Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Askere selâm dur, Hükümet’e vur... Bu mu gazetecilik?

Askere selâm dur, Hükümet’e vur... Bu mu gazetecilik?

Şu hâle bakın, “asker”e tek lâf etmiyorlar ama, “Başbakan” sözkonusu olduğunda, “ağızlarına geleni” söyleyip, “hakaret”e varan ifadeler kullanıyorlar... “Kudüs’te namaz kılacağınıza Kandil’e Türk Bayrağı dikin” demekten tutun da, “Gazze Kahramanı!.. Filistin Fatihi!.. Neredesin?.. Ya terörün kökünü kazıyın, ya da çekip gidin!” demeye kadar, akıllarına gelen her şeyi söylüyorlar... Bu arkadaşlar, “Genelkurmay” karargâhı ile “Başbakanlık” makamını birbirine karıştırıyorlar galiba... “Komutan”larla “bakan”ları da birbirine karıştırıyor olmalılar ki; “asker”e söylenmesi gereken sözü, kalkmışlar “Hükümet”e söylüyorlar!..
Ulan gerzek, ulan embesil; bir “Başbakan”ın, ya da “bakan”ların ellerine “silah” alıp da “dağlara” çıktığı nerede görülmüş?..
Başbakan mı binecek “savaş uçağı”na, Başbakan mı binecek “helikopter” veya “tank”ın üzerine?..
Başbakan mı silah sıkacak PKK’nın üzerine?..
NE İSTEDİLER DE VERMEDİ BAŞBAKAN?
Haa, hakkını teslim edelim;
İş başa düştüğünde onu da yapar Tayyip Erdoğan... Çıkarır “kravat”ını, giyer “postal”ları, eline alır tüfeği, çıkar dağlara!..
Ama, o zaman sorarlar adama;
“Bu işi Başbakan yapacaksa, Genelkurmay Bakanı ne işe yarar?”
Öyle ya; bu işleri “sevk ve idare” etmek, gerekli “emir”leri vermek Genelkurmay Başkanı’nın işi değil midir?..
Ne yapmış Başbakan?..
“Uçak” istemişler de almamış mıdır?..
“Helikopter” ve “tank” istemişler de, “hayır” mı demiştir?..
“Silah” ve “mermi” istemişlerdir de, geri mi çevirmiştir?..
“Fırsat ve imkan” istemişlerdir de, “olmaz” mı demiştir?..
Cümle alem biliyor ki;
Hükümet, “terörle mücadele” için, kesenin ağzını sonuna kadar açmış, bu “gariban millet”in ödediği “vergi”lerden aldığı paranın büyük kısmını “asker”e vermiştir!..
Yani, “para”ysa para!..
“İmkan”sa, imkan!.. Hepsini vermiştir!..
“Milyar dolarlar” ödeyip “Heron”lar da almış, “helikopter”ler de almış, “gece görüş dürbünleri” de almış, “termal kameralar” da almıştır!..
Bunca “teçhizat”a rağmen, “yaklaşan terörist örgüt mensupları”nı, “çoban, köylü veya kaçakçı” zannedip de ateş etmemişlerse, Başbakan ne yapsın?..
Öyle demiş ya; Tümgeneral Gürbüz Kaya... Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’na “bölge haritası” üzerinde “brifing” verirken, şöyle demiş ya;
“İlk alınan görüntülerde; ateşe karşılık verilmediği için, bu görüntülerin çoban, köylü ya da kaçakçı olabileceği düşünülmüştür!”
Heyy, Hükümet’e saldıran kalemşör, Tümgeneral Gürbüz Kaya’ya niye sormuyorsun;
“Bu kadar çoban veya kaçakçı hiç bir arada bulunur mu?.. Hem siz; çoban zannettiğiniz insanlara böyle toplarla, ağır silahlarla mı ateş edersiniz?..”
Bunları Tümgeneral Gürbüz Kaya’ya sor, ondan sonra da dön, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a sor:
“Şemdinli’deki karakola, 250 kişilik bir terörist grubun saldırdığı bildirildi... Siz ise 250 kişinin değil, 57 kişilik bir terörist gruptan 23 tanesinin saldırdığını söylüyorsunuz!..
250 kişi ise, bu kadar kalabalık bir grubun sınırdan girdiğini niye göremediniz?.. Yook, 23 kişi ise; bu kadar şehit neden?.. Dün ise saldıran terörist sayısının 100 civarında olduğu söylendi... Bir karar verin artık; 250 mi, 57 mi, yoksa 100 mü?..”
Hadi, soruları bir tarafa bırakalım...
Söyleyin Allah aşkına;
Bu iş, “Başbakan”ın işi mi?..
Bu iş, “Genelkurmay Başkanı”nın işi değil mi?..
Bütün bunları bile bile;
“Başbakan’a ağır şekilde saldırmayı” maharet sayıp, “Genelkurmay Başkanı”na tek laf bile etmiyorlar ya, işte bunu bir türlü anlayamıyorum!..
Tamam, “postal yalamayı” çok sevdiklerini biliyorum, “dondurma” yalar gibi “asker postalı” yalayıp da karın doyurduklarını da biliyorum ama askeri “tabu” haline getirip, neredeyse önünde “secde” ettiklerini görünce, hafakanlar basıyor beni!..
Askere söz söylemek mi?..
Mümkün değil!..
Hiç “askere toz kondurmuyor”lar!..
Askerin burnundan kıl aldırtmıyorlar!..
Ama “Hükümet”e gelince;
Saldır saldırabildiğin kadar!..
Oysa, Org. Başbuğ’a sormalılar değil midir;
“Devletin zirvesi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanıp, teröre karşı alınması gereken tedbirleri görüşürken, o zirvede Genelkurmay Başkanı niye yok?.. 11 erin şehit edilmesinden sonra toplanan zirve mi önemli, Çanakkale’deki seminer mi önemli?.. O seminer, 2-3 saat sonraya ertelenemez miydi?.. Şu hale bakın; bir Genelkurmay Başkanı Terör Zirvesi’ne katılmıyor da, Çanakkale’ye gidip, İpek Yolu General/Amiral seminerine katılıyor!.. Zirve mi önemli, seminer mi?..
Terörle böyle mi mücadele edilecek?”
ŞAHİN, AZICIK DOKUNUNCA!
Alın işte, “terörün kökünü sanki hükümet kazıyacakmış” gibi, “Fırsat bu fırsat” deyip Hükümet’e yüklenenler, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin; Karabük’te konuşup;
“Her şehid haberinden sonra ‘Allah rahmet eylesin, başınız sağ olsun, vatan sağ olsun, milletimizin başı sağ olsun’ demek adet haline geldi. Bu değerlendirmeler, açıklamalar, vatandaşımızı artık tatmin etmiyor. Bugün verdiğimiz 11 şehidimizle ilgili ben Genelkurmay’dan tatmin edici bir açıklama bekliyorum. Şehid babalarının hislerine tercüman olacak, tatmin edecek açıklama bekliyorum. Kamuoyu da bekliyor.”
Deyiverince, “koltuklarına raptiye konulmuş gibi” başladılar zıplamaya;
“Olmadı M. Ali Bey!”
Olmayan ne?..
Sen Hükümet’e, ağzına her geleni söyleyeceksin ama, bir Meclis Başkanı çıkıp, “Genelkurmay’dan tatmin edici açıklama bekliyorum” deyince, başlayacaksın ciyaklamaya!..
“Milli iradenin tecelligâhı” olan Meclis’in başkanı, “millet” adına elbette cevap bekleyecek!..
Hatta, bana kalırsa “hesap sormalı”ydı!..
“Bunca askerî modernizasyon yaptık!.. Bu modernizasyonlar için İsrail’e milyarlarca dolar para verdik!.. O halde bu başarısızlık niye?.. Askerin mevcudu mu yetersiz, yoksa yanlış giden bir şey mi var?
Yeni bir yapılanmaya neden gidilmiyor?.. 2007’de söz verildiği gibi, profesyonel orduya niye geçilmiyor?..
Eskiden Özel Harekât polisleri vardı, dağ-taş dolaşırlar, bakılmadık yer, girilmedik mağara bırakmazlardı!.. Ya profesyonel birlikler oluşturun, ya da Özel Harekât’ı yeniden devreye sokalım!”
Gelin görün ki;
Günümüz Türkiyesi’nde, vazgeçtik “askere hesap sormak”tan, “askerin burnundan kıl almak” bile mümkün değil!..
Öyle ya;
Onlar, “terörle mücadele” ediyor!..
NİYE HİÇ İSTİFA ETMEZLER?
İyi de babam;
Bu ne biçim “terörle mücadele”dir ki, 30 yıldır terörle mücadele edildiği halde, “terörün kökü” bir türlü kazınmadı?..
Her gün şehit, her gün şehit!..
İşin enteresan tarafı;
Hükümetler “başarısız” oldukları zaman, bu halk hiç olmazsa “sandıkta” soruyor hesabını ve indiriyor aşağı!..
Ya da, “istifa”ya zorluyor!..
Sorarım size;
Bugüne kadar “40 bin civarında şehit verdiğimiz” halde, herhangi bir komutanın “Başarılı olamadım” deyip de “istifa” ettiğini duydunuz mu hiç!..
Duyamazsınız!..
Çünkü komutanlar “dokunulmaz”dır..
Dokunmaya kalkınca da, hemen “embedded”ler ve “postal yalayıcıları” girer devreye;
“Olmadı M. Ali Bey!”
Peki, olan ne?..
Hemen her seferinde “Terörün kökü kazınıncaya kadar mücadele edeceğiz” nutukları atıldı da, 30 yılda terörün kökü mü kazındı?..
Ya da; asker “terörün kökünü kazımaya kararlı”dır da, “siviller” mi engel oluyor kendilerine?..
Yapmayın Allah aşkına...
Tamam, anlıyorum “postal aşkı, bir başka”dır!.. Ama bu kadar da “aptallık” etmeyin ne olur...
Başbakan “Filistin Fatihi” olabiliyorsa, Genelkurmay Başkanı da keşke “Sınır Fatihi” olabilmeli değil mi?..
Ama, olamıyorlar işte!..
Terör, 30 yıldır sürüyor!..
Sınırlar “kevgir”e döndü!..
Gelen geçiyor, giden geçiyor!..
Gelen vuruyor, giden vuruyor!..
Olan “fidan”larımıza oluyor!..
================
Bak “Ana”sına, gör “Tay”ını!
Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin; Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve “örgüt arkadaşları” hakkında verdiği “tahliye” kararı hâlâ tartışılıyor...
Diyorlar ki; “11. Ceza Dairesi yetkisini aşmıştır... 11. Ceza, sadece evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarına bakar... Ergenekon üyeliği suçuna kesinlikle bakamaz!.. Ergenekon üyeliği gibi ağır suçlara, 9. Ceza Dairesi’nin bakması gerekir... Dosyaların jet hızıyla birleştirilmesi ve tahliye kararı verilmesi yetki gaspıdır!”
Eleştiriler doğru... Ama, hiç yadırgamadım...
Öyle ya; “Ana”sı ne ki, “Tay”ından farklı tavır bekleniyor?..
Hele hatırlayın, “Ana-yasa Mahkemesi” de aynısını yapmamış mıydı?.. “Kılık-kıyafet değişikliği” ile ilgili “Anayasa değişikliği”ne itiraz eden “CHP’nin başvurusu” üzerine; “Şekil yönünden inceleme yapacağım” demiş de, “Esas”tan inceleme yapıp, “kanun koyucu”nun yerine kendisini koymamış mıydı?..
Eee, “Ana”sı böyle yapar da, “Tay”ı ondan geri kalır mı?..
Yargı-Tay da, “görev”den başlayıp “terör”e giriverdi işte!..
Ne demişler, “Ana”sına bak, “Tay”ını al da git!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi