Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Kozmik adamlar...

Kozmik adamlar...

Kozmik adamlar, askerî vesayet rejiminin kara kutularıdır. Onlardan ilk defa Kara Kuvvetleri eski komutanı e. org. Kemal Yamak, hatıralarında bahsetti. Ecevit, 1974'te başbakan olunca, "Özel Harp Dairesi"nin Amerika'dan para aldığını öğrendi. Ecevit, derhal brifing istedi. Brifingi, Özel Harp'in komutanı Kemal Yamak verdi.

Ecevit, o gün, Özel Harp Dairesi'nin, adı gizli tutulan bazı "vatansever gönüllüler"i, ömür boyu istihdam ettiğini öğrendi. Ecevit'in Özel Harp eleştirileri askerleri çok rahatsız etti. Yamak, anılarında Ecevit'e mesaj yolladı: "O zaman, bu teşkilatta Ecevit'in kendi partisinden kaç kişinin, hatta Meclis'te birbirini hiç tanımayan kaç milletvekilinin bulunduğunu birisi söyleyiverse ne olurdu?" 2009'da vefat eden Yamak, Kara Kuvvetleri komutanlığından emekli olduktan iki ay sonra, Turgut Özal'ın Kasım 1989'da cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevine getirildi. Özal'ın 17 Nisan 1993'te ölümü üzerine, aynı gün bu görevinden istifa etti.

Kemal Yamak, Türkiye'nin en önemli kozmik adamlarından biriydi. Yine hatıralarında, sivillerden, daha genç yaşlarında nasıl insan devşirdiklerini anlattı. Bunlar, işte benim kozmik adamlar dediklerim.

Askerî vesayet rejimi, kozmik adamlar olmadan asla devam edemezdi. Çünkü onlar, her alanda; siyasette, bürokraside, yargıda, iş ve sanat dünyasında, sinema aktörleri arasında, medyada, barolarda, sendikalarda ama her yerde vardılar. Aynı zamanda, Cumhuriyet'in elit tabakasını da onlar oluşturuyordu. Halkın içinden devşirildikleri halde kozmik adamlar, bir süre sonra, geldikleri yeri de inkâr eden, halka tepeden bakan statüko zaptiyelerine dönüşüyordu.

Kozmik adamlar öyle üç beş kişi değillerdi. Hani şimdilerde "cemaat" deniliyor ya, gerçek ve asıl cemaat, onlardı. Geçen haftaki yazımda ben onlara, Cumhuriyet Ağaları dedim. Kısaca "ağalar" ya da eski terimle "agavat"... Cemaat-siyaset, cemaat-ticaret, cemaat-yönetim ilişkileri de aslında, baştan beri onların hayat alanlarıydı. Orayı kimseyle paylaşmak istemediler. Demokratikleşme hamlelerini, diriliş hareketlerini de onun için tehlike ilan ettiler. Devletin kurumlarını, kendilerine ait kabul ettikleri için kendilerinden olmayanların iktidara gelmesini, hep tehdit olarak algıladılar ve ilan ettiler. Cuntaların bitmez tükenmez darbe hazırlıklarının gerçek sebebi de budur. "Geliyorlar, ele geçirecekler" feryatları, aslında "bizi yerimizden edecekler" telaşından kaynaklanıyordu. Kendi projeleri olan Avrupa Birliği üyeliğine de sonradan sırf bu yüzden karşı çıktılar. Çünkü demokratikleşme, inançlara saygılı laikliği, o da din ve vicdan özgürlüğünü getirecek ve onların hegemonyası bitecekti. Çünkü onlar, Batılılaşmaktan; bütün değerler sistemi ile Batı'ya yamanmayı, asimile olmayı hedeflemişlerdi. Kendimiz kalarak evrensel insanî değerlerde buluşma ve dünya ile entegre olma, onların defterinde yazılı değildi.

Kozmik adamlar, bulundukları kurumların itibarını ve onurunu da hiç düşünmediler. Darbecileri kutlamaya giden Anayasa Mahkemesi üyeleri, aslında yargının güce biat ettiğini ilan ediyorlardı. 28 Şubat sürecinde servisleri doldurup Genelkurmay'da brifing alan yüksek yargı üyelerinin de yaptığı buydu. Yine darbe dönemlerinde, en son 28 Şubat'ta, manşetlerini generallere attırmaya varasıya kadar mesleğimizin itibar ve haysiyetini bitirenler, medyadaki kozmik adamlardı.

Kozmik adamların ortak özellikleri, millete değil, güce yaslanmalarıdır. Kozmik adamlar, geldikleri yeri beğenmeyip, gücü arzuladılar. Güç ise gizli mahfillerde, kozmik cemiyetlerde yoğunlaşıyordu. Gücün büyüğü de dışarıdaydı. Onun için kozmik adamlar, asla geldikleri yere ait olamadılar. Dışarıyla, karanlık odaların gizli iktidar sahipleri ile içli dışlı oldular.

Kozmik adamlar! Saltanatınız artık sona eriyor. Oyun bitti, perde sizin için iniyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi