Kesinkes “Evet” değil “Hayır!” denilecek...

Kesinkes “Evet” değil “Hayır!” denilecek...

Bu yazı, referandumla alâkalı değil. Yani bu “Evet” başka evet, bu “Hayır” başka hayır!
Gayet yerinde bir istek olmasına rağmen, şimdiden cevabı hazırlanmış olup, kesinkes reddedilip “Hayır” denilecek ve katiyen “Evet” denilmeyecek bir meseleden bahsetmek istiyorum.
Yakın geçmişi hatırlarsak, bu istekte bulunanlara “Evet” denilmeyeceğini bilmek zaten zor değil..
Meseleye biraz espriyle girelim isterseniz.
Bir: İnsan bir istekte bulunurken biraz haddini bilmeli ve çizmeyi aşmamalı.
İki: Kendisinin böyle bir istekte bulunma hakkı olup olmadığını düşünmeli.
Üç: Gerçekçi olup kabul olunmayacak duâya “Âmin” dememeli.
Yine espriyle devam edelim. Bu üç maddeyi ölçü alıp gidişata bakacak olursak şunu görürüz:
Aşağıda açıklayacağım isteklerine “Evet” cevabı bekleyenler en başta hadlerini aşıyorlar, hakları olmayan bir şey istiyorlar. Gerçekçi davranmayıp kabul olunmayacak duâyâ “Âmin” demeye kalkışıyor, isteklerine “Evet” denilmesini de boşu boşuna bekliyorlar…
Beklesinler zavallılar... Bilmeliler ki, bayram gelip alınları “Taaak” diye tavana vurunca kiminle aşık attıklarını bir defa daha hatırlamış olacaklar.
A benim sevgili kardeşlerim! Önceki hadisede size o ağır sözleri söylemekten çekinmeyen muhatabınızda, sizin bu haklı ve yerinde isteğinize “Evet” diyecek göz var mı hiç...
Siz o iyi niyetinizle yaşayın e mi..
Biliyor musunuz ki; siz muhatabınıza göre ham hayal ve boş ümit içindesiniz.
Ama olsun, ümit yine de iyidir. “Ümit fakirin ekmeği, ye Memet ye…”
Baş muhatabınız şöyle derse ne diyeceksiniz:
Siz kim oluyorsunuz da böyle bir istekte bulunma cesaretini gösteriyorsunuz?..
Siz muhatap alınacak kimseler misiniz bir kere?
Siz nesiniz be! Azınlık değilsiniz, bi rşey değilsiniz.
Azınlık olsanız da isteğinize “Evet” desek neyse.
Azınlık olsanız da gül hatırınızın incinmemesi için istekleriniz bin bir nezaketle yerine getirilmeye çalışılsa neyse.
Ama o değilsiniz, bu değilsiniz.
Bu milletin çoğunluğunu temsil eden % 98 kalabalıktan bir grupsunuz.
Sadece öyle olsanız, o da iyi. Öyle de değilsiniz...
Bir kere normal kimseler değilsiniz ki, isteğiniz normal kabul edilip isteğinize “Evet” denilsin.
Siz, Topkapı Müzesi’ndeki Mukaddes Emânetler bölümünün yakınında içki içilmesini protesto edecek kadar ilkel varlıklarsınız!..
Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’ndaki Ermeni Kilisesi, büyük masraf yapılarak tamir edilmişse, ne olmuş yani! Bu sene Eylül ayında orada ayin yapılacaksa yapılsın. Size ne zararı var?..
Siz anlar mısınız bunun arkasındaki ince siyasetten?
Biz bu kiliseleri tamir edip ayin yaptırdıkça, zaten can ciğer kuzu sarması olan dostumuz Avrupa ve ABD, “Yahu şu Türkler meğer ne iyi insanlarmış” diye bize daha iyi dost olup ellerinden geldiği kadar yardım yarışına girmezler mi?
Diyorsunuz ki; ama efendim iş bu kadar değil. Dahası var. Neymiş dahası?..
“Trabzon’daki tarîhî Sümela Manastırı, Ayasofya gibi senelerdir müze olduğu halde, Kültür Bakanlığı tarafından bu sene 15 Ağustos’ta orada ayin yapılmasına izin verildi. Ayinin yapılacağı tarih de özellikle seçildi. 15 Ağustos 1461, Trabzon Rum İmparatorluğu’nun, Fâtih Sultan Mehmet tarafından fethedildiği tarihtir. Bu ayin, orada onun için 15 Ağustos’ta yapıldı. Bu tarih, âdeta intikam gibi bir âyin tarihidir...”
Neyse ne... Esasa gelelim. Siz ne diyorsunuz, ne istiyorsunuz, onu söyleyin?
“Efendim! Trabzon’daki Sümela Manastırı da Ayasofya gibi müze idi. Ama bu sene hükümet olarak 15 Ağustos da orada ayin yapılmasına izin verildi ve bu ayin gerçekleşti. Biz Müslümanlara da bu sene ve sadece bir gün olmak üzere Ayasofya’da bayram namazı kılmaya izin verilsin...”
Büyük Birlik Partisi’nin, hükümete hususiyle Kültür Bakanlığı’na yaptığı böyle resmî bir müracaat var...
Kültür Bakanlığı’nın, dolayısıyla hükümetin bu izni verip vermeyeceğine yazımızın başlığıyla cevap verilim:
Kesinkes “Evet” değil, “Hayır!” denilecek…
Hem de bu memlekette Müslümanlar azınlık mıdır ki onlara verilen haklar onlara da verilsin!..
Verilecek cevap sadece Kültür Bakanı ve Bakanlığının değil, aynı zamanda hükümetin cevabı olacaktır. Zaten Kültür Bakanı’nın, Başbakan’ın isteğine aykırı bir karar alması mümkün değildir.
Tenkide medar olan bu kadar olumsuz icraatına rağmen, bu milletin kültürünün ısrarla Sayın Ertuğrul Günay’a teslimine devam edilmesi ise bizim gibi anlayışı kıt olanların anlayamayacağı bir husus.
Değerli okuyucular! BBP’liler, bayram sabahı Ayasofya’nın kapısının önünde olacaklarmış.
Olsunlar... Gelecekleri varsa, görecekleri de var. Hemşehrim İçişleri Bakanı’na bağlı eli coplu emniyet güçleri, hakları olmadığı halde azınlık haklarına sahip olmaya kalkışanlara göz açtıracaklar mı bakalım?..
Değerli okuyucular! Kimse mahcup olmak istemez. Ama ben istiyorum ki; Ayasofya’da bayram namazı kılınmasına izin verilsin de ben bu yazıyı yazdığım için mahcup olayım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi