Cemal Nar

Cemal Nar

Yargının Dili

Yargının Dili

Bizim bildiğimiz yargı adamları öyle ulu orta sokaklara çıkıp gezip tozmaz, çok sık da konuşmazlar. Ciddi ve olgun bir duruş sergilerler. Güven veren saygın bir tavırları vardır. Bir konuşur, pir konuşurlar. Herkes de ciddiye alır dinler. Bunun yaşayan bir örneğidir mesela Sami Selçuk.



Sözün yalama olduğu bir zamanda çok konuşan adamın da değeri düşer. En azından sözlerinin değeri düşer. Söz gümüş ise sükût bunun için altındır.

Bir de şöyle bir durum vardır; dil adamı ele verir. “Üslub-u beyan, aynıyla insan” diye boşa dememişler. Bilmediğiniz bir adam bir mecliste yanınızda susarak ciddi ciddi oturuyorsa, merak edersiniz, ilmi nedir, kültürü nereye kadar, seviyeyi nerden tutturacaksınız. Bu bir endişedir içinizde aynı zamanda.

Ama adam konuştu mu anlarsınız öte tarafını. Endişelerinizde haklı olabilirsiniz; ilim ve kültür sahibi bu kişiden istifade etmeye bakarsınız siz artık az konuşarak. Ya da tam tersidir. Kaporta tam, kelle kulak yerinde, ama içi bomboş.

Nerden anlarsınız?

Konuştuğunda teneke gibi tangır tungur sesler çıkartmasından.

Bir zamanlar Genel Kurmay Başkanları çok konuşmazdı. Bir konuşurlarsa, herkes de kulak kesilirdi. Ama son zamanlarda olana bakınız. İlker Başbuğ da ilk günlerde öyleydi. Şimdilerde çok konuşuyor bence. Kendine yazık ediyor diye düşünüyorum.

Ya şu yüksek yargı elemanlarının konuşmasına ne dersiniz? Sanki yargı adamı değildir konuşan. Sanırsınız ki mübalağa sanatı sermayesi olan bir meddah. Zaten öyle sanmasanız “ülke bitmiş” der, mezara girer, toprağı yorgan gibi üstünüze çekersiniz.

Örnek mi?

O kadar çok ki!

Dün HSYK başkan vekili yeni anayasa taslağı için “Devletin tavanı çöker, temeli bozulur” gibi laflar etmiş. Niye bu taslak Moğol sürüsü müdür? Cengiz Han mı bunu yapanlar? Timur Lenk tekrar mı gelecek Ankara’ya? Yunan işgali mi yaşanır yoksa?

Sonra bir karar ver canım, temel mi çöker, tavan mı?

Nedir bu yahu?

İsmail Dümbüllü tiyatro mu oynuyor ortalıkta?

Bu nasıl bir dildir, nasıl bir üslutur böyle?

“Hükümetin hazırladığı Anayasa paketi bu şekilde geçerse, Türkiye'yi çok sıkıntılı günler bekliyormuş, Türkiye’nin sonu olurmuş, ülke yok olurmuş, ülkede devir değişirmiş Devlet çökermiş…”

Şimdi bu hukukçu dili mi Allah aşkına, muhalefet partisi dili mi?

Oysa bakmayın siz Deniz Baykal’ın alıştırdığına, ciddi bir muhalefet bile bu kadar pespaye bir dil kullanmaz, bu kadar abartarak yapmaz bunu. “Kek değil ki kardeşim, yemezler bunu.”

Daha önce de Danıştay’ın da üstüne vazife olmadığı halde YÖK’ün meslek liselerini rahatlatan kararını iptal ederken söylediklerini hatırlayın bir:

“Ülkede telafisi mümkün olmayan vahim olaylara sebep olur”muş.

Bu ülkede yaşamasak korkumuzdan yüreğimiz ağzımıza gelir. Oysa YÖK kurulduğundan 28 Şubat Post modern darbeye kadar ülkede o sistem vardı ve de şimdikinden çok daha rahat idi öğrenciler, veliler ve hükümetler. Sorun veya çok vahim olaylar bundan sonra başladı. Bunu herkes biliyor. Yargı da bu zulme alkış tutarken bakın neler diyor?

Kendi halkına bu kadar yabancı yargı olur mu Allah aşkına!

Evet, yüksek yargı bizzat kendisinin ciddi bir sorun olduğunu gösterdi. Kendisini “ülkenin gerçek sahibi gibi görme” ruh hastalığına yakalanmış. Derhal tedavisi gerekir.

Artık siyasi bir parti gibi davranma hikmetsizliğinden bir an önce onu kurtarmak gerekir. Bunu kendileri de anlamışlar ki, “hükümet bizi gözden çıkardı” diyerek keçeyi suya atmışlar, çıkan yerini taşlıyorlar. Kılıçları çekmişler, hükümetle, yasama ile döne döne savaşıyorlar.

İyi de, savaşın bile bir mantığı vardır. Yoksa Bush gibi ortada kala kalmak vardır.

www.cemalnar.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi