Faruk Çakır

Faruk Çakır

Gündoğdu’daki felâket

Gündoğdu’daki felâket

Her bölgenin kendisine has özellikleri, güzellikleri ve tehlikeleri vardır. Karadeniz de yeşili ve mavisi ile bütün dünyanın ilgisini çekerken, bir yandan da hemen her yıl yaşanan sel felâketleriyle gündeme geliyor.

Temmuz ve Ağustos ayları bol yağışlı olduğu için çoğu zaman seller meydana geliyor. Şimdilerde de Rize’nin Gündoğdu beledesinde yaşanan sel felâketinin yaraları sarılmaya çalışıyor. Gündoğdu, Rize ile Çayeli arasında şirin bir belde. Bir yanda deniz, bir yandan yemyeşil çay bahçeleriyle gözlere ziyafet çeken bir yer. Bölgede, şimdiye kadar bu ölçüde bir sel felâketi yaşanmamıştı. Takdir böyle imiş, sel sadece ‘gelip geçmedi;’ beraberinde 13 canı da aldı. İlahiyatçıların ifadesine göre ‘selde boğularak ölmek’ hükmen şehitlik hükmüne geçiyor. Bu vesile ile sel ve toprak kayması sebebiyle vefat edenlere Allah’dan (cc) rahmet, kederli ailelerine ve yakınlarına da sabırlar dileriz. Mekânları Cennet olsun inşallah.

Gündoğdu’da meydana gelen ‘afat’ sonucu Hakkın Rahmetine kavuşanlardan Akif Kopuz’u yakinen tanımamız ve hadisenin yıllık iznimiz sebebiyle memleketimizde (Çayeli’nde) bulunduğumuz bir vakitte meydana gelmesi bizi de dolaylı olarak ilgilendirdi. Allah rahmet etsin; annesi, babası, hanımı ve iki çocuğuyla (aslında eşinin çocukları) birlikte vefat eden Akif Kopuz uzun yıllardan beri Çayeli’nde esnaflık yapan bir isimdi. Hatta bir dönem bir akrabamızın iş ortağıydı. Bu vesileyle her yıl ‘sıla-i rahim’ vesilesiyle memlekete gittiğimiz zaman kendisiyle uzun süre sohbetler ederdik. Mesleğimiz itibarıyla bize her türlü soru sorar ve vermeye çalıştığımız cevapları da itimatla dinlerdi.

Ticaretle meşgul olduğu dükkânı, Çayeli Sahil Camiine çok yakın bir mesafedeydi. Camide ezan okunduğunda mutlaka cemaatle namaz kılar, yanında çalışanları da bu konuda ikaz ederdi. ‘Namaz dostu’ olarak bildiğimiz hemşehrimizin, kıldığı namazlarının kendisine ‘Burak’ olmanısını temenni ederiz.

Sel ve heyelan felâketinin meydana geldiği gün, Rize’nin hemen her bölgesinde yağmur yağıyordu. Mesela, Senoz Vadisi de çok yağmur yağan yerlerden biri. Hatta, felâketin meydana geldiği günün gecesi, öyle yoğun ve sert yağmur yağdı ki, toprak kayması meydana gelebileceği yönünde ciddî endişelere kapıldık. Sabah olup hava açınca gördük ki, toprak kayması olmamış. Ama her an bu tehlike söz konusu. Netice itibarıyla bir ‘iklim değişikliği’nin olduğu akla geliyor. Güneşli günlerde yanıyor, yağmurlu günlerde de sel ve heyelan korsusuyla yaşıyoruz vesselam.

Sel ve heyelan sebebiyle yapılan ‘teknik açıklamalar’ı uzmanlara bırakalım. Çünkü biz ne dersek diyelim, ‘devlet’ bildiğini okumanın peşinde. Felaket sonrası Karadeniz Oto Yolu’nın bir yönü trafiğe kapatılmıştı. Bölgeye yoğun trafik sonrası ulaştık ve yoğun çalışmalara şahit olduk. Nasıl ki “Marmara Depremi” akılların almayacağı büyüklükte tahribatlara sebep olmuştu, Gündoğdu’daki felaket de kendi ölçülerinde böyleydi. İş makinaları ve kamyonlar ‘toprak’ değil, ‘sulu çamur’ taşıyıp denize döküyordu. Hakikaten bilinen sel felaketlerine benzemiyordu.

Felaketin meydana geldiği alan da çok sınırlı. Düşünün, ‘can’ların gittiği Gündoğdu’ya komşu olan ‘Balıkçılar’ semtinde ‘sel’e dair küçük bir işaret bile yoktu. Aynı şekilde, Çayeli ilçesi ile Gündoğdu beldesinin arasında sadece 10 km mesafe var ve Çayeli’nde de ‘sel’in işareti yoktu.

Benim, başka bir nokta dikkatimi çekti: Sel felaketinin yaşandığı günün ertesi Cuma’ydı. Hiç değilse Rize ve ilçelerindeki camilerde bu konuda vaat ve hutbe verilmesini beklerdik. Ne yazık ki sel felaketinde vefat eden Akif Kopuz’un uzun yıllar namaz kıldığı Çayeli Sahil Camiinde de verilen vaat ve hutbede bu konuda tek kelam edilmedi. Üstelik, canezelerin 5’i aynı caminin ‘morg’undaydi! “Vefat edenlerden biri, camimizin cemaatiydi; Allah rahmet eylesin. Ruhlarına bir fatiha okuyun” demek çok mu zordu? (Bu konudaki serzenişimi caminin imam-hatibine bizzat ilettim.)

Vefat edenler o caminin cemaati olmasa bile 10 km ötede ciddî bir felaket yaşanmışken ve bu işler de ‘tesadüf’ olamayacağına göre ‘standart’ hutbeleri bir kenara bırakıp ‘özel gündemli hutbe’ okunamaz mıydı? Biz mi çok ‘saf’ız; yoksa insanlar ‘her şeye alıştı’ mı?

Bu vesileyle geçmişlerimize de Mevla’dan rahmet diliyoruz. Hepsinin mekânı cennet olsun inşallah...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi