Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Şimdi sen gel Oktay Vural!

Şimdi sen gel Oktay Vural!

Dün araya Danıştay’ın “katsayı” kararı girdi, yırttın... Bugün seni kim kurtaracak?

Dua et dünya bir nükleer saldırıya uğrasın, bir afet olsun, ne bileyim kıyamet kopsun filan...

Bir siyasetçi olman hasebiyle, temsil ettiğin “kurum”un yüzü suyu hürmetine, saygılı bir mesafelilik içinde bakıyordum sana.

Hemen belirteyim: “Mesafe” telakkisini altüst eden bu çirkin “senli benlilik” senin eserin... Senin sınır ve mesafe tanımayan gereksiz laubaliliğinin bir sonucu... Eserinle övünebilirsin...

Bana sorarsan, “siz” demeyi tercih ederdim.

Buna layık olmadığını düşünüyorum...

Buna layık olmadığını kendin ortaya koydun...

İsmimin çağrışımlarından ürettiğin “keş-keş” ve “kekeme” esprilerine arkadaşlar olarak çok güldük. Hele, “Keşkeş aklını peynir ekmekle yemiş” saptamana bayıldık.

Bu teklifsizliğinden aldığım cesaretle, ben de “düşünür” yönünü ortaya çıkarsam; “Türk milleti mozaik değil, mermerdir” sözüne karşılık “Nato kafa Nato mermer” yakıştırmasında bulunsam hoşuna gider mi?

Bu kadar çok “Türk” ve “Türk milleti” diyen Oktay Vural’ın aslen Arap kökenli bir Tillolu olduğunu, vaktiyle “Tillo” isminin iadesi için açılan kampanyalara canhıraş destek verdiğini, ama bu isim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından iade edilince şedit bir muhalif kesildiğini anlatsam, bundan memnun olur musun?

Sen bırak benim kekemeliğimi, yandaşlığımı, üzerimdeki “patron baskısı”nı, filan da, genel başkanın Devlet Bahçeli’nin medya patronlarıyla ilgili ettiği lafa bir kulp bul. Bu konularda mahirsin...

Ne olacak MHP iktidara gelirse?

İsmi geçen medya patronlarını basın faaliyetinden men mi edeceksiniz?

Kekeme ve yandaşları Silivri Cezaevi’ne mi tıkacaksınız?

Kafamıza mı sıktıracaksınız?

Semih Yalçın diye biri de (genel başkan yardımcınızmış, üstelik profesörmüş) MHP’nin kimi politikalarını eleştiren Vakit ve Taraf gazetelerine takmış...

Buyuruyor ki, “Başbakan’ı ve yardakçılarını ikaz ediyoruz. Türk milliyetçileri bütün bunların hesabını mutlaka soracaktır. Son olaylarla birlikte, göstereceğimiz müsamahanın sınırını daraltmaktadır.”

Nedir müsamahanızın sınırı?

Bu müsamaha daralırsa ne olur?

Sen akşama kadar “yandaşlar, beslemeler, memleketi satan vatan hainleri, Soros çocukları” diyeceksin, bu “muhalefet” olacak... Ama başkaları “gözünün üstünde kaşın var” deyince müsamahanın sınırları daralacak... Öyle mi?

Hadi esprilisin... Sözünü sakınmıyorsun... Üstün bir demagogsun... Şusun busun da... Peki, itiraz ettiğin yazıda dile getirilen “dayanışma resmi”nin hangi siyasal zaruretten kaynaklandığını düşünüyorsun?

Değil midir yani?

Referanslarını 19. yüzyılın, pozitivizme bulanmış “çağdaşlık” telakkisinden alan CHP, İttihat ve Terakki’nin devamı değil midir? İttihat ve Terakki’nin “siyaset etme biçimini” temellük etmemiş midir?

MHP de, 27 Mayıs ayrışmasının ürünü olarak doğmamış mıdır? İttihat ve Terakki’nin siyasal alışkanlıklarını “aynen” uhdesine almamış mıdır?

Bir zamanlar TBMM’de başkanlık yapmış bulunan “yandaşınız” Ömer İzgi, “CHP’nin baraj altında kalması mühim değil, parlamentoda biz varız ya, CHP’nin boşluğunu doldururuz...” dememiş midir?

Biraz kitap karıştır, nasıl bir partide görev yaptığını öğren, istersen bir de öyle gel...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi