Mehmet Gül’ün ardından

Mehmet Gül’ün ardından

MHP İstanbul eski milletvekili Mehmet Gül kardeşim Hakk’a yürümüş. üzüntümüz çok büyük. Kendisine rahmet, yakınlarına da sabırlar ve başsağlıkları diliyorum.
Bu vesile ile birkaç hatıramızı anlatmadan da geçemiyorum. Kendisi söylerdi. Ben cezaevine düştüğüm zaman o 2 yaşındaymış. Siyasî hayatında ve milliyetçilik davasında da beni örnek alırmış. Malûm, bizim milliyetçiliğimiz, kavmiyetçilik değildir. İslâm milliyetçiliğidir. Onu anlatmanın yeri de burası değildir. Rahmetli Mehmet Gül’ü İstanbul MHP İl Başkanlığı’ndan önceki yıllardan beri tanırım. çok güzel konuşan, cesur ve yiğit bir gençti. çok yıllar sonra ve bu yakın geçmişte de birkaç defa bazı televizyonlarda canlı yayınlara birlikte çıktık. Bize saygıda aslâ kusur etmezdi.
Hangi kanal olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Oldukça kalabalıktık. Bizim Abdurrahman Dilipak kardeşimiz ve üstadımız da vardı. Dilipak çok nezih bir insandır. Benim Allah’ın Kitabı ve Resulü’nün Sünneti dışında hiçbir beşerî sisteme inanmadığımı çok iyi bilir. Kapitalizmin bir tuzağı olan demokrasiye ise inanmadığım herkesin malumudur. Dilipak kardeşim, “Demokrasi zâten inanılacak bir sistem değildir. O bir rejimin adıdır” demek nezaketini gösterir, o konuda benimle hiç tartışmaya girmez. Yine öyle yaptı.
Baktım ki Mehmet Gül kardeşim, demokrasiyi göklere çıkartıyor. Hemen sözünü kestim. “Bak Mehmet, İngiltere demokrasinin beşiğidir. Orada kadınlar kadınlarla, erkekler de erkeklerle resmen evlenirler. çünkü demokrasi çoğunluk rejimidir.
İngiltere’de de çoğunluk homoseksüeldir.
Allah muhafaza, yarın Türkiyemizde de çoğunluk homoseksüel olursa... Sen de mi homoseksüel olacaksın?” dedim. Kıpkırmızı olmasına rağmen, ağzını açıp bir tek kelime söylemedi. Sadece; “Ne diyeyim ağabeyimizsiniz” demekle yetindi. Bir defasında da sayın Ahmet Hakan’ın yönettiği İskele Sancak programındaydık. Karşı taraf da, biz de kalabalıktık. Nazım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın şairlik cephelerini tartışacaktık. Ergun Göze ağabeyimizle Mehmet Gül kardeşimiz, bu iki ünlü şairin ideolojik özelliklerini dile getiriyorlardı. Ergun Göze ağabeyimize akıl vermek elbette ki haddimiz değildi.
“Yahu Mehmet Gül kardeşim. Bakın karşıdaki 15 kadar solcu size gülüyorlar. Biz burada iki şairin san’at cephelerini tartışmaya geldik. Sen Fidel Castro’nun kokuşmuş sakalını öpmek için kalkıp da Küba’ya gidersin. Burada da Nazım Hikmet’in dilimizi en iyi kullanan bir Türk şairi olduğunu kabul etmezsin. Bu ne demek oluyor?” demiştim. O yine bana karşı çıkmamıştı.
22 Temmuz seçim gecesi FOX televizyonuna çıkmıştık. Seçim sonuçlarını tahmin edecek, gerekli yorumları yapacaktık. O gece sabahlayacaktık. Mehmet Gül kardeşim, söz aldı. “Söyleyeceklerimi peşinen söyleyeceğim. Ondan sonra da kaçıp gideceğim. Aksi takdirde Hüseyin üzmez ağabeyimin beni çok hırpalayacağını biliyorum” dedi. Konuşmasını yaptı. Boynuma sarılarak helallik diledi ve gitti. Son görüşmemiz bu oldu.
ölümünden daha birkaç hafta önce, karaciğer nakli yaptırdığını söylediler. O arada televizyonlardan biri, haberle birlikte görüntü de verdi. Durumunu hiç beğenmedim. Yine MHP İstanbul eski milletvekili ve Hac arkadaşım Yaşar Bozkurt öztürk kardeşimle, birkaç defa Mehmet Gül’ü ziyaret etmek için sözleştik. Yazık ki nasip olmadı. Ecel bizden önce davrandı. ölümünü duyduğum zaman, gözyaşlarımı tutamadım. Kendisine Allah’tan gani gani rahmetler diliyorum. Bütün yakınları ile milletimize de sabır vermesi için Rabbimize dua ediyorum. Bizim gibi sırası çoktan gelmiş yaşlılar dururken, hayatlarının en verimli döneminde gençler gidiyor. Ne diyelim? Yüce Rabbimizin takdiri ve hikmeti. O’nun hikmetinden sual olunmaz ki... O’na dua ve şükretmekten başka çaremiz var mı?
Allah (cc) her mü’mine hayatın da, ölümün de hayırlısını versin. Gül gibi gençleri gördükçe, gözümüz açık gitmeyeceğiz diye seviniyoruz. Lütf-u keremini biz günahkârlardan esirgeme Yarabbi!..
Gözyaşları içinde dualarımızla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi