Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Hüznünüz hangi yoksunluklardadır

Hüznünüz hangi yoksunluklardadır

Bilgi ve teknolojinin insanlığı kuşattığı bir dünyada başınızı hangi yöne çevirseniz çelişkiler yumağını görüyorsunuz. Bu çelişkiler aslında, birey ve toplumların dünya görüşünü, hayattan beklentilerini, hüznünün ve neşesinin kaynağını da belirliyor.

Her ne kadar insanlığın acılarının ortak bir rengi olsa da gündelik hayatın akışıyla birlikte bu durum sürekli değişmekte ve duruma göre biçim kazanmaktadır.

Bir tarafta, arabasını değiştiremediğinden, daha zengin daha özel bir semtte yaşayamadığından, çocuğunu yurtdışında okutamadığından, iş yerini geliştiremediğinden, kariyerini beklentilerine uygun hale getiremediğinden yakınan kişiler, öte yandan, dünyada olup biten haksızlıklara, hayattan alaşağı edilen değerlere, adaletin hunlarca katledildiğine, yüce yaratıcıya karşı ödev ve sorumluluklarını yerine getiremediğine hüzünlenenler...

Gerçekten, çevremizi kuşatan alaca karanlığa karşın Allah'ın ipine sarılmaya çalışan bizler, neyi dert ederiz kendimize? Nelere hüzünleniriz? Neşemizin kaynağını nerelerde ararız?

Ya da, biz neyi arıyorduk da, hüznü, acıyı ve gözyaşını bulduk yanıbaşımızda!

Dünya cafcaflı nesneleriyle gözümüzü boyamaya çalışsa da, hamdolsun uyanık olmaya gayret gösteriyoruz. Ve neşemiz de, hüznümüz de insanlığımızın bir parçası olarak ortaya çıkıyor.

İnsanlık kaybettiği neşesini huzurunu arıyor ama bunları, nefsi heva ve heveslerinin götürdüğü yerde, alışveriş merkezlerinde, para ve mevki peşinde, ihtiraslarının yönlendirdiği yerde arıyor. Bunun sonucunda, elleri ve gönülleri bomboş geri dönüyorlar.

Peki ama bütün bunlar ne anlama geliyor ?

Ya da sizi neler üzer neler mutsuz eder?

Hangi durumlarda korku ve endişeye sürüklenir mutsuz olursunuz?

Hüznünüz hangi yoksunluklardan veya hangi imkanlarınızın sonucu olarak ortaya çıkıyor ?

İşte bütün bu soruların cevabı, hüznünüzün gittiği yollardadır ve sizi buradan yönlendirmektedir.

Eğer boş ve yerli yersiz eğlenceler alışverişler seyahatler, ekran karşısında tüketilen vakit sizi mutlu etmeye yetiyorsa, hüznünüz de bu imkanlara sahip olmadığınız zamanlarda gelir. Eğer hüznünüzün hayatınızı anlamlı kılan gizemini yitirmişseniz bir zaman sonra neşenizi de hüznünüzü de boş avuntular peşinde harcar ve yine buralarda ararsınız.

Ama eğer hüzünle akrabalığınız, yoksun olduğunuz dünyalıklarınızla bağlantılı olmayıp ayrılık duygunuzun sonucu ise bunu anlayabilirim... Nicedir, esenlik yurdundan ayrı ve sürgün olarak yaşıyoruz. Bunu düşündüğümüzde, kuru bir yaprağın toprağa düşerken yeniden filizlenmesi gibi, bedenlerimizin ve ruhlarımızın neşe ve huzurla içimizdeki hüznü gideremediğini görüyoruz .

Asya ve Ortadoğu insanı hüznün ortasında doğar, yoksunlukla yaşar ve umuduyla ölürler. Fakat medeni birikimlerinin temelindeki imanları onları hiçbir zaman tedirgin ve yılgın bir hayat tarzına çağırmaz. Sabra umuda ve mücadeleye çağırır ve onlar, hayatlarına hüzünle neşeyi katık ederler.

Hülasa, islam insanı için "hüzün" Ahiret yurdundaki göçte mükemmel bir yol arkadaşıdır. Çünkü bir pusula gibi dünyanın ve içindekilerin geçiciliğini ve gerçeğin ötesindeki bir voroluşun gerçekliğini hatırlatır bizlere hüzün.

Sevdiğimiz nesnelerden ayrılığımız ruhlarımızı yaralarken, dost ve yoldaş bedenler toprakla giderir hüzünlerimizi. Bu saatten sonra ise, her şey diriyken kavranabilir oluyor ve irfan sofrasından beslenen hüzünle, olgunlaşan hüzünle yücelen insanın diriliş hikayesini anlatıyor bizlere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi