Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Avrupa’ya “Apo’yu asmayacağız” sözü veren kim?

Avrupa’ya “Apo’yu asmayacağız” sözü veren kim?


Hani bir söz vardır... “Akşamdan yediğin hurmalar, sabahleyin mideni tırmalar” demiş eskiler... Demek oluyor ki; hurmayı bol bulunca, kıtlıktan çıkmış gibi saldırmayacak, “ölçülü” yiyeceksin!.. Yani, bunun “sabahını” da düşüneceksin!.. Aksi halde; akşamleyin yenilen hurmalar, sabahleyin tırmalar!.. Aslında, her işte böyledir... Bir “söz” söylüyorsan, “ucunun nereye gideceğini” düşüneceksin!.. Eğer bir “iş” yapıyorsan, “sonrasını” hesap edeceksin!.. Çünkü, “havaya girilerek” söylenen söz veya yapılan işin “sıcaklığı” geçince, insanın önüne “fatura” koyuverirler... Ondan sonra “kıvranma”nın ve “kıvırma”nın hiçbir faydası olmaz...
Öyle ya; “söz, ağızdan çıkıncaya kadar senin esirindir” ama çıktıktan sonra, “sen onun esiri olursun!”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP kurmayları, bugün işte böyle bir “açmaz”la karşı karşıya!..
Dün, “Apo’nun idamını engelleyen sürecin tam göbeğinde” olmalarına rağmen; bugün, “Biz yapmadık, AK Parti yaptı” diyorlar...
KİM MERT, KİM NAMERT?
Malûm, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, önceki gün Meclis”te düzenlediği basın toplantısında, aynen şu ifadeyi kullanmıştı:
“Abdullah Öcalan’ı teslim edenlere idam edilmeyeceği garantisi verildiğini iddia edenlere hodri meydan!.. İspatlamayan namerttir.
Eğer böyle bir belge varsa, derhal açıklansın!..
2002’de idam cezasının kaldırılmasına MHP karşıydı. O dönem idamın kaldırılmasına Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları destek verdi.”
Oktay Vural böyle efelendi ama;
Ortada “belge” de var, “zabıt” da!..
Ne dersiniz; “belge”yi açıklayalım da, kimin “mert”, kimin “namert” olduğunu gözler önüne serelim mi?..
Dün de yazdığım gibi;
Tarih 12 Ocak 2000... Apo’nun idam dosyasının akıbeti, 7,5 saat süren liderler zirvesinde belli oldu...
Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz, Öcalan dosyasının, AİHM kararı gereği Başbakanlık’ta bekletilmesi kararını verdiler.
Zirveden sonra kararı açıklayan Ecevit, “Ancak erteleme süreci, Türkiye’nin aleyhinde kullanılmaya çalışılırsa, idam kararı Meclis’e gönderilecektir” dedi.
Bugünkü 1. sayfamızda, “kamuoyuna canlı yayında açıklanan” bu ortak metnin “belge”sini yayınlıyoruz... Altında “3 imza” var... Bülent Ecevit’in, Devlet Bahçeli’nin ve Mesut Yılmaz’ın imzaları!..
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, dün haklı olarak soruyordu:
“Abdullah Öcalan'ın idam cezasını Meclis'e gönderme cesaretini, yürekliliğini gösteremeyenlerin, bugün bu konuda konuşmaya hakları olamaz...
Onlar Meclis'e gönderdiler de millet mi mani oldu?
Türkiye Ulusal Programı, MHP'nin de içinde bulunduğu Hükümet tarafından kabul ve ilan edilerek Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Bu Ulusal Program’la, Avrupa'ya, 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre kesinleşmiş idam cezalarının yerine getirilmesi kararı münhasıran TBMM'nin yetkisindedir. Hükümet, TBMM'nin 1984 yılından bu yana yasama hakkının özüne dokunulmaması yönünde benimsediği uygulamaya saygılıdır. Türk ceza hukukunda ölüm cezasının kaldırılması hususu, şekil ve kapsamı itibariyle orta vadede TBMM tarafından ele alınacaktır' diyerek... Hükümet olarak AB'ye Abdullah Öcalan'ı idam etmeme ve idam cezasının kaldırılması sözünü veren ve bunu ulusal programla ilan eden MHP değil midir, orada Sayın Bahçeli'nin ve bakanlarının imzası yok mudur? Elbette vardır.''
MHP’li Oktay Vural, “Belge gösterin” diyordu ya; altında Devlet Bahçeli’nin de imzası bulunan Türkiye Ulusal Programı, bir “belge” değil midir?.. O belge ile “Avrupa”ya “Öcalan’ı asmama sözü” verilmiş değil midir?..
AVRUPA BİRLİĞİ’NE VERİLEN SÖZ!
“MHP yalanları”nı görebilmek için, sadece bu belgeler bile yeterlidir... Ama ben, “Bahçeli’nin diğer sözleri”ni de aktarmak istiyorum...
Bu olay üzerine, dün Bekir Bozdağ’ı arayıp, görüştüm... Bekir Bozdağ, bana bir hatırlatmada bulunup, “25 Haziran 2002 tarihli Hürriyet’te Ertuğrul Özkök’ün yazısına bir bak” dedi...
Baktım ve okudum o yazıyı...
Dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara’ya gitmiş ve “Başbakanlık Bürosu”nda görüşmüş Devlet Bahçeli ile... Bu görüşmenin ayrıntılarını da, 25 Haziran 2002 tarihli köşesinde anlatmış...
Özkök’ün ifadesiyle; Bahçeli, “Avrupa Birliği’ne bildirilen” siyasi kriterleri, metinden okumuş...
O metnin, 2.1.8 No’lu bölümü aynen şöyleymiş:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre kesinleşmiş idam cezalarının yerine getirilmesi kararı münhasıran TBMM’nin yetkisindedir.
Hükümet, TBMM’nin 1984 yılından bu yana yaşama hakkının özüne dokunulmaması yönünde benimsediği uygulamaya saygılıdır.
Türk ceza hukukundan ölüm cezasının kaldırılması hususu, şekil ve kapsamı itibariyle TBMM tarafından orta vadede ele alınacaktır.”
Bu metni okuyan Bahçeli, “iki nokta”nın altını, “özenle” çizmiş:
“Bir, biz ölüm cezalarının uygulanmayacağı yolunda bir moratoryum ilan ettik. Buna sadığız...
İki, idam cezasının kaldırılmasını orta vadeli bir karar olarak ilan ettik. Buna sadığız.”
Sonrasını, “Özkök’ün yazısı”ndan okuyalım:
Peki Meclis’e geldiği takdirde, bazı milletvekilleri, biraz da seçim ortamının etkisiyle, “Getirin şu dosyayı Meclis’te oylayalım” derse ne olacak?
Bahçeli’nin cevabı şu:
“İdam cezaları uygulanmayacak diyen o moratoryumu kim imzaladı? Altında bizim imzalarımız yok mu? Elbette imzamıza sadık kalacağız.”
Kafamdaki son soruyu soruyorum.
“Ya yıl sonunda ABD bize tarih vermezse ne olur? Bunun sorumluluğu MHP’nin üstüne yıkılmaz mı?”
İşte Bahçeli’nin cevabı:
“Siyaset risk alma sanatıdır. İnandığınız bir konuda elbette risk alacaksınız.”
Gördüğünüz gibi, “risk” almış Bahçeli... Ama, bu risk, biraz “ağır” gelmiş olmalı ki, bugün kıvranıyor!..
Neredeyse, “imza”sını inkâr edecek!..
MECLİS’TEKİ OYLAMA SONUÇLARI
Bekir Bozdağ ile görüşürken, ister istemez “8 yıl öncesine” gittik... Bozdağ, o günleri hatırlatırken, “Meclis zabıtları”ndan da faydalanarak, diyor ki;
“2002 yılında, TCK'dan idam cezasını kaldıran değişiklik, TBMM Adalet Komisyonunda görüşülürken, idam cezasını kaldıran hükmün teklif metninden çıkartılması için verilen önergeye destek vermeyerek, idamın kaldırılmasının Genel Kurula inmesini sağladılar mı, sağlamadılar mı?
O zamanki MHP Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu bu önergeye kabul oyu verirken, diğer MHP'li üyeler kafasını aşağıya eğip çekimser kaldılar mı, kalmadılar mı?
Çekimser kaldılar.
Bütün kamuoyu da bunun şahididir.
Önergenin oylaması aşamasına gelindiğinde, komisyon 2 saati aşkın ara verip, Sayın Devlet Bahçeli komisyon üyelerini ikna etmek için uğraştı mı, uğraşmadı mı?
Rahmetli Mehmet Gül'ü tam oylama sırasında bir kez daha makamına çağırarak, oylamaya katılmasını engelledi mi, engellemedi mi?
Bunun bir sürü tanığı vardır. Sayın Orhan Bıçakçıoğlu'na sorsunlar, diğer üyelere sorsunlar.
Sayın Bahçeli, bu yolla bunu engellemiştir...
Dolayısıyla idam cezasını kaldıran maddenin komisyonda teklif metninden çıkartılmasını, bizzat Devlet Bahçeli engellemiştir!..
Bahçeli'nin talimatı doğrultusunda, Orhan Bıçakçıoğlu dışındaki MHP'li üyelerin oyuyla önerge reddedilmiş ve idam cezasını kaldıran hüküm TBMM Genel Kurulu’na gelmiştir!..”
Peki, ya sonra?..
Meclis Genel Kurulu’nda ne oldu?..
Olan şu:
2 Ağustos 2002 tarihinde, Meclis’te yapılan oylamada, “152 ret” oyuna karşılık “253 oy”la, “idam” cezası kaldırıldı!..
Bu arada, hemen şunu da belirteyim:
MHP’nin, son anda verdiği, “İdamı kaldıran maddeyi Demokrasi Paketi’nden çıkaralım” şeklindeki “önerge”sine, AK Partili Milletvekilleri de “destek” verdi ama önerge reddedildi.
Daha sonraki “oylama”da ise;
İdamın kaldırılmasına MHP’li 114 vekilin yanı sıra ANAP’lı Şükrü Yürür ve Kamran İnan ret oyu kullandı. Musa Öztürk çekimser kaldı.
DYP’den 6, AK Parti’den 27, bağımsızlardan 2, BBP’den 1 milletvekili de ret oyu kullandı.
Eee, hani “AK Parti’nin oylarıyla” kaldırılmıştı idam cezası?..
Oktay Vural öyle diyordu ya!..
Sormak lazım Oktay Vural’a;
“İşte Meclis zabıtları ortada... 27 AK Partili, idam cezasının kaldırılmasına karşı çıkmış!..
Peki, o oylamaya 12 MHP milletvekili niye katılmadı?
Hem, Apo’yu idam etmeye çalışacaksınız, hem de 12 fire vereceksiniz... Bu, ne iş?..”
İşte bu durumu konuştuk Bekir Bozdağ’la...
Bekir Bey, özetle dedi ki;
''Bir yandan idam cezasının kaldırılmaması için hamaset nutukları atarken, öte yandan idam cezasının kaldırılmasının başına bir iş gelmemesi için Genel Başkan Bahçeli düzeyinde teyakkuz halinde olan MHP değil midir?
Şimdi o günden bugüne, bu konudaki mesuliyeti tartışmamız ortada iken hala konuyu çarpıtma gayreti içerisinde olunması, bu konudaki suçluluk psikolojisinden kurtulma çabasından başka bir şey değildir.
Bütün bu söylediklerini bir yana bırakın, MHP'nin iktidara geldiği 18 Nisan 1999'dan idamın kalktığı 2002 yılına kadar geçen süre 3 yıldan fazladır ve bu zaman zarfında da idam cezası mevzuatta vardır.
Peki, bu kadar asma taraftarıydılar da, bu kadar iktidarda kaldıkları halde neden asmadılar?
Cumhuriyet tarihinde, idam dosyası Başbakanlık'ta bekleyen tek mahkum Abdullah Öcalan'dır.
Neden dosyasını Meclis'e gönderemediler? Dün bunu yapamayanların, yasaların verdiği yetkiyi kullanma cesaretini gösteremeyenlerin, bugün konuyu çarpıtarak, Başbakanımızın çatışmanın olduğu bölgelerde yaptığı ziyareti eleştirmeleri büyük bir çelişkidir.”
RAHŞAN ECEVİT’İN İDDİASI CEVAP BEKLİYOR
Bekir Bozdağ’ın bu söylediklerinden sonra, söylenecek pek fazla bir şey yok... Ama ben; bir durumun özellikle açığa çıkarılması gerektiğine inanıyorum...
Hani, dün Rahşan Ecevit’in bir sözünden bahsetmiştim ya... Rahşan Hanım 12 Şubat 2002’de etrafındaki “14 gazeteci”ye şöyle diyordu ya;
“MHP, idam cezasının kaldırılması girişimine itiraz etmeye kalkışamaz!”
Bahçeli ve MHP kurmayları, bu sözün ne manaya geldiğini izah etmek zorundadır. Rahşan Hanım, neye dayanarak bu sözü söylemiştir?.. Onun “bildiği” ve MHP’nin “gizlediği” nedir?.. Bu, ne biçim bir “bağ”dır ki, deli bağlar gibi bağlamıştır MHP’yi?..
Buyursunlar, açıklasınlar!..
Zira, “yalan” ve “iftira” üzerine siyaset yapılmaz!..
Ali Güngör’ü nasıl harcadılar?
2000 yılı Aralık aylarının ilk yarısı... TBMM Kürsüsü’nde MHP İçel Milletvekili Ali Güngör var... Meclis’te “Af Yasası” görüşülüyor... Ali Güngör, kürsüden, Ecevit’e dönüp, aynen şunları söylüyor:
“Tasarı Meclis’e art niyetle getirilmiştir. Çirkin ve tehlikeli bir hesabın ürünüdür. Amaç PKK’lı canileri, onun elebaşını affetmek, bu vebale Meclis’i alet etmektir. Bu hükümet, kuruluşunun akabinde, pişman olduğunu söyleyen PKK’lıları da affetmiştir... Basın affı ile paçavralarda kalem oynatan PKK’lıları affetmiştir. Ama sayın Ecevit’in geleneğine, vatan hainlerini affetmek yabancı gelen bir husus değildir.”
Sonra ne mi oluyor??.. 9 Aralık 2000 günü, Ali Güngör MHP Disiplin Kurulu’na sevkediliyor... Tarih 19 Aralık 2000... MHP Başkanlık Divanı, Ali Güngör’ün “MHP’den ihracı”na karar veriyor...
Evet, “Ecevit’i eleştiren” Güngör, partiden atılıyor!..
“Ecevit’e saygısı”ndan; onun yanında “sigara” bile içmeyen, “Ecevit’in önünde ceketinin düğmelerini ilikleyen” Bahçeli, “20 yıllık dâvâ arkadaşı”nı harcıyor!.. Başka söze gerek var mı?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi