Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Fetih rüyası

Fetih rüyası

Her şey bir rüya ile başlıyor. Rüya bir tohum ve gerçeğin çekirdeği. Ama hayali tarafları olsa da hayalden çok daha güçlüdür. Hazreti Peygamberin rüyası bilahare vizyon ve misyon haline geliyor. İşte bu rüyanın anlatıldığı, sure, Fetih Suresidir. Fetih Suresi İslâm’ın bütün fetihlerinin bir nevi fihristesini ve şifresini oluşturuyor. Esasında, birçok surede ve ayette Kudüs’ün fethi gibi İstanbul’un fethine de işaret ve atıf var. Bunlardan birisi Rum Suresidir. Hem Salahaddin Eyyübi dönemindeki ikinci fethe hem de sonrasında Beni İsrail’in ikinci büyüklenmesinin ardından gelecek olan üçüncü fethe de, bu ve benzeri birçok surede dolaylı olara atıfta bulunulmuş ve temas edilmiştir. Fetih Suresi boyunca İslâm tarihini ve İslâm’ın serüvenini bir bütün olarak ve bütünüyle görmek ve hissetmek mümkündür. Rüya fethi müjdeliyor. Peygamberimiz de bu müjdeyi arkadaşları yani sahabelerle paylaşıyor. Ve birlikte umreye niyetle Mekke’ye doğru yola çıkıyorlar. Peygamberimiz Mekke’ye haber salıyor ve niyetlerini bildiriyor. Yanında 1400 veya 1500 kişilik bir sahabe ordusu var. Lakin Mekkeliler direniyor ve onun ötesinde Fetih Suresinde belirtildiği gibi umrenin ve Kabe ziyaretinin önünü kesiyorlar (Saddukum ani’l mescidi’l haram). Bunun üzerine ziyarete kilitlenmiş olan sahabe ordusu neye mal olursa olsun Mekke’ye girmeyi istiyor. Arzuları tutku derecesindedir. Lakin Peygamberimiz bu misyonun barışcı bir şekilde tamamlanmasını arzu etmektedir. Ve Mekke’ye Hazreti Osman’ı müzakereler veya nabız tutmak için yolluyorlar. Lakin akrabaları Hazreti Osman’ı özlem dolayısıyla salmıyorlar ve bu durum sahabeler arasında velveleye neden oluyor ve müdahaleye hazırlanırken Hazreti Osman çıkageliyor.
¥
Peygamberimiz fethi barışçı yoldan tamamlamak için; Müşriklerin engellemesine üzülüyor ama onları kabul noktasında zorlamak da istemiyor ve umreyi gelecek yıla talik ediyor. Askıya alıyor. Lakin rüya müjdesiyle birlikte arzuları uyanmış olan sahabeler ne pahasına olursa olsun Mekke’ye girmek istiyorlar ve Hazreti Ömer gibi bazı sahabeler ‘Biz hak tarafı temsil etmiyor muyuz?’ diye geri dönüşü sorguluyorlar. İlginçtir, Hudeybiye yolculuğunda münafıklar Müslümanları yalnız bırakıyorlar. Buna ilaveten, Medine’de de arkaları açık. Yahudiler var. Gıyaplarında onların, ailelerine tasallutlarından korkuyorlar. Yani ölümcül bir sefer. Fetih Suresinin haber verdiği gibi, Medine’de münafıklar olduğu gibi Mekke’de de gizli Müslümanlar var. İşte böyle kritik bir anda peygamberimiz kararını veriyor ve umre ziyaretini gelecek yıla erteliyor. Sahabeler kederli de olsalar, gözleri arkada da kalsa bu talimata ve buyruğa boyun eğiyorlar. Hudeybiye uzlaşması ise fiziki fetihten daha büyük hizmetler ifa ediyor ve İslâm davetinin önünü açıyor ve uzlaşma ile birlikte İslâm’a boyun eğenlerin ve teslim olanların sayısı aniden artıyor. Böylece rüyanın bir sefer, seferin de bir uzlaşma, uzlaşmanın da büyük bir fetih getirdiği ortaya çıkıyor. Rüya bütün fetihlerin habercisi ve başlangıcı oluyor. Hemen ertesinde, Müslümanlar Hayber’e yöneliyorlar ve Hayber’i fethediyorlar. Hudeybiye gazasına gelmeyenler bu gazaya katılmak isteseler de onlara müsaade edilmiyor. Ertesi yıl ertelenen umre kazası ifa ediliyor. Hudeybiye hicri altıncı, umretü’l kaza hicri yedinci ve Mekke fethi ise hicri sekizinci yıl da tahakkuk ediyor. Böylece rüya ete kemiğe bürünüyor.
¥
Dolayısıyla rüyayı sadıkanın tahakkuku Hazreti Ebubekir’in Hazreti Ömer’e söylediği gibi bir yıl gecikmeli olarak gerçekleşiyorsa da bu gecikme manevi fetihlere vesile oluyor. Peygamberimiz de Hudeybiye uzlaşmasını, sağladığı sonuçlar itibarıyla zafer olarak nitelendiriyor. Dolayısıyla, Kırım Savaşı gibi nice savaşlar sureta ve fiziki olarak zafer olsa bile siyasi sonuçları itibarıyla hezimet sayılabilmiştir. Bazı uzlaşmalar ise geri adım ve taviz olarak nitelendirilse bile sonuçları itibarıyla zaferdir. Dolayısıyla rüyanın tevili bilahare çıkıyor. Müslümanlar 1500 kişi ile çekildikleri Mekke kapılarına, iki yıl sonra 10 bin kişilik bir kuvvetle geri dönüyor ve yığılıyorlar. Müşriklerin pazarlık gücü bile kalmıyor. Topluca İslâm’a giriyorlar. Fetih Suresinde Mekke’nin fethi müjdelendiği gibi Hayber’in fethi de müjdeleniyor ve gerçekten de Müslümanlar Mekke’den önce Hayber’i fethediyorlar.
Yine bu surede, Müslümanların, güçleriyle mütenasip olmayan güçleri de Allah’ın izniyle alt edecekleri müjdeleniyor. Bu güçler de dönemin süper güçleri olan Bizans ve Sasanilerdir. Gerçekten de Sasaniler Hazreti Ömer döneminde tek darbe ile saf dışı ediliyor ve sahne dışı kalıyorlar. Sonra onların yerini modern dönemlerde SSCB gibi yapılar alsa da onlar da bir iki darbe ile birlikte tarihe karışıyorlar. Bizanslılar ise darbe aldıkça yeniden toparlanıyorlar ve yeniden sahneye çıkıyorlar. Lakin Fetih suresinde müjdelendiği gibi Müslümanlar onlara da varis oluyorlar. İstanbul fethi de ‘ve uhra lem takdiru aleyha kad ahatallahu biha’ ayetinin yansımalarındandır. ‘Ve esabehum fethen kariban’ ayeti de Hayber fethini müjdelemiştir.
Günümüzde Fetih Suresinin yansımaları sona ermemiştir. Günümüze bakan veçhesiyle güncel yansımalar noktasında şunu söyleyebiliriz: Mekke’nin fethi ve fethin öncüsü olan Hudeybiye uzlaşması, İstanbul üzerinden günümüze de intibak eder. Onun ötesinde Yeni Medine üzerinden zamanın Hayber’i yani Filistin’in fethi yeniden tahakkuk eder ve bu meyanda Mekke fethindeki gibi İslâm yayılır ve İslâm ittihadı tahakkuk eder ve bunun yanında modern Bizans ve Sasaniler de İslâm karşısında dürülür ve büzülürler. ‘Bütün dinler üzerine hakim ve kaim kılmak için hidayet meşalesi ve hak dini ile resülünü gönderen de o’dur ayeti de Fetih Suresindedir. Elmalı Hamdi Yazır gibilerin de ifade ettiği gibi, İslâm’ın diğer dinler üzerine zahir olması ve galebe çalması Mekke fethiyle alakalı olduğu kadar ahirzaman dilimiyle de alakalıdır. Ahirzamanla alakalı muzaffer bölükden (taife-i mansura) bahsedildiği gibi bu ayette birçok vecihle ve cihetle günümüze bakıyor. Fetih rüyası, Fetih Suresiyle perçinleniyor ve sure, süreç haline gelerek fetihlerle afakta ete kemiğe bürünüyor. Bu süreç sanki günümüzde yeniden yaşanıyor. İslâm’ın evrenselliği de budur.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi