Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kırgızistan’da Patrona Halil Ayaklanması

Kırgızistan’da Patrona Halil Ayaklanması

Orta Asya'nın en istikrarsız ülkelerinin başında Kırgızistan geliyor. Bunun temel nedeni halkının genelde göçebeliğe daha yatkın olmasıdır. Arapça tabiriyle bedeviyet/göçebelik hali istikrarsızlık unsurlarının başında gelmektedir. Zira, göçebelik büyük ölçüde merkeziyete, düzene ve kurala karşıdır. Dolayısıyla devlet düzeninden ziyade kabile düzenine yatkındır. Türk kabileleri ve unsurları arasında göçebelikten yerleşik yapıya en son geçenler Kırgızlardır. Bu açıdan Bişkek'in düşmesi bize Bağdat'ın düşmesini hatırlattı. Yoğun dumanlar arasında en fazla dikkati çeken husus, yağma görüntüleriydi. Bağdat düşerken de böyle olmuştu. Bişkek'in bu ikinci düşüşü bize tam da birincisini hatırlatıyor. Asker Agayev'in devrilmesi ve Moskova'ya kaçmak zorunda kalmasını takip eden olaylar dizisinde Türklere ait işyerleri de hem kundaklanmış hem de yağmalanmıştı. Benzeri tabloyu televizyon başlarında Bağdat düşerken de görmüştük. Bağdat düşerken gördüğümüz hususlardan birisi de, arşivlerin, kütüphanelerin ve dosyaların da yakılması, yağmalanması ve kaçırılmasıydı. Bağdat ve Bişkek yağmalarını bizzat görmesek de ikisi arasında bir irtibat ve ilinti kurabiliyoruz. Bir benzerini düşmesinden çok sonra Mogadişu'da bizzat müşahede etmiştim. Siad Barre'nin başkanlık sarayından geri kalan kırıntılardan biri olan son alafranga tuvalette el arabasına konulmuş ve kimsenin olmadığı başkanlık sarayından kaçırılıyordu. Başka kaçırılacak bir şey kalmayınca geride kalan en son şey alafranga tuvalet de olsa onu da götürüyorlardı. Alaturka olsaydı nasipsizlerin o şansı da olmayacaktı! Maalesef bu cehalet ile bedeviyetin izdivacının bir acı mahsulüdür.


Bişkek'in ikinci defa yakılması ve yağmalanması bize bir başka cihetle de Patrona Halil ayaklanmasını hatırlatıyor. Yabancı ajanslar sözbirliği etmiş gibi geçtikleri gözlem ve haberlerinde 18 yaşın altındaki mahmur gençlerin arbede çıkardıklarını ve yağmalama işlerine mübaşeret ettiklerini ortaya koyuyor. Bu bıyıkları yeni terleyen gençler veya Kırgız tarzı Patrona Halil adayları Beyaz Saray'dan kaçan Kurmanbek Bakiyev yönetimini istibdat ve kayırmacılıkla suçluyorlar. Anlatılanların en azından bir kısmı muhtemelen doğrudur. Zira, devrik yönetimin mantalitesi de aynı idi. Yani idare tarzı kabilecilik tercihlerine dayalıydı. Bundan dolayı özel tercihlerinin olması ve bunları uygulaması muhtemelin ötesinde muhakkaktır. Lakin bu isyancıları ve yağmacılıklarını haklı çıkarmıyor. Asker Agayev'den sonra onun halefi Kurmanbek Bakiyev'e de aynısını reva gösterdiler. Dolayısıyla burada bir Patrona Halil mantığı var. Bunun merkezinde de yağmacılık sanatı bulunuyor. Bunun dışında dünya, etme bulma dünyasıdır ve Agayev'e yapılanlar bir şekilde halefi Bakiyev'e de yapılmış oldu.

Bişkek'te faaliyet gösteren özellikle Türk şirketleri de arbededen ve yağmalamadan nasiplerini ve paylarını almış bulunuyorlar. Bakiyev'in evi ve ikametgahı olan Beyaz Saray bile yağmalamadan kurtulamaz ise tabiatıyla yabancılara ve Türklere ait işyerlerinin de herhangi bir masuniyeti kalmayacaktır. Bu bağlamda, Beta Stores, Vefa Center, Goin AVM gibi büyük alışveriş merkezlerinde ve şehir merkezinde bulunan bazı mağazalarda, restoranlarda ve kafelerde yağmalama olayları yaşandığı tespit edildi. Arbede esnasında yağmalanan Beta Store mağazasında da bazı Türkler rehin kalmış. Cumhurbaşkanı kaçmış ve nerede olduğu hakkında çelişkili haberler gelirken Başbakan Daniyer Üsenov da istifasını vermiş bulunuyor. Bunun sonucunda geçici bir kabine teşekkül etti ve bu kabinenin başına da muhalif liderlerden biri olan eski Dışişleri Bakanı Rosa Otunbayeva getirilmiştir.

Patrona Halil ayaklanması 28 Eylül, 1730'da başlayıp üç gün sürmüştür. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş; Sultan III. Ahmed tahttan indirilmiş ve tahta I. Mahmud cülus etmiş ve sonradan Lale Devri adı verilecek devir sona erdirilmiştir. Zamanın tarihini yazan Mehmed Raşid Efendi ve İsmail Asım Efendi, tepkilerin ve öfkelerin korkunç bir ayaklanmaya dönüşmesinde, geceli gündüzlü ziyafetlerin, Çırağan eğlencelerinin, sefere çıkmak istemeyen padişahla sadrazamının Davutpaşa Sarayı bahçelerine gidip bülbül dinlemelerinin başrolü oynadığını yazarlar. Tarihçi Şem'danî-zâde ise daha pratik bir anlatım ile ayaklanmaya neden olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı "mirasyedi meşrep, gece gündüz zevku sefa icad idüb halkı aldatacak şey lazımdır deyû bayramlarda meydanlarda dolaplar, beşikler, atlı karıncalar, salıncaklar kurdurur; erkeklerle kadınları karışık salıncağa bindiren, salıncağa binub inerken babayiğit delikanlılara kadınları kucaklattıran, hoş-seda ile şarkılar söylettiren" kişi olarak tarif eder. Topluluk tepkilerini halk ihtilaline döndürmeyi başaranlar, gerçekte Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın siyasi hasımlarıydı. Patrona Halil ayaklanması ile Bişkek ayaklanmasının ortak yönü ayaklanmacıların ayak takımından oluşması ve şikayetlerinin de benzerliğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi