına hayat hakkı yoktur.

İsrail'in İstanbul doğumlu Başkonsolosu Moşe Kamhi ile yapılmış bir röportajdan aktaracağım bazı cümleler ne demek istediğimi açıkça ortaya koyacaktır. Yani yukarıdan beri sıraladıklarımızı bir İsrail düşmanlığı üzerine bina etmiş değiliz.

Moşe Kamhi İran'ın nükleer faaliyetlerini 'varoluşsal' bir tehdit olarak değerlendirdiklerini belirtirken devlet olarak sahip oldukları nükleer silahlarında komşu Müslüman ülkeler tarafından 'varoluşsal' bir tehdit olarak algılanabileceğini hiç düşünmüyor. Çünkü böyle bir tehdit algılamasını sadece İsrail için bir hak olarak görürken komşularının böyle bir haklarının olabileceğini hiç aklına getirmiyor. Çünkü onlara göre her şey İsrail içindir, onun dışında kalan teferruattan ibarettir. Moşe Kamhi'nin Gazze saldırısı ile ilgili soruya verdiği cevap da yukarıdan beri söylediklerimizi sanki tasdik eder gibiydi:

"İsrail tarihinde Gazze operasyonu kadar fikir birliğine varılmış bir operasyon bulamazsınız. İsrail'de sirensiz gün geçirmemiş, sığınak kültürüyle yetişmiş bir nesil var. Onlar için bu operasyon şarttı."

Görüldüğü gibi İsrail için kendi topraklarında esir hayatı yaşayan Filistinlilerin durumu hiç önemli değil. Onlar için tek rahat etmesi gereken İsraillilerdir. Bunun için bin 500 Filistinli'nin öldürülmesi, on binlercesinin evsiz kalması, 10 binlercesinin yaralanması hiç önemli değil. Böyle bir anlayış söz konusu olmasa, Gazze saldırısı konusunda sirenler ötmesin diye ve tüm İsrailliler olarak fikir birliği halinde bunu gerçekleştirdik denebilir mi?

Açıklamada daha benzer pek çok savunma var. Aslında söylenenlere savunma bile demek mümkün değil. Çünkü, yaptıkları konusunda kendilerini savunma ihtiyacı bile duymadıklar anlaşılıyor. Aynı röportajda " Gazze operasyonunda öldürülenler konusunda tüm dünyanın eleştirileri oldu" şeklindeki soruya verilen cevabı gelin birlikte okuyalım:

"İsrail ordusu kadar kendi yaptıklarını ince eleyip sık dokuyan ordu yoktur, bu Gazze için de geçerlidir:"

Bu cevap karşısında insanın aklına hemen, "Ya ince eleyip sık dokumasalardı ne olurdu?" sorusu geliyor. Taş üzerinde taş bırakmayan insanların evlerini başlarına yıkan, hatta içi hasta ve yaralı dolu hastaneleri vuran bir ordunun yaptığı işi ince eleyip sık dokuduğu şeklinde yorumlamak insanları ciddiye almamaktan başka nasıl izah edilebilir? Böyle bir anlayış ile barışın sağlanması mümkün olabilir mi? Böyle bir anlayış bir de başta ABD olmak üzere bazı emperyalist güçlerin desteğini arkasına almış ise Ortadoğu'nun barışa ulaşması laftan öte geçmeyecek demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi