Serdar Demirel

Serdar Demirel

Statüko dirense de Türkiye değişiyor

Statüko dirense de Türkiye değişiyor

Anayasa değişikliğiyle bir nebze olsun milli irade karşıtı statüko taşı yerinden oynayacak diye, eski düzen bezirgânlarının ödü kopuyor. Statükonun ne anlama geldiğinin, gözünün ne kadar kara olduğunun farkında olmayan kesimler de, onların ölesiye direncini şaşkınlık içerisinde seyrediyor...
Askeriyede, yargıda, siyasette ve medyada el ele veren statükocu zihniyet taraftarları “Cumhuriyeti koruma ve kollama” iddiasının artık iyice döküldüğünün farkındalar. Bunun iktidarı halkla paylaşmamak anlamına geldiğinin halk tarafından da idrak edildiğini biliyorlar artık. Yani Cumhuriyeti cumhurdan korumak için geliştirilmiş söylemlerin kirli çehresi, açığa çıkmış bulunmaktadır.
Uzağa gitmeye gerek yok. Milli irade tercihini Ak Parti’den yana koydu koyalı statükonun ordu ayağındaki irade Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz ve Kafes darbe planlarıyla iyice açığa çıktı. Nice komutanın halkın kendisine emanet ettiği silahı halka doğrulttuğunu gördük ve ürktük...
Statükonun siyasi ayağı da iyice belirginleşmeye başladı. TBMM çatısı altında ulusalcı Türklerle ulusalcı Kürtler Ergenekon’un zaferi için elbirliği etti.
Ufuk Uras, “Paketin 330’un altında kalması, Ergenekon’un zaferi olur” diye uyarmıştı ya, Ak Parti referanduma gidecek Meclis çoğunluğunu sağlamasın diye uzlaşmaz gözüken ulusalcılığın farklı renkleri, şaşırtıcı bir şekilde uzlaşarak ortak bir direnç noktası oluşturdular. Ergenekon’un elinin nerelere kadar uzandığını göstermesi açısından önemli bir hadisedir bu.
Statükocu siyasetin, ülke siyasetinin normalleşmesini, milli iradenin güçlenmesini isteyenleri dönek diye kuşatmaya çalışması da işe yaramadı.
Meclis’te, 12 Eylül darbecilerinin yargı önüne çıkartılmasını mümkün kılacak anayasa değişikliği tartışılırken, CHP’liler, eski CHP’li Ertuğrul Günay’a; “Döneklikten ne anlıyorsun?” diye bir soru yönelttiler. Amaçları onu geçmişiyle zora sokmak, seçmenleri önünde karalamaktı.
Lâkin, Ertuğrul Günay’ın: “Ben sosyal demokrasi, sosyal adalet, milli irade gibi kavramları kullanıp da sonra milli iradenin seçtikleriyle baş edemeyeceklerini gördükleri zaman postal sesinden umut bekleyen demokrasi düşmanlarını anlıyorum” diyerek verdiği cevap, eski düzen bezirgânlarının işinin ne kadar zor olduğunu gösterdi.
Statükonun yargı ayağındaki gücü de, milli iradenin değişmesini istediği eski düzeni korumak için, varlık nedeni olan hukuk ilkelerini ayaklar altına alacak kararlara imza attı. Bu meyanda 367 faciasını kimse unutmadı.
Ak Parti’yi kapatma dâvasını da kimse unutmadı. TÜBİTAK’ın ifşa ettiği gerçeklerden sonra Ak Parti aleyhinde açılan dâvanın nasıl bir kurgu olduğu ve burada yargı erkinin rolü de ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Hatırlayınız, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Danıştay cinayeti” komplosuna istinaden AK Parti hakkında açtığı “kapatma dâvâsı”nın iddianamesinde, bu komployu kapatma delilleri arasına koymuş ve şöyle demişti:
“Başbakan ve milletvekillerinin beyanlarının ertesinde bir gazetede Danıştay kararını veren Daire üyelerinin resimlerinin yayınlanmasından kısa bir süre sonra da, 17 Mayıs 2006 günü Alparslan Arslan adındaki bir köktendinci, Danıştay’ın 2. Dairesi’ne müzakere sırasında silahlı saldırıda bulunmuş, Üye M. Yücel Özbilgin’i öldürmüş, diğer yargıçları da ağır yaralamıştır...
Sanıkların ifadeleri; (...) bu eylemi hangi saiklerle yaptıklarını, laikliği savunanları ve laik cumhuriyeti bekleyen tehlikeleri göstermeye yeterlidir!”
Anayasa Mahkemesi de; “AK Parti, laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline gelmiştir!” diye hükmünü vermişti. Yargı erkinin milli irade aleyhine onca tasarruflarından sonra, millet, maalesef “ülkede yargı diktatörlüğü var” diyecek noktaya geldi.
Statükonun medyadaki uzantılarına gelince, onlar da tâ başından beri komploların içinde yer aldılar. Bazen hassas güç merkezlerini milli iradeye karşı kışkırtıp, halkı korkuttular, bazen de kafasını karıştırmak için ellerindeki gücü kötüye kullandılar.
Ama Türkiye bütün bunlara rağmen değişiyor...
Değişimin tek aktörü Ak Parti değildir kuşkusuz. Bürokrasi içinde de değişimi destekleyen güçlü bir kesim var. Onlar olmasaydı statükonun kaleleri Ak Parti’yi daha rahat etkisiz hâle getirirdi.
Değişimin asıl muharrik gücü halkın kendisidir. Halkın kahir ekseriyeti değişimden yana açıkça tavır koymuştur. Statüko bezirgânlarını korkutan da budur. Sözün özü, Türkiye değişmeye devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi