Başbuğ’u uğurlarken...

Başbuğ’u uğurlarken...

TSK’da görev devir-teslim törenleri tamamlandı. Son olarak Org. İlker Başbuğ, görevini halefi Org. Işık Koşaner’e teslim etti. Başbuğ, görevi devrederken uzun bir konuşma yaptı.
Ordunun en üst komutanının görevini tamamlarken yapacağı değerlendirme, elbette önem arz eder. Bu açıdan Başbuğ’un veda konuşmasında, dünyanın yüz yüze geldiği yeni siber savaş tehlikesinden bahsetmesi gayet yerinde ve kariyerine de uygun düşen bir yaklaşımdır. Özellikle iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve sanal ortamda silahlı kuvvetlerle devletin diğer kurumlarına yönelebilecek saldırılara dikkat çekmesi, bu noktada Amerika’daki 11 Eylül saldırılarına gönderme yaparak değerlendirmelerde bulunması, keza alanda yapılması gereken çalışmalara dair hatırlatmalarda bulunması gayet makul ve beklenen bir tavırdır.
Diğer taraftan Başbuğ’un sivil-asker ilişkilerine değinmesi de, bu görev çerçevesinde anlaşılır bir durumdur. Eski tabirle sabık genelkurmay başkanı, bu ilişkilerde elbette sivil liderlerin güç ve otoritesine sahip olduğunu ifade ettikten sonra, şöyle dedi: “Ancak sivil otoritenin askerî konulara müdahalesinde tespit edilmiş katı prensiplerden ziyade sağduyulu davranışlar öne çıkmalıdır...” Bu değerlendirmeyi farklı şekilde irdelemek mümkün. Ancak bunu ilerideki bir yazıya bırakarak bir hususa işaret edelim: 28 Şubat Dönemi sonrasında, Mesut Yılmaz’ın başbakan olduğu sırada, Genelkurmay’ın “Silahlı Kuvvetlerin kimseden görev almaya ihtiyacı yoktur...” gibisinden iyice kural dışına çıktığı bir havadan, bugün Sayın Başbuğ’un tanımladığı noktaya gelmiş olması çok önemlidir. Ama bu her şeyin sütliman olduğunu göstermez!..
İlker Başbuğ, daha önce de ifade ettiği üzere, “TSK Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olan demokrasiye bağlıdır ve saygılıdır...” diyor. Dahası, “Demokrasi karşıtı kişiler TSK içinde barınamaz...” da demişti. Ancak pratikte bu söylemleri nakzeden pek çok vak’a ve gerçekle karşılaşıldığı için, burada hâlâ tereddütler hüküm sürüyor...
Ergenekon yapılanması, irtica ile mücadele andıçları, ıslak imzalar vs. vs...
İki gün sonra resmen “sivil” olacak olan Org. Başbuğ, kendisi de ifade ettiği üzere zor bir dönemde görev yaptı. Bu zor dönemde başarılı ve başarısız olduğu zamanlar oldu. Ancak tabya ilminin köklü kuralıdır: “KOMUTAN SADECE YAPTIKLARINDAN DEĞİL, YAPAMADIKLARINDAN DA SORUMLUDUR...” Başbuğ kimi zaman anlaşılamaz tutumlarla, bizzat başarı grafiğini düşürdü. Bazen gereksiz yere ve ölçüyü aşar derecede sert çıkışlar yaparak tepki topladı. Böylelikle ulaşmak istediği hedefi de ıskaladı. Üstüne üstlük gelen tepkilerden ordunun imajı da zarar gördü. Veda konuşmasında bile, tekrar değinme ihtiyacı hissettiği “ISLAK İMZA” olayı, LAW silahını “BORU” diye tarif ederek yeni tartışma ve eleştirilere zemin hazırlaması, hukuki soruşturmaya konu olmuş personelini koruma ve kollama adına; hukuk ilkelerini zedeler tarzda, yargıya etki edecek söz ve davranışlarda bulunması vb. icraatla, hem kendi kariyerini gölgeledi, hem de TSK’yı daha çok tartışmaların içine çekti. Oysa var olduğu söylenen psikolojik savaşa karşı farklı bir strateji ve yöntem mümkündü. Başbuğ’un, son Şûrada da, süreci pek iyi yönettiği söylenemez... Neyse o artık emekli.
Sayın Başbuğ’a bundan sonraki hayatında esenlikler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi