M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Menkibelerde ölçü

Menkibelerde ölçü

Anlatılan menkibeler halkın hep ilgisini çeker.

"Yahlar, vahlar" arasında merakla dinlerler.

Bu yüzden piyasada en çok menkibe kitapları satılır.

Tarikat toplantılarının pek çoğunda da bu menkibeler anlatılır.

Esrarengiz, mucizevî, olağandışı, insanüstü hallerle dolu menkibeler...

Oysa bu menkibeler, genellikle İslami ölçüden uzaktır.

Bir kısmı uydurma, bir kısmı da abartma ve ilavelerle doludur.

Pek azı doğru ve aslını koruyarak günümüze gelmiştir.

Yaşanmış aynı olaya iki örnek vererek bunu anlatmak daha kolay olacaktır sanırım.

***

Olay Mevlana Celaleddin Rumî döneminde yaşanmıştır.

Kitaplardaki 1.anlatım şudur:

"Mevlana birgün bir papazla karşılaşır.

Papaz Mevlana Hazretlerini görünce eğilerek selam verir.

Mevlana ise, bu davranışa çok daha eğilerek karşılık verir.

Papaz eğildiği yerden doğrulur ama Mevlana'nın hala aynı şekilde duruşunu görünce şaşırır.

Hz. Mevlana'nın yanındakiler ona bu davranışı sorduklarında şöyle cevap verir:

"Çok şükür ki tevazuda da bir papazın altında kalmadık!.."

2.anlatım da şudur:

"Mevlânâ müslim veya gayr-i müslim herkese karşı yaptığı iyi muâmele ve güler yüz ile her tarafta meşhûr oldu.

O zamanlar İstanbul'da bulunan meşhûr bir hıristiyan papaz merâk edip Mevlânâ'yı görmek istedi.

Yollara düşüp Konya'ya geldi.

Konya'da yaşayan hıristiyanlar onu karşıladılar.

Yolda giderken Mevlânâ'yı gördüler.

Papaz süratle yetişip Mevlânâ'ya çok tâzim ve hürmet gösterdi.

Mevlânâ da onu iyi karşıladı.

Papaza papazın yaptığından daha fazla iltifatta bulundu.

Papaz ve orada bulunan diğer hıristiyanlar, Mevlânâ'nın bu iltifât ve güzel ahlâkı ve bu olgunluğu karşısında hayrete düştüler."

***

Aynı olayda iki farklı anlatım gördük.

Eğer "ölçü"nüz yoksa birinci anlatım daha çok ilginizi çeker, hoşunuza gider.

Ama "ölçü"nüz varsa, bu anlatımın problemli olduğunu hemen fark edersiniz.

Çünkü, İslamda "tevazu" anlayışı böyle değildir.

Burada "tevazû", basit bir "eğilme" ye fedâ edilmiştir.

Hem de insanın, bir insan önünde eğilmesine...

Oysa, "rükû" dediğimiz eğilme ve "secde" dediğimiz yere kapanma, yalnızca Allah'a yapılır.

Bırakınız Papaz'ı, atasının, hocasının, şeyhinin, peygamberinin önünde bile belini eğmez, dizini bükmez Müslüman!.

Nitekim, Hîre'de halkın başkomutanlarına secde ettiklerini gören Kays bin Sa'd, Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e durumu anlatmış, bir Peygamber olarak kendisinin secde edilmeye, yani hürmet ve ta'zîme daha layık olduğunu söylemiş, Allâh Resûlü ise şu karşılığı vermiştir:

"- Hayır böyle yapmayınız... " (Ebû Dâvûd, Nikâh, 40)

Yine Rasulüllah Efendimiz, ashâbının kendisi için ayağa kalkmalarını bile istememiştir.

Ebû Ümâme -radıyallâhu anh- anlatır:

"Bir gün Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- elinde bir baston olduğu hâlde yanımıza geldi.

Biz de onu görünce ayağa kalktık.

Bunu hoş görmeyen Peygamberimiz:

"İranlıların büyüklerine yaptıkları gibi yapmayın!" buyurdu. (İbn-i Mâce, Duâ, 2)

Bir başka rivâyette ise, "Birbirlerine (bellerini eğerek, dizlerini bükerek) ta'zîmde bulunan Acemler gibi yapmayın" buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 152)

***

Yazılan ve anlatılan menkibelerde de bu "ölçü"ye dikkat etmemiz gerekiyor.

Olayın kahramanlarının şu veya bu kişi olması hiç önemli değil!

Hiçbiri Hz.Peygamber efendimizden üstün değildir.


[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi