Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Ramazan'a dair ya da Hasanlara dair..

Ramazan'a dair ya da Hasanlara dair..

İnsan hak ve hürriyetlerine herkes kendi gözlüğünden bakacak ve başkasını görmeyecekse, hatta görmemek için direnecekse, ortada ne hak, kalır ne de hukuk.
Bazı sol tandaslı çevrelerin insan hak ve hürriyetlerine bakışları, sadece kendileri için geçerlidir. Başkalarının hak ve hukukunun bir önemi yoktur. Herkes onlar gibi düşünmelidir.
Böyle bir mantık ancak Komünizm ve Faşizm'de vardır. Bunların da zaten bir kısmı Komünizm'in, bir kısmı da Faşizm'in ürünü tiplerdir. Böyle olmasalar, adam gibi çıkar ve her insanın hakkını, hukukunu tartışır ve herkes için adalet isterler.
çetecilikten gözaltına alınanlara doludizgin destek verenlere geçmişten bir iki örnek hatırlatmak isterim. O günlerde yaşananlar hakkında bu çevrelerin temsilcileri tek satır yazmamış ve bir çift laf bile etmemişlerdir.
İlk örnek Bediüzzaman Hz.'ne ait. Gerçi Bediüzzaman’ın çektiklerinin hangisini yazsam ki; bütün ömrünü hak yola adamıştı ve asla başı selamet bulmamıştı. Ne adalet işledi, ne hukuk. ömrünün son anına kadar acı, çile ve işkence çekmişti.
Bediüzzaman’ın risaleleri yazdığı günlerdir. “Ramazan” risalesini yazar ve bitirir. Bitirdiği nüshanın ön kapağına ise, “Ramazan’a Dair” yazar. Bir müddet sonra evi basılır. Evi basanlar arama tarama yaptıktan sonra, “Ramazan’a Dair” yazan nüshaları bulurlar.
Okumaya çalışırlar ama okuyamazlar. Hemen civarda ne kadar “Ramazan” isimli kişi varsa hepsini ararlar. Nihayet yakın köyün birinde Ramazan adında birini bulurlar. Adam tarlasından çalışıyordur, kolluk kuvvetleri yanına gider ve sorgu suale başlarlar.
“- Senin adın Ramazan mı?”
“- Evet, Ramazan.”
“- Bizimle geleceksin” derler ve karakola götürüp tekrar sorgu sual başlar. “Ramazan’a Dair” nüshayı göstererek sorarlar:
“- Said Nursi’yi tanıyor musun?”
“- Hayır tanımıyorum!”
“- Yalan söyleme, bak senin adına bir şeyler yazmış. Oku bakalım ne diyor?”
“- Ben okur-yazar değilim.”
“- Nasıl bilmezsin ulan, senin adın Ramazan değil mi? İşte ‘Ramazan’a Dair’ yazıyor.”
“- Beyim benim adım Ramazan, ama bu kişiyi tanımam, bir de bana niye yazsın ki?..”
Nihayetinde işin içinden çıkılmaz ve gariban Ramazan üç ay hapis yatar. Sonra mesele anlaşılır. Meğer Bediüzzaman Hz., Ramazan ayının önemini anlatan risale yazmış ve üzerine de “Ramazan’a Dair” başlığını koymuştur. Olan, gariban Ramazan’a olur.
Ya bizim Hasanlara ne demeli. Hasan Karakaya ile Hasan Hüseyin Maden’e. Emin çölaşan denilen cisim, iftira ve yalan dolu yazılarından birini yazarak Akit gazetesinde çalışan ve adının “Hasan” olduğu bilinen diye devam eden çirkefliğini hatırlarsınız.
Bu yazıyı ihbar kabul eden o günün hukuk adamları, gazetede ne kadar Hasan varsa hepsini toplatmışlar ve Ankara’ya götürerek gözaltına almışlardı. Matbaada çalışan “Hasan Ali” adlı çalışanımızı ise “Ali”si kurtarmıştı.
Sonra ne olmuştu, Hasan Hüseyin Maden’in gazetede yazmadığı anlaşılınca, “Belki” Hasan Karakaya “olabileceği” tahmin edilerek, odasındaki sineği bile kovma cesareti göstermeyen Hasan ağabeyimiz, yok yere günlerce sorgulanmıştı.
Hukuk tarihi böyle bir hadiseyi sanıyorum bir daha yazmaz. O gün bu malum çevreler, tek kelime yazmamış, hatta iftira ve yalanlara inanmışlardı. Ve tabiî Emin çölaşan’ın mayasına uygun bir yazı olduğunu bilmelerine rağmen.
çetecilikten suçlanan bu kesimlere göre hukuk; sadece “cüzdanlarına” ve “imtiyazlarına” hizmet etmeli. Hukuk denilince bunu anlıyorlar. Böyle inanan birileri, çete kurmaz da ne yapar Allah aşkına?!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi