Bu mızrak ne çuvala, ne cübbeye sığar!

Bu mızrak ne çuvala, ne cübbeye sığar!

“Bu adamlar şeytanla bile pazarlığa oturur...” diye başlık atmış Star Gazetesi. “Bu adamlar” dediği Yargıtay üyesi üç tane yüksek yargıç. Üstelik bir tanesi de daire başkanı... Medyada yankılanan ses kayıtlarıyla bu sayın yargıçlar, isimleriyle ve unvanlarıyla maruf.
Referanduma dair aralarında cereyan eden mükaleme, tek kelime ile dehşet verici. Sonunda işi, bölücü örgüt başı Öcalan’dan yardım ve destek almaya kadar götürüyorlar... Onlara göre gelinen noktada artık HSYK’nın yapabileceği bir şey kalmamışmış ve şayet halk oylamasında “EVET” çıkarsa biterlermiş. Kim bitermiş, niye biterlermiş konusu alengirli!..
“BİTERİZ...” diye illegal bölücü örgüt ve onun uzantısı partiyle iş birliğine gitme telaşı, jüristokratik yapıyı koruma ve kollama maksadının yansıması. Zira Yargı sisteminin 340 tane yüksek yargıcın (250’si Yargıtay, 90’ı Danıştay) kontrolünde kalması onlar için hayati görünüyor. “Biteriz...” ifadesinin başka bir anlamı olabilir mi? Seçkinci yapının yüzük taşı konumunda olan HSYK’nın seçilmiş beş üyesi, başından beri canhıraş vaziyette anayasa değişikliğini engelleme uğraşı veriyor. HSYK’nın iki üyesi bu konuda, ifadelerine göre kendi imkânlarıyla kitapçık da hazırladı.
Yüksek yargıdaki kimi yargıçların (Yargıtay ve Danıştay Başkanları da dahil) söyleminde ve HSYK’nın bahse konu kitapçığında, hakim olan zihniyet tek kelime ile eklektizm. Yani seçkincilik... Mesela deniliyor ki, HSYK’nın yeni yapısında on tane üyenin, doğrudan ilk derece mahkemelerinin üyeleri tarafından seçilmesi sakıncalıdır. Niçin sakıncalı olduğu da şöyle izah ediliyor: Bizim ülkemizde demokrasi kültürü henüz gelişmemiştir. Dolayısıyla bu sistemin yürümesi olanaksızdır...
1950’li yıllara gelirken, CHP yöneticileri tek parti düzenini sürdürmek için; halkın cahil olduğunu, dolayısıyla çok partili sistemde cahil halkın oyları ile iktidarı tayin etmenin sakıncalı olacağını ileri sürüyordu. Aradan altmış yıl geçti... Ama HSYK ve onunla paralel düşünen bazı yüksek yargıçlar, hâlâ aynı noktada! Hatta daha da geride... Zira hukuk eğitimi almış ve mahkeme kürsülerinin teslim edildiği, yani adaleti gözetsin ve sağlasın diye; hakim ve savcı sıfatıyla çok önemli görevlere layık görülmüş nitelikli kişilerin HSYK’ya üye seçemeyecekleri, yahut seçmemeleri gerektiği gibi sakil bir zihniyet söz konusu!..
Böyle bir zihniyetin tahliline uzun uzun girmek gereksiz. Öte yandan ortalıkta ses kayıtları dolaşan sayın yargıçlar, terör örgütünün elebaşıyla dahi iş birliği yapmak için konuştuklarını; şu saate kadar tekzip etmediklerine göre, olayın vahameti apaçık ortada. ‘Sözün bittiği yer’ diye bir ifade vardır. İşte o noktadayız. Bu mızrak ne çuvala ne cübbeye sığar.
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, kanal kanal dolaşarak âdeta bir siyasetçi gibi anayasa değişikliği aleyhine propaganda yapıyor. Bunu yaparken, bir taraftan da yargıçların bu şekilde konuşmasının uygun olmadığını bizzat dile getiriyor. Ama ona göre, “tarihî görev” dolayısıyla konuşuyorlarmış. Tarihî görev nasıl bir şey bilemem ama, Ertosun ve arkadaşlarının bu hâl ve hareketlerinin, yargı âlemindeki tuhaflıklar olarak tarihe geçeceği şüphesizdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi