Nü-Sever Evren Paşa

Nü-Sever Evren Paşa

12 Eylül cuntasının başı Kenan Evren, “anayasaya evet çıkarsa, ben bunu kabul edemem, tabancamdaki kurşunlardan biri, her şeyi bitirmeye yeter. Bendi kendi işimi kendim hallederim. Onlara beni yargılama zevki tattırmam” demiş (28 Temmuz 2010 Gazeteleri).

Bir zamanlar hikmetinden sual sorulamayan, cebrî ve askerî imkânlar sayesinde devlet başkanı olan “hoca çocuğu” Evren Paşanın, imanına ziyan bu sözleri, bize onun cemâziyelevvelini, yani “nü” ve “birader” severliğini hatırlattı. Emekli olup “Marmaris sâkini” sıfatını kazanınca tuhaf huy ve sanatını da âşikar etmişti. Doksana yakın yaşına rağmen nü-sever olduğunu ve nü resimler yaptığını dünya âleme duyurmuştu. Askerlik görevini yaparken muhtemelen gizlediği nü tutkunluğunu emekli olunca nasıl da ortaya koyuvermiş ve bu milletin bin yıldır yüce devletlüler arasında saydığı “milletin paşası” olduğunu unutuvermişti.

12 Eylül’ün azametli paşası Evren’in nü-severliğine dair faaliyetlerinden bir anekdot aktarmak ve “nü model sıkıntısı çektiğini” dili getirdiği bir toplantıdan bahsetmek istiyorum.

Önce “nü”nün ne olduğunu anlayalım. Nü: Fransızca’da çıplak vücut resmi demektir. Daha çok çıplak kadın tablosu olarak kullanılan bu meşum-laik kelime, Batılılaşmış entel çevrelerde yaygın olarak “çıplak kadın” mânasında da kullanılmaktadır. Nü (çıplaklık) eski Yunan toplumunda tanrıların cinsî cazibesinden ve fizikî güzelliğinden doğan estetik sanatı imiş. Böyle bir sanat, Müslüman anlayışında temelden ahlâksızlıktır.

Sadede geliyorum. Evren Paşa nü resimlerini sergiledikten sonra nü-ressamlığı gazete ve televizyonlarda gündeme gelmişti. Basın karşısında yaptığı bir konuşmasında Nü-şinas medyamız onun nü-severlik yönünü öğrenince dört köşe olmuş, öve öve göklere çıkarmış, nü resimlerinden sitayişle bahsetmiş ve görüntüler aktarmışlardı.

Nü tablolarının ilgi görmesinden memnun olan Evren Paşa bir şikayetini de dile getirip hicap duyulacak necaset kokan şu sözleri sarf etmişti: “Nü tablolar yapabilmek için değişik pozisyonlarda saatlerce çıplak (anadan üryan) kalabilecek kadın fotomodel sıkıntısı çekiyorum” demişti, fesübhanallâh! (1 Ağustos 1997 Zaman Gazetesi ve bilâistisna bütün gazeteler)

Bu şenî ve denî sözleri söylerken Evren’in yüzü hiç kızarmamış ve utanma alâmeti belirmemişti. Onun bu utanç veren beyanatı üzerine, bazı nü-modeller medyadan, “Evren Paşa’nın bu isteğini gönüllü olarak ve zevkle yerine getirebileceklerini...” ilân etmişlerdi.

İşte böyle bir hâl içindeydi laik-Kemalist Evren Paşa. Âhir ömründe Hedonist-Eros tablolarla meşgul olmuştu. Hâlâ da devam ettiğini şerefli Türk basınından (!) öğreniyorduk.

Laik-muasır altı ok cumhuriyetinin ilkeleri ona ve onun gibi generallere nü tablolar mı yapmayı öğretmişti?

Aynı yıllarda Nü-Sever Evren Paşa’nın bir tuhaf sosyal yönünü daha öğrenmiştik. Birader-Sever Evren Paşa olarak arz-ı endam etmişti bu kez.

1 Ağustos 1997 tarihli Zaman Gazetesindeki T. Kıvanç’ın yazısında konu yine Evren Paşaydı: “İlk Uluslararası Mason Şenliği, Marmaris Locasının birinci yıldönümü vesilesiyle Türkiye’nin Riviyerası denilen Marmaris’te dünyanın ünlü Mason biraderleri ve eşlerinin bulunduğu bir toplantıyla gerçekleştirilmiş...”

İlgili yazının hülâsası şöyleydi: Bir yabancı Mason dergisi, Evren’in 12 Eylül 1980’de Türkiye’de masonluğu yasak ettiğini, fakat sonra Masonların Türkiye’de gerçekleştirdiği Marmaris Şenliklerine katılarak konuşma yaptığını ve Marmaris Şenlikleri hâtırası olarak masonlarla birlikte poz verdiğini, ayrıca “Masonluk hakkında o zaman (1980’de) çok yanlış bilgilendirildiğime eminim, ama o benim hatâm değildi neyse ki. Şimdi aranızda bulunmaktan gurur duyuyorum, sizi destekliyorum” dediğini aktarıyordu.

İşte böyle Evren Paşanın cemâziyelevveli. Nü-Severliğinin üstüne bir de Birader-Sever Evren Paşa olmuştu. Biz, onun millet nezdinde niçin sevilmediği, zelil ve sefil düştüğü başka konuları da biliyoruz. İzmir İl Genel Meclisi’nin ardından Muğla İl Genel Meclisinin, sokak, cadde ve okullardan isminin kaldırılması için tavsiye kararı aldığını unutmadık ( 4 Mart 2009 tarihli gazeteler).

Bu kararı duyan Nü-Sever Evren Paşa rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Kolay mıydı bu ülkenin cebrî devlet başkanı olup da cadde ve okullardan isminin kaldırılmasını hazmetmek? Milletin gönlünü kazanamayan devletlünun tabelalardaki ismi dahi uzun süre yaşamaz bu ülkede.

Samimi değildi Nü-Sever Evren Paşa. Zihniyetiyle eklektikti, laik-Kemalist’di. Yaşar Nuri Öztürk ve Zekeriya Beyaz’vari içi boşaltılmış, poztivize edilmiş, seküler hâle getirilmiş bir İslâm’ı severdi. Erzurum’da bir mübarek ramazan günü miting kürsüsünde su içince Erzurumlular meydanı terk ettiler diye cezalandırma yoluna gidecek kadar totaliter ve zayıf karakterli biriydi.

Kucağında yaşadığı milletinin dinine, Kitab’ına inandığını ve “hoca çocuğu olduğunu söyleyen bir paşa tabancasındaki bir kurşunu kafasına sıkarak intihar eder mi? Elbet edemez. Kümeste yakalanacağı sırada kafasına sıktığı kurşunla intihar eden İttihatçı subaylardan Kara Kemal’in hazin sonu malûmdur.

Bu tavrına göre, Nü-Sever Evren Paşa İslâm akidelerine sâlih bir imanla inanmıyor.

Sözlerinin zımnında yatan mânaya göre, Nü-Sever Evren Paşa insan-ı kâmil bir çizgide dünya hayatını tamamlamaya niyetli değil.

Şeametli sözlerinden anlaşılan şu ki: Nü-Sever Evren Paşanın, müstakbel yeni anayasanın ilgili maddesi gereğince mahkemeye çıkıp yargılanmaya yüreği yetmiyor.

Demek ki, Nü-Sever Evren Paşa, “ben bir darbe yaptım, vicdanım rahatsız, milletimden ve hukukunu çiğnediğim mazlum insanlardan özür diliyorum ey ahali!” demeyecek.

Demek ki, Nü-Sever Evren Paşa, “ben milletimin yaralı vicdanındaki görüşleri ve yeni anayasa doğrultusunda mahkemelerde yargılanıp yazgımda ne varsa râzıyım” diyerek nedamet göstermeyecek.

Demek ki, Nü-Sever Evren Paşa, “milletimin ve mahkemelerin hakkımda vereceği kararı başımın üstüne koyup, sonra af dileyip ahrete öyle göçmek istiyorum” diyerek salondan kahramanca çıkamayacak.

Meşrutiyet’ten bu yana askeriyenin üst zümrelerinde hâkim olan Batıcı-pozitivist zihniyetin ürettiği inançtan bu neticenin hâsıl olacağı belliydi.

Cumhuriyetten sonra laik-Kemalist ideolojinin üretimi olan askeriye tipinden nü resimler yapan generaller çıkacağı baştan belliydi.

Trajik bir durum bu. Yavaş yavaş, çürüyerek, milletin gönlünde yok olarak ve zavallılaşarak ölmektir bunun adı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi