Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Sen “damat” olamazsın... “İçgüveysi” kal!

Sen “damat” olamazsın... “İçgüveysi” kal!

“Köy”lerde yaşayanlar, hele hele “at” veya “eşek” üzerinde yolculuk yapanlar gayet iyi bilirler... Hayvanlar, “yol kenarı”nda bulunan “yeşil ot”ları görünce, hemen ona doğru yönelip, yemeye çalışırlar... İşte bunu önlemek için, yani hayvanların “sağı-solu görüp de etkilenmesi”nin önüne geçmek için, gözlerine bir “gözlük” takılır... “At Gözlüğü” dedikleri nesne, işte budur... “At Gözlüğü”nün takıldığı hayvanlar, “eşekler” veya “beygir”lerdir... Evet, “binek beygirleri” veya “at arabası”na koşulan beygirler... Bir de, “Kapalı Gözlük” vardır, bilir misiniz?.. Kapalı gözlükler de, “yarış atları”na takılırmış!.. Gözlerine “kapalı gözlük” takılan at, “sadece önündeki hatta kendisi için çizilen kulvar”ı görürmüş!.. Hani, “burnunun dikine” gitmek deriz ya, işte öyle bir şey!..
özetleyecek olursak; “at gözlüğü” dediğimiz nesne, “beygir”lere takılır... “Kapalı gözlük” ise, “yarış atları”na... “Dolap beygirleri”nin gözleri ise, zaten hepten kapatılıyor!..
KAPALI GöZLüK’Lü CUMHURİYETçİLER!
Bu “gözlük” muhabbeti nereden aklıma geldi, biliyor musunuz?.. Televizyonlarda boy gösteren “besili kadana”lardan!.. Maşallah, hepsi de birer “tosuncuk” gibi ama gözlerindeki “kapalı gözlük”lere bakınca, bunların besili birer “yarış atı” oldukları hemen belli oluyor!..
“özel yetiştirilmiş”ler!..
“Sadece hedefe kilitlenmiş”ler!..
Bırakın “yan”larını görmeyi, “ön”lerini bile görmeyip, “çizilen çizgi”de ilerliyorlar!..
“Sinirli”ler!.. “öfkeli”ler!..
“Sara” hastası gibi “titriyor”lar!..
Son derece “agresif”ler!..
Gözlerini “hedef”e diktiklerinden; etraflarında ne oluyor, kimler neler konuşuyor, hiç umurlarında değil!..
Yalnız hedef, sadece hedef!..
Bu arada, hayli “küstah” ve son derece “kaba” olduklarını da hemen belirteyim!..
“Kendilerinden başka” kim olursa olsun, “tepeden bakıyor”lar, “aşağılıyor”lar, “hakaret” ediyorlar!..
Bir an için, şöyle düşündüm;
Acaba “kaybetme” gibi bir korku ve endişeleri var da, bunun için mi “sinirli” ve “agresif”ler!?!..
öyle olmalı!..
“Medenî bir insan” gibi değiller, adeta “madenî bir robot” gibiler!.. Kurulmuşlar!.. Hedefe programlanmışlar!..
Ne “millet”i tanıyorlar, ne “iradesi”ni!..
Varsa-yoksa, “kendileri!”
BAYKAL PARTİYİ NİYE BIRAKMIYOR?
Peki, “onlar” kim?..
“Darbeci!.. Cuntacı!.. çeteci!”
Onlara göre;
“Millet” dediğin, bir “halk yığını!”
Dönüp dolaşıp, aynı “Şablon”u dillendiriyorlar:
“Bu işler meydan mitingleriyle de olmaz, yüzde 47 oy ile de!.. Tayyip Erdoğan, meydanlara ve sandıklara güvenip de rejimin kurumlarıyla çatışmaya girmesin!”
Göbeği şişkin, kendisi pişkin zata, “ulan” diyorsun;
“22 Temmuz seçimleri öncesi Cumhuriyet kılıflı mitingler yapan sen değil miydin?.. Bu işler meydan mitingleriyle olmaz da, sokak mitingleriyle mi olur?”
Kedi, uzanamadığı üzüme “koruk”, uzanamadığı ciğere “mundar” dermiş!..
“Cumhuriyet tosuncukları” da, yüz bulamadıkları “meydan”lara çamur atıyor!..
Bir de diyorlar ki;
“Tayyip Erdoğan, seçmen çoğunluğuna bakıp da yanlışlar yapmasın!”
İyi, hoş da;
Deniz Baykal, “delege çoğunluğu”na bakıp, yanlışlar yapmıyor mu?.. Muhalefette “oy kazanması” gereken CHP’nin “oy kaybediyor” olmasında bir “yanlışlık” yok mu?..
Tayyip Erdoğan’dan “ülke yönetimini bırakmasını” isteyenler, niye Deniz Baykal’a da seslenip, “Parti yönetimini bırak” demiyorlar?..
CHP ve Baykal dedin de, aklıma geldi... Sahi, Bay Baykal, tam da “32. Olağan Büyük Kurultay”a bir ay kala, “İş Bankası Yönetim Kurulu’nun 4 CHP’li üye”sini değiştirip de, Adnan Keskin, İsmet Atalay, Tuncay Ercenk ve Nurettin Sözen’in kardeşi Ali Sözen’i niye atadı?..
Hele de Adnan Keskin!.. Adnan Keskin ki, “Baykal’ın en sert muhalifleri”nden biriydi... O halde, “İŞ yönetimi”ne nasıl girdi?..
Girdi, çünkü, “Denizli’den bağımsız aday” olup da seçilmesi mümkünken, “CHP’ye zarar veririm” diyerek aday olmadı!..
İşte, Baykal da, bu tavrı “ödül”lendirdi... Yani; “Ya bendensin, ya da benim düşmanım” şeklindeki “Bush mantığı” devreye girdi...
Baykal’ın aradığı “uzlaşma” işte böyle bir şey!..
“Sana dost olabilmem için, boyun eğ!”
ERGENEKON, YENİ BİR ŞEY DEĞİL Kİ!
Ne utanmaları var, ne sıkılmaları... Konuşmalarında, “akıl ve mantık” hak getire!..
Büyük bir “pişkinlik”le diyorlar ki;
“Ergenekon operasyonları, kapatma dâvâsının intikamını almaya yönelik rövanş gayretidir!”
Dedim ya, akıl ve mantık hak getire!..
Ulan, “bu nasıl rövanş çabası”dır ki, “kapatma dâvâsı 14 Mart’ta” açıldı ama “Ergenekon operasyonları” 8 aydır sürüyor!..
Ne yani;
İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu adlı kişiler, “kapatma dâvâsından sonra” gözaltına alındılar diye, bir “rövanş” mı oluyor?..
Peki, Veli Küçük’leri, Muzaffer Tekin’leri, “emekli binbaşı”ları nereye koyacağız?..
Onlar, “önemsiz sanıklar” mıdır veya İlhan Selçuk’un dışkısında “gök boncuk” mu vardır ki, operasyonların başlangıç tarihi “14 Mart sonrası” gösteriliyor?..
Ve yine diyorlar ki;
“Erdoğan, yargıyı yönlendiriyor!”
Bu nasıl “yargıyı yönlendirmek”tir ki, aynı Tayyip Erdoğan’ın partisi “yargı darbesi” ile karşı karşıyadır?..
Tayyip Erdoğan’ın “yargıyı yönlendirme gücü” olsaydı, en başta kendi partisi aleyhinde açılan “kapatma dâvâsı”nın açılmasını önlerdi, değil mi?..
ONLAR AĞA, MİLLET IRGAT!
Ben size bir şey söyleyeyim mi;
“Histeri krizi”ne yakalanmış karılar gibi “titreme”lerine ve “kırmızı görmüş boğa”lar gibi burunlarından solumalarına bakılırsa, göreceksiniz ki, “tatminsizlik” yaşıyorlar!..
Bir türlü hazmedemiyorlar!..
“Milleti hazmedemiyor”lar!..
“Millî irade”yi hazmedemiyorlar!..
“Kimsesizlerin kimi” olmaya çalışan Başbakan’ı hazmedemiyorlar!..
Herhalde söylemeye gerek yok;
Kendilerini “sahip”, kendilerinden başkalarını “köle” olarak gören bir “zümre” var Türkiye’de!.. Herhalde “Türkiye’nin kaymağı”nı yediklerinden olsa gerek, kendilerini “kaymak tabaka” olarak görüyorlar!..
“Seçici” onlar, “karar verici” onlar!.. “Yönlendiren” onlar, “dillendiren” onlar!..
“Ben sizin Baba’nızım, ben ne dersem o olur!” havasındalar!..
Ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmazlar!.. Hem zaten, “bir elleri yağda, bir elleri balda”dır!..
Başkaları “çalışıyor” olsa da, “kazanan” ve “yiyen” daima onlardır!..
“Ağa”dırlar, “bey”dirler, “kral”dırlar, “imparator”durlar!.. “Egemen”dirler, “buyurgan”dırlar!..
Uzun lâfın kısası;
“Memleketin sahibi”dirler!..
Dolayısıyla;
Bir “çiftlik” olarak gördükleri ve yönettikleri bu ülkede yaşayan herkes, adları “Kunta Kinte” veya “Köle Isaura” olan birer “köle”dir, “ırgat”tır, “maraba”dır onların gözünde!..
Bir “kural” koymuşlardır;
“Yüksek dağlara karlar yağar üşünür; kaymak tabaka en doğrusunu düşünür!”
Kural bu olunca, herhangi birinin “düşünmesine” lüzum yoktur!.. çünkü, “düşünecek” olan tek bir zümre vardır;
“Egemen zümre!”
Gerisinin görevi, “çalışmak” ve “üretmek”tir!..
Yani, “para” kazanmak!..
Hasbelkader, “ağanın kızı”na talip olup, “damat”lığı başarmışsan, sakın ola havalara kapılma!.. çünkü, ağanın gözünde, sen hâlâ “içgüveysi”sin!..
Tarlayı süren, çapalayan, ot yolan, ekin eken, hasat yapan... Kısacası “ırgatlık” yapan bir “içgüveysi!”
Karınla hasbihal etmek mi istiyorsun?.. önce “ağadan izin” alacaksın!..
Yoksa, tarlada çift sürmeye devam!..
öyle ya;
Sen, bir “içgüveysi”sin!..
Ağzınla kuş tutsan bile “damat” olamazsın!..
Senin tek vazifen;
“Ağa’ya para kazandırmak!”
Haa, yine de dikkat et; “para”yı kazandır da; sakın “Ağa’nın kuralları”nı çiğneme!..
Yoksa, “Ağa’nın kâhyaları” geçiverir karşına da, ağzının payını veriverir!..
Tavır, gayet açık:
“Sen ırgatsın, ırgat kal!”
Yani;
“İslâmî sermaye”den mi getireceksin, yoksa başka bir yerden mi; nereden getireceksen getir şu “para”yı da, gerisini karıştırma!..
“İftar”ı boşver!..
“Başörtüsü”nü ağzına alma!..
“İHL”den bahsetme!..
“Kur’an Kursu”nu unut!..
“Sivil Anayasa” da neymiş?..
“Ergenekon’u soruşturmak”tan vazgeç!..
Kısacası; “inat etme de uzlaş!”
öyle ya;
Sen, bir “içgüveysi”sin!..
Sen bir “halayık”sın!..
Sen bir “yanaşma”sın!..
Sen bir “maraba”sın!..
Sen bir “Kunta Kinte”sin!..
Hâsılı, sen bir “köle”sin!..
Senin aslî görevin, kasayı “para” ile doldurmak!..
Gerisine karışma!..
İşte bu bakış;
“Egemen ve buyurganların millete bakışı”dır!..
Bu tablo;
“Egemen ve buyurganların gözündeki Erdoğan tablosu”dur!..
ASIL GERİ ADIMI YARGI ATMALI
Peki, Erdoğan ne yapacak?..
“Bir adım geri at” çağrılarına ne cevap verecek?..
Erdoğan’dan cevap gecikmedi... “Balkanlar gezisi”nden döndüğü önceki akşam, ayağının tozuyla cevap verdi “geri adım at” çağrılarına:
“Siyasetçi geri adım atmaz, daima ileri gider!.. Bir yanlış söz konusuysa, bu kendisini gelip bulursa, bu yanlıştan dönülür ve bu da gerçekten bir asillik alametidir... Niye herkes bir geri adım atsın?.. Yanlış değil ki... Bu yanlışı söylesinler, bu yanlıştan AK Parti olarak, Tayyip Erdoğan olarak benim dönmem gerekiyorsa, biz döneriz... Türkiye’de bu işin bedelini siyasetçilere ödetme gayreti varsa, biz iktidar partisi olarak yapılması gereken her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu söyledik. Daha ne yapalım?”
“Şu anda bir siyasi kriz doğurma gayretleri var. Fakat iktidar bu noktada sağlam duruyor... Yani sandıkta demokratik mücadele içerisinde AK Parti’yi alt edemeyenler, başka yollarla alt etmenin gayreti içerisine giriyorlar, olayın aslı budur.”
Dilerim, geri adım atmaz Tayyip Bey!..
çünkü, “geri adım” atması, daha doğrusu “millete doğru bir adım atması” gereken tek kurum, “yargı”dır bu ülkede!..
Evet, “Türk Milleti Adına” karar veren yargı!..
Zira, “sistemin 3 ayağı” olan “Yasama, Yürütme ve Yargı”dan, sadece yargı “millete hayli uzak” kaldı!..
Hattâ, bazı iddialara göre;
“Yargı demokratlaşamadı, hep CHP’li kaldı!”
Oysa, “Yasama” da, “Yürütme” de, demokratik alanda hayli mesafeler aldı!..
Ama yargı, “demokratikleşemedi!”
“Türk Milleti Adına” karar verdi ama, “milletten uzak” kaldı!..
Bu “eleştiri”yi yapanlar diyor ki;
“Eğer aksi olsaydı; Yargıtay Başsavcısı, kalkıp da, Allah, Din, İman dedikleri için AK Parti hakkında kapatma dâvâsı açmazdı!”
Bu eleştiriyi getirenlerin “haklı” mı, “haksız” mı olduklarını yarın hep birlikte göreceğiz!..
Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesi, Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can tarafından hazırlanan “İddianamenin iade koşulları bulunmaktadır” şeklindeki ön inceleme raporuna mı uyacaktır, yoksa “iddianameyi kabul” mü edecektir?..
Yarın, hep birlikte göreceğiz!..
Bakalım, verilecek karara “kapalı gözlük”lüler mi sevinecek, yoksa “bu ülkenin insanları” mı?..
Yarın, AK Parti ve dolayısıyla Erdoğan’ın “nasıl göründüğüne” de karar verilecek;
“Damat” mı, “içgüveysi” mi?..
Yarını, iple çekiyoruz!..
-------
Hem sarışın, hem manken!
“Ayak takımı”ndan mıdır, “bacak takımı”ndan mıdır, yoksa “göğüs takımı”ndan mıdır bilemediğim Aysun Kayacı adlı “baygın bakışlı” kızımız, boyundan büyük lâflar etmiş!..
Demiş ki; “Yüzde 47 ayak takımıdır!.. Ayak takımı iktidar oldu!.. Ben vergimi veren bir vatandaşım!.. Dağdaki çobanla benim oyum eşit olmamalı!”
Hiç de “aptal sarışın”lar gibi görünmüyor ama “sarışın manken”imize demişler ki; “Bir profesörle de, senin oyun eşit ama!”
Duymazdan gelmiş!.. Kimbilir, “baygın ve dalgın bakış”larıyla, nerelere daldı?..
“çağdaş Türkiye’nin modern kızı”na bakar mısınız?.. Hâlâ “1940’ların despot kafa yapısı”na sahip!..
Bu kafa iflâh olmaz... Zaten, sarışın mankenimiz de, “kafa”sından değil, “bacak”larından ve “göğüs”lerinden para kazanıyor!..
“Sarışın” ya!.. “Manken” ya!.. Anlayın artık!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi