Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu “bayram tatili” kimileri için uzun olabilir!..

Bu “bayram tatili” kimileri için uzun olabilir!..

Bayrama girerken referandum sonuçlarına ilişkin kesine yakın tahminde bulunmak mümkün olacak..
Sonucun açık ara “Evet” çıkacağı anlaşılırsa, bu bayram yurt dışında tatil rezervasyonlarında patlama yaşanabilir ve bu tatil oldukça uzun sürebilir..
Bana kalırsa birileri şimdiden rezervasyon yapmaya başlamışlardır..
Bu konu bilet alıp otel rezervasyonu yaptırmakla bitecek bir iş değil. Önden gidenlerden görüş almak gerek. Önemli olan güvenlik ve siyasi koruma..
Geçim dertleri olacağını sanmıyorum..
Birileri dışarı giderken birileri de gelmek için çantasını toplamaya başlamış olmalı.. Kimileri için artık içerisi güvenli bir yer değil, ama kimileri için de dışarısı pek de güvenli değil artık..
Gidip gelmemek de sözkonusu olduğu için geride kalanlarla da bu işi konuşmaları gerek..
Burada açılacak davaları takip edecek birilerini bulmaları gerekiyor..
Mesela Emekli Albay Hakim Hasan Tüysüzoğlu’nun, Eşref Bitlis olayı ile ilgili anlattıkları, bu günlerde ekranlarda sıkça görmeye başladığımız Em. Gen. Armağan Kuloğlu’nun başını ağrıtacak gibi..
Bir zamanlar ASAM'da global ve stratejik araştırmaların başında olan "paşa", ORSAM Danışmanı Kuloğlu, Balyoz darbe planı ile ilgili olarak bir gazetede yayınlanan açıklamasında bu tür "bilgi destek planlarının" anayasal tüm kuruluşlarca devlet tarafından onaylanan "Milli Güvenlik Siyaset Belgesi" çerçevesinde hazırlandığını söyledi. Emekli Tümgeneral Kuloğlu, TSK tarafından, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve güvenliğini korumak amacıyla hazırlanan "bilgi destek planlarının", saptırılıp kamuoyunda farklı yorumlara neden olacak şekilde aktarılmaması gerektiğini ifade etti.
Çünkü, referandumdan sonra artık kendilerini koruyacak, eskisi kadar kolay hastane ya da hakim bulamayabilirler..
YAŞ’ta “kriz çıkmadı” diye herkes memnun, ama YAŞ’ta Heron konuşulmadı, darbe planına adı karışan kimse ordudan ihraç edilmedi. Hatta bir kısmı terfi ettirilmeye çalışıldı..
Suçsuz insanları eşi başı örtülü diye ordudan sorgusuz sualsiz ihraç edeceksin, ama sanık sandalyesine oturtulan askere sahip çıkacaksın.. Bunu açıklayamazsınız..
Daha bitmedi, o ihraç kararlarında imzası bulunan subayların ilişkileri de dökülecek ortaya.
Sahi, Balyoz darbe planı diye bir plan varsa, ötekiler nerede? Darbe Ankara’da yapılır ve bu işler bir ordunun kendi başına yiyeceği haltlar değildir.. Benzer paralel plan ve örgütlenmeler diğer ordularda da vardır. Daha onlar ortaya çıkmadı.. Yakında çıkar, göreceksiniz..
Balyoz darbe planının sanıklarını mahkemeye teslim etmediniz, iyi de Balyoz iddianamesi ve ekleri elden ele dolaşıyor.. On binlerce kişilik bir örgütlenme var. Hangi resmi daireden, hangi vakıf, dernek, sendikadan, fabrika ve iş yerinden, belediyeden, partiden kim görevden alınacak, yerine kim getirilecek, halen o kurumda işbirliği yapılan kişiler kimler, bunlara varana kadar yazmışlar..
Suikast timleri kuruyorsunuz, hedef belli, tetikçi de.. Ne olacak şimdi?
Daha bu iş bitmedi, yeni başlıyor.. Bu planda adı geçenler sadece gecelerin sıcaklığından değil, bu gerçeklerin ortaya çıkmasından dolayı rahat uyuyamayacak.
Sadece ortaya çıkan gerçekler yüzünden değil, daha ortaya çıkmayan, geçmişte yaşanmış karanlık işleri düşündükçe, korkudan gözlerine uyku girmeyecek..
Birkaç tane emekli general çıkıp, çözülmeyi, paniği önlemek, “silah arkadaşlarına” moral vermek, “işin takipçisi olduklarını” göstermek için Doğan Mediasına çıkıp şecaat arzetmeye devam ediyor, ama yakında onların da soluğu kesilir.. Seyyar paratoner gibi ortalıkta dolaşıp duranların da ayakları suya erer.. Aslında onların kimseyi savundukları, kurtarmaya çalıştıkları yok. Kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Dahası, zaman kazanmaya çalışıyorlar o kadar. Hani bir “kurtarıcı” bekliyor sanki. Gaipten bir el, derinliklerden biri kurtaracak onları. Bir zuhurat olacak. “Mistik bir duygu” olsa gerek bu..
Hani bu ramazan dua da edebilirler: “Yarabbi bu şeriatçıların elinden bizi kurtar.. Dinin ve sana iman edenlerle savaşmak için bize kuvvet ver” falan diye (?!). Tevbe etmek akıllarına gelir mi bilmem.. Zaten birileri çocuklarına “Bu memleketi terk edin” diye vasiyet etmiyor muydu?. Havalar sıcak, her yerde Arap turistler, dayanılacak bir durum değil bu. Üstelik referandumda da Evet çıkacak. Aylardan ramazan, günlerden 28 Şubat..
R. Cem Gürdeniz eminim gelişmelerden çok rahatsızlık duyuyordur.. Hele Yusuf Tek Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı’na anlatsın bir anlatacaklarını, görelim bakalım ne olacak o zaman.. Sahi Cem Ersever’i kim öldürdü?. Behcet Cantürk’ü kim öldürdü? Cem Ersever’i öldüren kişiye ne oldu? Hele bir ucunu yakalayalım işin, arkası gelir.. Atilla Kıyat da söylesin söyleyeceğini, ağzındaki baklayı çıkartsın, işin siyasi boyutu da gün yüzüne çıksın.. JİTEM’e ulaşıldı bu arada. Avcı’nın iddiaları tartışılıyor. Yüksek yargıdaki derin ilişkiler ilmek ilmek çözülmeye başladı.. Her gün yeni bir skandal patlak veriyor..
Yurt dışındaki tanıkların ifadesini de oraya gidip almalı savcılar bana kalırsa..
Göreceksiniz Ergenekon soruşturması, referandum sonrası yeni bir evreye intikal edecek..
Tuncay Özkan’ın öfkesini anlıyorum. Dışarıdakiler şura öncesi kendileri hakkındaki tutuklama kararını şimdilik bir süre için de olsa kaldırttılar. Dışarıdakiler, kendi dertlerinden içeridekileri unuttular sanki.. Askeri şurada da beklenen olmadı. Referandum sonrası işler daha da sarpa saracak..
İçeridekiler sanırım ilk kez bu kadar köşeye sıkışmış, çaresiz hissediyorlar kendilerini.. Onların tatil rezervasyonu yaptıracak şansları da yok.. Bu şartlarda gizli bir elin onları hapishaneden çıkartmaları da sözkonusu değil artık.
Peki şimdi ne olacak bu durumda?.
“Şimdi boğazda olmak vardı anasını satayım..” Ama bu yaz sıcağında koğuş çekilmez ki.. Evet de, siz on binleri oralara tıkma hesabı yaparken iyiydi değil mi? Kızımın suçu neydi, Tıp Fakültesi son sınıfında, sınıfın en başarılı öğrencilerinden biri iken başını örtüyor diye attınız okuldan.. Hiç acımadınız değil mi? Andıç sonucu media lincine tabi tutulduğum günlerde, ya da evim haczedilirken ne yapıyordunuz? Beni ilk tutuklananlar listesine yazmıştı adamlarınız. Bir başka ekibiniz ise ilk vurulacaklar listesine.. Bekleyin daha bitmedi, bir de öbür dünyası var bu işin..
Ben de elimi masaya vurarak bağırmak istiyorum: Benim suçum neydi, 40 yıldır kesintisiz sanık olarak mahkeme koridorlarında ömür çürüttüm.. Haftada 5 gün, günde 5 kez mahkemeye çıkarttınız..
Eee. Etme - bulma dünyasıdır bu dünya.. Kazdığınız çukura düştünüz.. Şikayetçi olduğunuz düzen sizin kurduğunuz düzen. Dua edin, engel olmayın da bu ülkede adalet olsun. Yoksa size sizin bize davrandığınız gibi davranırlarsa vay halinize..
Ben Kılıçdaroğlu’nu da, Bahçeli’yi de, BDP’lileri de anlayamıyorum.. Diyarbakır Cezaevi’nde yatan solcular ve Kürtler de, Mamak Cezaevi’nde yatan ülkücüler de, CHP’yi, MHP’yi, BDP’lileri anlamayacaklardır.
Sahi şu Belgütay Varımlı intihar mı etti, öldürüldü mü? Cevabını arayan o kadar çok soru var ki!
Ramazan ayıdır. Tevbe edin, dua edin.. Düşünün!.. “Nerede yanlış yaptık” diye düşünün bir.. Nefs muhasebesi yapın bir. Hep şeytanınızın sesine kulak vermeyin, vicdanınızın sesini dinleyin bir de..
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi