Ölçüyü şaşıranlar kaybediyor

Ölçüyü şaşıranlar kaybediyor

Kim kazandı; kim kaybetti? Meclis'te önceki akşam oylanan, kritik Anayasa Mahkemesi düzenlemesinden söz ediyorum.
Haklı olan ve doğru ölçülere uyan kazandı. Haksız olan ve ölçüyü şaşıranlar kaybetti. Doğruyu ve ölçüyü unutanlar kaybetmeye devam edecek.

Ölçüyü koymak için birlikte basit bir muhakeme yürütelim. Sadece tek bir olay üzerinde duralım. Danıştay saldırısı ne için yapıldı? Bu sorunun doğru cevabını öğrenmenin Türkiye için değeri ne? Eğer doğru cevabı bulursak, kimse artık benzer entrikalar çevirmeyecek. İrtica veya başka tür bir tehdit üretmek için, komplolar düzenleyip cinayet işlemeyecek. Öyle değil mi? Danıştay saldırısı yerine Erzincan komplosunu, Balyoz planını, Kafes'i de koyabilirsiniz. Hatta geçmişe dönüp Maraş'ı, Çorum'u, Sivas'ı, 1 Mayıs 1977'yi, 1979'da MHP Genel Merkezi'ne yapılan saldırıyı da aynı mantık süzgecinden geçirebilirsiniz. Sorumuzu tekrarlayalım. Danıştay saldırısını çözersek, kirli işler fabrikasının kapısına kilit vurmuş olmaz mıyız?

Sorduğumuz sorunun cevabını nasıl alacağız? Bize cevabı kim verecek? Erzincan komplosunun üstünü örtmek, gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek için yargılamaya müdahale eden yüksek yargı temsilcileri mi? Yargıçlar üzerinde baskı kurmak, halkı sindirmek için mahkeme binası üzerinden F-16 uçuran ordumuz mu? 3. Ordu komutanını mahkeme huzuruna çıkartmamak için, "gizli" işler çeviren Genelkurmay mı? Her vesile ile Ergenekon'a avukatlık yapan CHP lideri Deniz Baykal mı? Bugüne kadar bu konuda tek kelâm etmeyen, bir talebi de olmayan MHP lideri Bahçeli mi? Danıştay saldırısında, bu saldırıyı yapanların amaçlarına hizmet etmek üzere en uçuk başlıkları atan gazeteler mi?

Danıştay saldırısı gibi, diğer kanlı tezgâhlar için de sorduğumuz "Bize cevabı kim verecek?" sorusunun tek karşılığı var. Bize cevabı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı Recep Tayyip Erdoğan verecek. Mahkeme elindeki suçluları yargılayacak, bir hükme varacak. Başbakan ise bu derin komploları çözüp, bu ülkeye hukuku hâkim kılacak. Sadece AK Partililere değil, CHP'ye ve MHP'ye oy verenlerin cevabı da aynı olmalı. Başbakan dışında, bu sorunun cevabını alacağınız güvendiğiniz biri var mı?

Peki Başbakan bize bu sorunun cevabını nasıl verecek? Cevap adım adım verilecek. Şu anda anayasa paketini Meclis'ten geçirmeye çalışan Başbakan, cevabın bir kısmını vermiş olacak. Referandum sandığı önümüze geldiği zaman da, biz de kendi cevabımızı vermiş olacağız. Tekrarlayalım: Neyin? Danıştay saldırısının.

Siyasetin ölçüsünü şaşıranlar kaybediyor. Siyaset bir amaç için yapılır. Bu amaca varmak için, bir yığın araç seferber edilir. Parti örgütü de, parti çıkarları da bu amaca varmanızı kolaylaştırmak içindir. CHP, MHP ve BDP sadece partileri için politika yapıyorlar. Parti çıkarları dışında, anayasa paketine muhalefetlerini açıklayabilecek bir gerekçeleri var mı? "Bu işten AK Parti ne kazanır, biz ne kaybederiz?" sorusu dışında bir hesap yapıyorlar mı? Araçlar amaçları aşınca ölçü kayboluyor. Ölçüyü kaybeden, siyasetteki yerini ve anlamını kaybediyor.

TBMM üyeleri, parti kapatma iradesini kendilerine veren bir anayasa değişikliği teklifini reddetmiş oldular. Darağacını kendi kuran, ipi kendisi düğümleyip boynundan geçiren ve sandalyeyi yine kendisi tekmeleyen BDP; MHP ve CHP ile kurduğu bu kişiliksiz ittifakı, Kürtlere nasıl açıklayacak? Bu paketle birlikte teneffüs ettiğimiz havada artacak olan hukuku boğan MHP, milleti ne ile koruyacak; millete ve onun hukukuna dayanmayan milliyetçiliği nasıl savunacak?

CHP'nin durumu farklı. Başbakan'ın rahmetli İnönü için yaptığı benzetme yanlıştı. İsmet İnönü Führer'e değil, Duçe'ye benzer. Zaten "Millî Şef" tabiri de, Mussolini'nin Duçe unvanından aşırmadır. Bu ay tekrarlayacağımız 19 Mayıs törenleri de, İtalyan faşizminden kopya edilmiştir. Orada umut yok, çünkü faşizm ölmedi, CHP'de yaşıyor.

Bizim gözümüz kulağımız, AK Parti liderinde. 146. madde değişikliğinde, grubunu toparlarken gösterdiği dirayet, Danıştay saldırısının aydınlanması konusunda umutlarımızı artırdı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi