Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

Çürük bir tez diyoruz

Çürük bir tez diyoruz

Kadınların açık-saçık yani genel ifadesiyle tesettürsüz gezmesini savunanlar fikirlerini şöyle garip bir tezle savunurlar. Derler ki:

"Kadınlar açık gezerse, erkeklerin arzuları tatmin olur. Kötülüklere düşmezler."

Bu tez, kökünden çürüktür. Kabul edilir tarafı yoktur.

Çünkü, aç mide kebap kokusuyla doyurulmaz. Bir tarafta karnı açlıktan zil çalan birisi var; siz, bu adama habire kebap kokusu tüttürüyorsunuz. Adamın arzularını kamçıladığınızın farkında değil misiniz? Bu koku o adamı iyice acıktıracak bundan sonra da kebabı elde etmek için her türlü yola baş vuracaktır.

Doğuştan insanda var olan şehevi arzular sırf bakmakla tatmin olmaz.

Nefsin açlığı, mide açlığı gibidir. O da ancak helâl yolla doyurulursa fert ve toplum rahat eder.

Açık kadın tuzsuz aş'a benzer. Bu vasfı taşıyan kadın için bakınız şair şöyle diyor:

"Duâlarla anılıyordu senin o mübârek adın,

Baldan daha tatlıydı bir zamanlar senin tadın.

Ah! Müslümanları o hatunlara hasret kodun,

Haydi artık takın şu örtünü de,

Kendine gel ey Müslüman kadın..."

Karganın tüylerini yolarsanız, o, karga olmaktan çıkar acaib bir mahluk olur. Kadını da örtüsünden çıkarırsanız tarifi yapılamayan bir varlık haline getirirsiniz.

Biz Müslümanlar Allah'ın seçkin kullarıyız. Asırlarca kanımız pahasına dövüştüğümüz, uğrunda can verdiğimiz en mukaddes değerlerimizden birisi de şüphesiz ki, kadınlarımızın örtüsüdür. Müslümanın mahremine yabancı gözlerin ilişmemesi için ecdadımız neler yapmadılar?

Bu vatanda patlayan ilk silah Müslüman kadının örtüsüne uzanan eli kırmak için patlamıştır. Bu vatanı kurtarmak için kamçılanan ilk duygu analarımızın örtüsü olmuştur. Topla, silahla kadınlarımızın örtüsünü çıkaramayanlar başka taktiklerle bu ülkenin (çok azı müstesna) kadınlarının vücutlarında örtülü yer bırakmadılar.

Bizi erkekçe yenemeyen düşmanlar içimize girerek vücudumuzda tıkamadık damar bırakmamışlardır. Bu toplumun şu günlerde çektiği ölüm ağrılarının sebebi budur.

Ülkemizi bu yüzyılda aşırı derecede taklid, bir özenti, bir maymunluk iştihası sarıverdi. Memleketin neresine baksanız bu mikrobun ürediği bir kültür sahasına rastlıyorsunuz.

Hz. Fatıma (radiyallahu anha) anlatıyor:

"Uhud günü idi. Savaşın en kızgın sahnelerinde idik. Sıcak çöl güneşi bütün çevreyi ateşe vermişti. Elimizdeki kovalarla yiğitlere su taşıyorduk. O kadar çok heyecanlanmıştım ki, ayaklarım topuklarıma kadar açılmış ve ben farkına bile varamamıştım. Bundan dolayı ikaz edildim."

Tesettür en büyük medeniyet ve hürriyettir. Tesettür, bir kadın için, kadın olması kadar tabii bir şeydir. Çıplaklık, ancak bir esarettir ve hiçbir insanın böyle bir esarete talip olma hakkı yoktur.

Batı kültüründe giyim modası kadınları giydirmek yerine soyuyor ve teşhir ediyor. Batı kültürü kadını soyarak meta hâline getirmiştir. İslâmiyet ise, örtünme ile kadını meta olmaktan korumuştur.

Tesettür insanın süsüdür, perdesidir. Süsü teşhirde görenler hep aldanıyorlar. Vücudunu teşhir eden kadın çabuk solar. Bu defa makyajla câzibelenmeye başlar; sonunda mâlum kılığa inkılâp eder. Şâirin dediği gibi:

"Ne kürküdür, ne kolyesi, ne süsü

Kadına şahsiyet veren örtüsüdür örtüsü..."

***

Bu şahsiyete sahip kadınlardan Allah (c.c.) râzı olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mevlüt Özcan Arşivi