Oyunun ilk 15 dakikasında Galatasaray kalesi adeta abluka halindeydi.

Gaziantepsporlu futbolcular özellikle Bülent Bölükbaşı, 38 ve 39. dakikalarda çok kolay gol atabileceği yerde, “zoru” yaptı ve pozisyonu kaybetti.

Galatasaray’ın sahada neler yaptığını anlamak için Feldkamp’ın ikizi olmak lazımdı. Feldkamp’ın herhalde Almanya’da başına bir taş düşmüş, süper bir futbol adamlılığını kaybetmiş.

Servet’e Galatasaray’ın orta sahasında görev vermiş. Servet, iyi bir defans oyuncusu. Hava toplarında iyi. Ama pas verişleri öyle kontrolsüz ki! Onu oyun kurucu olarak Galatasaray’ın en eksik yeri olan orta sahanın göbeğine koymak ancak Feldkamp’ın aklına gelir.

Lincoln, neyse ilk on birde sahaya çıktı.

Lincoln’ün sahaya çıkma nedeni duran topları kullanması, kornerleri atması, bir de girdiği her iki mücadelelerde en ufak bir temasta yere düşmesi.

Geldiği günden beri bir türlü bekleneni veremeyen bu Brezilyalı, dün de yokları oynadı.

Dün akşam sahada “Bariş Şimşek” diye hakemlikten uzak biri vardı.

Lincoln de dahil olmak üzere birçok futbolcunun yapılan haraketlerle yere düşmesine “Oynayın” dedi.

Ancak oyunun son dakikalarında maç bitti, bitecek. 90 dakika içersinde böyle hareketlere düdüğünü çalmayan Şimşek, herkesi şaşırttı.

çok daha ağırını görmemezlikten gelmesine rağmen Galatasaraylı Barış’ın düşürülmesine düdüğünü çaldı ve “faul” dedi.

Ayıp be Barış Şimşek!

Sen eğer gördüğünü çalmak istiyorsan, böyle faulleri en az 5 defa Gaziantep lehine çalman gerekiyordu. Ama önemli de değil. Zaten Lincoln topa bir vurdu. Gaziantep kalesinin 10 metre üzerinden dışarı gitti.

Barış Şimşek, hakemliğe devam etmek istiyorsa, eve gitsin bu maçın kasetini izlesin

Galatasaray stoperi Emre, Deumi’nin yüzde yüz gol olacak bir şutunu kurtardı.

Aynı şekilde ikinci yarıda Gaziantepspor kalesi de bir gol tehlikesi geçirdi.

“Başabaş, kafa kafaya bir maç oldu” diyemem. Genelde Galatasaray, “maçı kazanır” düşüncesi hakimdi olmayan tribünlerde! İşin garibine bakın ki, Antepspor galibiyeti kaçırdı.