Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İdarî görev ne... “Malzeme” mi, “izleme” mi?

İdarî görev ne... “Malzeme” mi, “izleme” mi?

Askerliğimi “yedek subay” olarak yaptığım için, bu işlerin nasıl olduğunu az-çok bilirim... Ben de, “bunalan” askerlere zaman zaman “izin” verir ama hiçbir zaman altına “araba” tahsis etmezdim... Tuzluca ve Iğdır arasındaki bir “sınır karakolu”nda görev yaparken; herhalde, kendisine gelen “mektup”ta “üzücü haberler” olmalı ki, bir er, “komutanım” dedi; “Daraldım... Moralim çok bozuk...
Eğer izin verirseniz, Küllük Köyü’ne kadar gitmek istiyorum”... Baktım, gerçekten bunalmış...
“Git” dedim; “Ama, sivillerini giy!.. Yanına da silah alma... Gez, dolaş ama geç kalma!”
Bunu söylerken, onun içinde bulunduğu “psikoloji”yi düşündüm... İstedim ki; bir-iki saat için bile olsa, kendini “asker” değil, “sivil” gibi hissetsin!..
Kısacası, “rahatlasın” istedim!..
Nitekim; geri döndüğünde, yüzündeki “üzgün ifade” gitmiş, son derece “neşeli” bir insan olmuştu...
HER ASKERE ARAÇ VERİLİR Mİ?
Bunu, şunun için yazıyorum: Bildiğim kadarıyla, askerler, herhalde “hedef” olmasınlar diye, artık “garnizon dışı”na, “sivil kıyafet”le çıkıyorlar... Bunu anlıyorum da, “sivil plâkalı araç” niye?.. Tamam, araca da “hedef” olmasın diye “sivil plaka” takıldı; peki ama “gezmeye” çıkan askerlere ne zamandır araç tahsis edilir oldu, işte onu anlayamadım...
Bir yandan, Aktütün örneğinde olduğu gibi, “karakolu taşıyacağız ama ödenek yok” açıklamaları, bir yandan “gezmeye” çıkan askerlere “araç” tahsisi!..
Sizce de bir “tezat” yok mu?..
GENELKURMAY’IN AÇIKLAMASI
Efendim, önümde “Genelkurmay açıklaması” var...
1 Ocak 2010 tarihli ve saat 14.50’de yapılan açıklama; “Kozmik odada arama yapan Hakim Kadir Kayan’ı takip ederken yakalanan askerler”le ilgili...
“Medyada dün yer alan haberler”e atıf yapılarak deniliyor ki;
“Bugünkü bazı medya organlarında dün bir hakimi takip ettiğinden şüphe edilen iki aracın durdurularak arandığı, bu araçların askeri ve içindeki şahısların da askeri personel olduğu haberlerine yer verilmiştir.”
Sonra da, “olayın cereyan tarzı” anlatılıyor:
“31 Aralık 2009 saat 12.30 civarında, Uğur Mumcu Caddesi’nde birbirinden bağımsız olarak idari görevle seyir halinde olan beyaz renkli iki ayrı askeri araç, polisler tarafından durdurulmuştur.
Durdurulan bu araçların askeri araç olduğunun anlaşılması üzerine olay yerine Merkez Komutanlığı ekipleri çağrılmıştır.
Söz konusu araçlar ve içindeki personel, durdurma ve arama kararını veren Cumhuriyet Savcısı’nın isteği üzerine saat 14.00 civarında Ankara Merkez Komutanlığı’na götürülmüşlerdir.
Burada Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan tespitlerde; araçlardan birisinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait olduğu ve içinde iki şoför er ile bir uzman çavuş aşçının bulunduğu.
Diğer aracın ise, Garnizon Komutanlığı’na ait olduğu ve içinde iki şoför (biri onbaşı, biri er), bir elektrik teknisyeni er ve bir marangoz erin bulunduğu anlaşılmıştır.
İlgili Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan inceleme sonucunda söz konusu askeri personel dün gece saat 22.00 civarında serbest bırakılmıştır.”
AÇIKLAMADAKİ ÇELİŞKİLER
Peki, internet sitesinde yayınlanan bu “resmi açıklama”yı okuyunca, siz olsanız sormaz mısınız;
Askerlere verilen “idarî görev” nedir?..
Ve neden; bir araç dururken, “diğeri kaçmış” ve Mamak’ta yakalanmıştır?..
Bu araçlar, “birbirinden bağımsız idarî görev yapıyorlar” ise; biri durdurulduğunda, öteki gaza basıp, olay yerinden niye uzaklaşmıştır?..
Demek oluyor ki;
Bu araçlar “birbirinden bağımsız” değillerdir!..
Öyle ya; “bağımsız” olsalar; araçlardan biri durdurulunca öteki topuklamazdı!..
Demek ki, o da “yakalanmak”tan korktu...
ÇARŞIDAN MAYDANOZ MU ALACAKLARDI?
Şahsen ben, “Genelkurmay’ın açıklaması”ndan tatmin olmadım...
Tatmin olmadım, çünkü;
Genelkurmay, “daha detaylı” açıklama yapabilir ve askerlerin “idarî görev”lerinin ne olduğunu izah edebilirdi!..
Meselâ, derdi ki;
Araçlarda bulunan “aşçı” uzman çavuş, pazardan “birkaç demet maydanoz, birkaç boğum pırasa, turp, kereviz, pancar, lahana ve karnıbahar alacaktı!”
“Elektrik teknisyeni er”in o araçta niçin bulunduğunu da şöyle açıklayabilirdi:
“Sözkonusu er, hazır çarşıya çıkmışken bir elektrikçiye uğrayacak ve oradan birkaç priz, pense, duy ve kablo alacaktı!”
Acaba, “marangoz er”in nasıl bir “idarî görev”i vardı?.. Kimbilir, o da “keser sapı” veya “pencere kolu” ya da “hizar makinası” filân almak için çıkmıştır!..
Tabiî, bu kadar “detaylı” değil ama,
Genelkurmay, sözkonusu erlerin “malzeme” almak için orada bulunduklarını açıklasaydı, “çok daha inandırıcı” olurdu!..
Ama, bana öyle geliyor ki;
Genelkurmay, böyle bir “risk” almak istemedi... Öyle ya; “malzeme” dese, yarın bir gün bir “şom ağızlı” çıkıverir ortaya ve “malzeme değil, izleme” deyiverir!..
Nitekim, “er”ler, yakalandıktan sonra verdikleri ifadelerinde, “Teknik takip filân yapmıyorduk... Sadece alışveriş yapıyorduk” demişler!..
Acaba ne alışverişi?..
Biraz önce dediğim gibi; “maydanoz, elektrik kablosu ve hizar makinesi” almaya mı çıkmışlardı?..
Eğer niyetleri “alışveriş” ise, “polisin ikâzları”na rağmen niye “takibe devam” ettiler?..
Polis, onları niye durdurmak zorunda kaldı?..
MİLLETÇE PARANOYAK OLDUK, ÇÜNKÜ!
Beklerdim ki;
Genelkurmay, bu konuda da “kamuoyunu tatmin edici ve insanları rahatlatıcı açıklama” yapsın!..
Ama, “Genelkurmay açıklaması”nda, her zaman olduğu gibi yine “medya” suçlanıp, deniliyor ki;
“Olayın bir şüphe üzerine yapılan ihbar ve bu ihbara yönelik olarak icra edilen bir uygulama olduğu anlaşılmış ise de, son günlerde yaşananların, kişileri ve toplumu ne hale getirdiğini göstermesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir.”
Yani, “denilmek isteniyor” ki;
Toplum, “paranoyak” oldu!..
İnsanlar, “normal bir olay”ın altında bile artık “çapanoğlu” arıyor!..
Öyle ki, toplum, “buluttan nem kapar” hale geldi!..
Aslında, doğru bir tespit!..
Gerçekten de, insanlar, neredeyse “gölgelerinden bile korkar” hale geldiler!..
Ama, bu toplumu “paranoyak” hale getirenler, yani her olayın altında “bit yeniği” arar hale gelmek gibi “şüpheci” ve “tedirgin” yapanlar kimlerdir?..
Bir Genelkurmay Başkanı, “toprak altından çıkan Law silahları” için, kalkar da; “Bunlar boru!... Hiçbiri işe yaramaz” derse!.. “AK Parti ve Gülen Cemaati’ni bitirme plânı”nın altındaki Albay Dursun Çiçek’in imzasının “ıslak imza” olduğu Adli Tıp tarafından tescillenmesine rağmen, “kağıt parçası” ifadesi kullanılırsa!.. “Arınç’a suikast girişimi” iddiası üzerine yakalanan subayların cebinde “adres yazılı bir kağıt” bulununca; “O adres, kartuş almaya gönderilecek askere verilecekti, ama cebimde kalmış” açıklaması yapılırsa, “şüpheci” olmasın da ne yapsın bu toplum?..
Çok doğru, milletçe “paranoyak” olduk...
Hemen herkes, “dinlendiğinden” veya “fişlendiğinden” şüphe eder hale geldi!.. Tabii, “suikast endişesi” içinde yaşayanlar da yok değil!..
Peki, “endişe” duymasınlar mı?..
Tamam, “şüphe” içinde yaşamasınlar!..
Ama, o zaman “faili meçhul suikast”larla öldürülen, “evlerine gönderilen bombalar”la havaya uçurulan, “arabalarına konulan C-4’ler”le paramparça edilen insanları ne yapacağız?..
“Normal bir ülke”de yaşamıyoruz ki, “endişesiz bir hayat” sürelim... Akşamleyin “demokratik bir ülke” vatandaşı olarak yatıp, sabahleyin “darbe”ler ve “tank sesleri” ile az mı uyandık?..
Bütün bunları yaşayan ve gören insanlar “paranoyak” olmasın da ne yapsın?..
Bu “halet-i ruhiye”yi yaşadığımızı bilen ve gören Genelkurmay, hiç olmazsa bundan sonraki açıklamalarını “daha inandırıcı” yapmalıdır!..
Çünkü biz, “malzeme”lerin altından “izleme” çıktığını çok gördük!..
Onun için, hep “teyakkuz”dayız!..
“Gölge”mizden bile “şüphe” ediyoruz!..
Hani, şair; “Beni bu havalar mahvetti” der ya, bu toplumu da bu “resmî açıklamalar” mahvetti!..
“Gerçeği açıklamayan” açıklamalar!..
=============
Yeni yılda, güzel haberler
Yeni yıla, “yeni zamlar”la girmiş olmak, elbette morallerimizi bozdu... Ama, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in dün yaptığı açıklamalar, bana “ümit verici” geldi... Özellikle, “günlerdir eylem yapan TEKEL işçileri”yle ilgili “iyileştirici” düzenlemelerden bahsetti ki; inşaallah işçilerin yaralarına “merhem” olur.
Bir de, İstanbul’da “itfaiyeciler” var...
Onlar da diken üstünde... Onların da “dertlerine derman” olunursa, Hükümet, “eleştiri”lerden kurtulur diye düşünüyorum!
Tabiî, “emeklileri” unutmuş değilim... Sayın Ömer Dinçer, düzenlemenin hazır olduğunu, açıklamanın önümüzdeki Salı günü Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yapılacağını bildirdi...
Sayın Başbakan’dan “olumlu mesajlar” duymak istiyoruz.
Biliyoruz ki; “birçok cephe”de mücadele veriyor...
Hiç olmazsa, “TEKEL işçileri, itfaiyeciler ve emekliler”in feryatlarını dindirsin ki, diğer alanlarda daha rahat mücadele etsin...
Çünkü, Sayın Başbakan da bilir ki;
“Aç ve işsiz” bir insanın gözü, hiçbir şeyi görmez!.. “Demokratik açılım”ları da görmez, “özgürlük” çabalarını da!..
Malûm, “beynin çalışması” için, “karın tokluğu” şarttır!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi