Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu durumda sen de kozmik domates oluyorsun!

Bu durumda sen de kozmik domates oluyorsun!

Esprili bir lideriz, tamam... Ses tonumuzdaki “sosyal demokrat çatlağı” halledebilirsek, karizmatik de görünebiliriz... İcabında yüzücüyüz... Suya çivileme atlarız... Polemikçiyiz... Siyaset biliminin kitabını yazmışız... Şöyleyiz böyleyiz...

İyi de Sayın Baykal, azıcık da “siyasetçi” olsanız...

Parlamentarizm, demokrasilerde bir şey ifade ediyorsa (ki ettiğini siz daha iyi biliyorsunuz), o ifade edilen “şey”le tarih boyunca hiçbir ilişkiniz olmamış... Siyaset, bir tür “kendini ifade etme ve sorun çözme” yordamıysa, onun semtinden dahi geçmemişsiniz...

Haksızlık etmek istemem ama, bugün çok partili demokratik parlamenter sistemi “karşı devrim” ve “başımıza gelmiş en kötü şey” olarak niteleyenler, partinizle şu ya da bu şekilde irtibatlı olan kişiler arasından çıkıyor.

Kemal Anadol’a sorun, anlatsın...

Siyaset kurumuna karşı gardını alanlar da sizin arkadaşlarınız...

Bu da Onur Öymen’in ihtisas sahası.

Peki, nasıl olur da, kendisini “sol siyaset”le tanımlayan ve özgürlüklerle ilişkili olması gereken bir parti, birden fazla görüşe demokratik sistem içinde yarışma imkanı tanıyan çok partili parlamenter sistemi “anomali” olarak görür?

Böyle düşünmek siyaset midir? Böyle düşünenlere “ifade zemini” hazırlamak siyasetçi tavrı mıdır?

Hani özgürlükler sağlanmalıydı?

Hani kimliklerin tanınması yönünde bir politika izlenmeliydi?

Hani ülkedeki “kirli savaşa” son verilmeliydi? (Öyle ya, bir aralar bu jargonu kullanıyordunuz... Sonradan inkâr ettiğiniz bir “Kürt Raporu” hazırlatmıştınız... DGM’lik bile olmuştunuz.)

Hani farklılıkları “karşıtlık” gibi sunan ve

kimlikleri reddeden “ulus devlet” anlayışına son vermeliydik?
Hani “globalizm”le birlikte toplumun önünde yeni ufuklar açılmıştı ve biz de Alman sosyal demokratlarının yaptığını yapıp globalizme sardırmalıydık?

Bunları siz söylüyordunuz...

Bunları söylememiş gibi yapmak ve sorular karşısında tavana bakmak iş midir?

Hadi bunları bir kenara bırakalım... “Darbe sözcüğünü sözlüklerimizden çıkaralım. Bundan sonra darbe olmaz, işimize bakalım...” temennisinin sıkça dillendirildiği 2000’li yılların başında bile çok ciddi dört darbe tehlikesi atlatmışız...

Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven girişimleri direkten döndü...

Bombalar patladı...

Mevzun cinayetler işlendi...

Pıtrak gibi darbe ve eylem planları saçıldı ortalığa...

Paşa’nın günlüğü, “Kafes”ler, “ıslak imzalı” belgeler, andıçlar, JİTEM mamulü fişlemeler, ha keza...

Bunlara inanmadınız, inanmıyorsunuz...

Peki, kontrgerilla merkezinde başlatılan “hukuki tarama”dan niçin rahatsızsınız beyefendi?

Nedir “yargısal denetim”le alıp veremediğiniz?

Kozmik oda bulguları niçin geriyor sizi?

Bülent Arınç’ı “kozmik patates”e benzeterek, icabında nasıl da esprili bir lider olabileceğinizi kanıtladınız... Böylece mukabil esprilere kapı aralamış oldunuz.

Birileri de sizin için “kozmik domates” yakıştırmasında bulunsa, hoşunuza gider mi?

Madem kıvamını yakaladınız, “kozmik oda” soruşturmasını başlatan savcı ve hâkime gönderilen kurşunlara da bir kulp buluverin, tam olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi