Ulusalcılar Türkiye'yi neden bölmek istiyor?

Ulusalcılar Türkiye'yi neden bölmek istiyor?

Ulusalcı darbe projesinin varacağı nihai nokta bir iç savaş ve bölünmüş bir Türkiye'dir. Bu, şimdiden öngörülemeyen muhtemel bir sonuç değil, bizatihi planın kendisidir.

Amaçlarına ulaşabilirler mi, bilemiyoruz. Umarız ki başaramazlar. Sonuç toplumun, siyasi partilerin ve güvenlik birimlerinin tutumuna bağlı.

Peki, 'ulusalcı darbeciler' neden bölmek istiyor Türkiye'yi? Aslında cevabı bir okuyucu yorumu vermişti geçenlerde; 'küçük olsun benim olsun'. çoğulcu, demokratik, kalkınmış, dünya ile bütünleşmiş ele avuca sığmayan bir Türkiye yerine; küçülmüş, küçülmenin yarattığı travmayla 'ulusalcıların' peşine düşmüş bir Türkiye istiyorlar.

AB sürecinin, pazar ekonomisinin ve küreselleşmenin yarattığı imkânlarla devletin ideolojik denetim mekanizmalarından kurtulmuş, dolayısıyla niteliksel olarak dönüşüm geçirmiş bir Türkiye ise istemiyorlar... Tercih ettikleri, Ortaçağ karanlığına da dönse, bölünse ve küçülse de kendi iktidarlarında bir Türkiye... Daha doğrusu, 'kendi iktidarları'nın ancak bölünmenin yaratacağı 'travma' ile kurulabileceğini düşünüyorlar.

Ulusalcılar için tehlike, Kürt sorununun çözümü. AK Parti iktidarının Türkiye Kürtleri arasındaki desteği ve daha önemlisi son dönemde 'devlet'in Kürt sorununa bakışının değişmeye başlaması panik yaratıyor bu çevrelerde. Sorun çözülmeden, 'merkeziyetçi, otoriter ve seçkinci' model tamamen şeffaf, demokratik ve çoğulcu bir yapıya dönüşmeden son bir hamle yapmak istiyorlar. Son günlerde Türkiye'yi sarsan gelişmeler gelinen bu noktayla alakalı. Kürt kökenli yurttaşların oylarını alan iki partinin de kapatılma sürecinde olması son derece ilginç değil mi?

Bir aralar Kıbrıs'ta çözümden yana olanları 'ver kurtulcu' diye eleştirenler bugün ülkenin yarısını bir 'Kürt devleti'ne verip, geri kalanında kendi mutlak iktidarlarını kurmanın hesaplarını yapıyorlar. Devletin dönüşümüne izin verip iktidarlarını kaybetmektense devleti küçültmek bunlar için daha 'makul' bir çözüm gibi görülüyor.

Evet, ülkenin demokratikleşme ve AB sürecinde 'ellerinden gitmesi'ne 'seyirci kalmamak' adına, kanlı bir iç savaşın ardından, bölünme travmasından yararlanarak iktidar olmak... Aslında hesap hiç de fena değil: Büyük bir ulusal yıkımın ardından 'milli benlik' duygusunun doruğa çıktığı, önceliğin 'milli varlık'ı tahkim etmek olduğu bir dönemde demokrasi, katılım, insan hakları, hukuk rafa kaldırılabilir. Ne de olsa 'milli birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz' bir dönemden geçiyoruz denilecek, 'ulusal' iktidarın 'otoriter' yapısı doğal karşılanabilecektir. Aslında bu, hiç de kötü bir hesap değil. Ancak varılacak sonuçtan, yani bölünmeden bir iktidar üretmeleri hayal... Bu millet, ülkeyi iç savaşa sürükleyen ve vatanı bölen yeni-İttihatçılara bu defa izin vermez.

Bölünmenin yaratacağı büyük travma ve milliyetçi öfke üzerinden 'otoriter' bir iktidar yaratma hesapları yapanların iyi düşünmesi gerek. Bosna'da etnik temizliğin mimarı Miloseviç'in başına gelenleri hatırlamakta fayda var. Bütün dünyaya meydan okuyan ve binlerce yıl bir arada yaşayan etnik grupları 'temizlemeye' yönelen 'ulusalcı' bir siyaset Yugoslavya'yı kaça böldü? Ulusalcı Miloseviç iktidardan, Savaş Suçları Mahkemesi'ne düştü.

Gelinen bu noktada demokrasinin muhafazası milli bekâ meselesidir. Bazılarının daha iyi anlayacağı bir dille ifade edersek; bugün, darbecilere karşı demokrasiye sahip çıkılması artık bir 'ulusal güvenlik' meselesidir. Demokrasisi yıkılmış bir Türkiye paramparça olur. Sorumluluk sahibi siyasi partilerin ve devlet organlarının bunu iyi anlaması ve gereğini yapması için son virajdayız. Bizden uyarması.

Bugün demokrasiye sahip çıkmak, ülkenin bütünlüğüne sahip çıkmak demektir. Darbeci ulusalcı yapının içinde iyi niyetli, samimi yurtsever insanlar, devlet görevlileri olabilir. Tavsiyemiz, bu ülkeyi bir iç savaşa ve bölünmeye götürecek bir oyunun içinde kalmamaları; çünkü bunun hesabını millete veremezler.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi