“Sandalyede Namaz”ın arkasındaki plan ne?

“Sandalyede Namaz”ın arkasındaki plan ne?

Asla basite alınmaması icap eden mühim bir meseleyi üçüncü defadır ele alıyoruz.
İbâdetlerini yerine getirmek için tamamen iyi niyetle tabure ve sandalyede namaz kılanların bilgisi olmasa da, bu memlekette câmilerin sandalyeyle dolması için çırpınan art niyetli kimseler varolageldi.
Planları şu: Cemaat sandalye ve tabureleri görmeye alışıp tepki göstermez hale geldikten sonra, sandalye ve tabureleri de kaldırıp câmilere sabit koltuklar yerleştirmek. O zaman hiç itiraz olmayacaktır, çünkü sandalye yerine yumuşak koltukta oturmak daha rahat...
Hasrettin Hoca’nın, gaga ve bacaklarını kestiği leyleğe, “Şimdi bir kuşa benzedin” dediği gibi, bu kimseler de câmileri sandalyeyle doldurup, “Şimdi kiliseye benzedin” diyecekleri günü bekliyorlar.
Hiç kimse, “Yok daha neler! O zaman câmilerin câmiliği mi kalır? O zaman câmiler tamamen kilise gibi olmaz mı!” demesin.
Evet tabii ki olur. Olmaya olur da, olur demeye bile lüzum yok. Çünkü zaten oldu. Bazıları büyük paralar harcayarak bu planı gerçekleştirdiler bile. Hem de gençlere yönelik ve başkentin göbeğinde.
Milletin tepkisini ölçmek için, adı câmi olan, şimdiye kadar görülmemiş acâip bir şey yaptılar. İçine de -sandalyeyi bırakın- sabit koltuklar koydular. Bununla da yetinmeyip, aynı çatı altında kilise ve havra (sinagog) bölümü bile yaptılar. Yani câmi, kilise ve havra aynı çatı altında...
Değerli okuyucular, bu ilk değil ikinci. Birincisini hatırlatıp tekrar buna döneyim. Birincisi, 2004’te câmi, kilise ve havra olarak, birbirlerine 3-5 metre mesafede yan yana Antalya Belek’de yapılmış, açılışını da Sayın Başbakanımız yapmıştı.
“Çok Dinli” bu ikincisini, YÖK’ün kurucusu ve ilk defa başörtüsü yasağını başlatmak hizmetinin sahibi(!) olan büyük Müslüman dostu İhsan Doğramacı, 2008’de Ankara Bilkent Üniversitesi’nde yaptırdı.
Ne tepki olacağını görmek için ise, içinde kilise ve havra olan ve câmi kısmında koltuklar bulunan bu yapı tamamlanıp açılışı için hükümet erkânı ve bürokratlar davet edildi...
“Edilirse edilsin, ne olacak ki?” mi diyorsunuz? “Böyle bir kimsenin yaptırdığı câmi-kilise-havra karışımlı bir yerin açılışına kim gider? Diye mi düşünüyorsunuz?..
Siz öyle düşünseniz de açılışta katılım patlaması yaşandı. Gelenler bu yapıyı övdüler de.
İşte haberi:
“DOĞRAMACIZÂDE ALİ PAŞA CÂMİİ İBÂDETE AÇILDI! CÂMİDE ÖZEL KOLTUKLU BÖLÜM DİKKAT ÇEKTİ.
Câmide düzenlenen Kadir Gecesi programına İhsan Doğramacı’nın yanı sıra Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, AK Parti İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu, Elazığ Milletvekili Necati Çetinkaya, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile RTÜK Başkanı Zahid Akman da katıldı.
Caminin mimarı Erkut Şahinbaş’ı da tebrik eden Bardakoğlu, 21. yüzyılda yeni yeni mimari tarzlara ihtiyaç olduğunu ifade etti. Bardakoğlu, “Buranın mimarisine uygun şekilde din hizmeti vermeyi arzu ederiz. Elbirliğiyle aksamadan din hizmeti sunarız” dedi.”
Haberle ilgili geniş bilgi için bazı adresler:
www.netgazete.com/NewsDetail.aspx?nID=531639
http://h7.kanal7.com/foto-galeri.php?s=9&cID=470-Galeri
www.turktime.com/haber/Bilkent-te-BEYAZ-MUSLUMAN-Camisi/33535
www.cnnturk.com/2008/turkiye/09/27/bilkentte.cok.dinli.cami/495017.0/index.html
www.salom.com.tr/news/detail/9717-Dogramacizade-Ali-Sami-Pasa-Camiinde-ibadet.aspx
Değerli okuyucular! Sandalyede kılınan namazın câiz olup olmaması sadece namaz kılan kişiyi ilgilendirir. Ama câmilere sandalye ve tabure doldurulması, daha ileride koltuk konulma planı hepimizi ve İslamı ilgilendiryor.
a- Tabure, sandalye ve koltuk konulan câmiler açıkça kiliseye benzetilmiş oluyor. Bazılarının hedefleri de zaten bu.
b- Câmi ile kilise arasında fark kalmayınca da, İslam ile Hıristiyanlık arasında da fark kalmamış olacaktır. Bazılarının planı da zaten Müslümanları bu düşünceye çekmek. Peki mesele onların söyledikleri gibi mi? Bir Allah inancına dayalı İslam dini ile üç yaratıcı inancına dayanan Hıristiyanlık bir mi?
c- Câmi, kilise ve havrayı yan yana yapmaktaki hedef, Müslümanların zihinlerini diğer dinlere karşı yumuşatmak ve onları hak birer dinmiş gibi göstermektir.
Kimse çıkıp da “Hazreti Musa ve Hazreti İsa da peygamberdir. Onların tebliğ ettiği dinler niçin hak olmasın!” demeye kalkışmasın.
Asılları hak olan bu iki dinin, o iki mübârek peygamberle hiç bir alâkası kalmamıştır. Meselâ, Hazreti İsa’yı ilah kabul eden Hıristiyanlara Hazreti İsa –hâşâ- “Beni ve annemi ilah kabul edin” mi dedi!..
Sandalyede namazın câiz olup olmadığına gelince...
“Her ne şartta ve ne şekilde olursa olsun, sandalyede namaz câiz olmaz” denilemez.
Meselâ tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş bir kardeşimiz kendi durumunu soruyor. Onun hayatı o tekerlekli sandalyede. İnemiyor-kalkamıyor, indireni yok-bindireni yok. Bu kardeşimiz namazını o tekerlekli sandalyede kılar.
Yerine göre koltukta da namaz câizdir. Şöyle ki: Otobüs, tren ve uçak gibi şehirlerarası vasıtalarda, koltukta namaz kılınabilir. Ama vapurda değil. Vapurda, baş dönmesi veya başka bir engel yoksa ayakta kılınmalıdır...
Zaten ibadet ayı olan mübârek Ramazan da yaklaştı. İbâdetle ilgili bu meseleye gerekirse biraz daha devam edebiliriz...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi