Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Nasır’ı Sedat mı öldürdü?

Nasır’ı Sedat mı öldürdü?

Galiba hatırlanmak için olsa gerek Nasır’ın sırdaşı (bitane) Muhammed Haseneyn Heykel, Castro gibi arada bir ortaya tarihi ses ve sis bombaları atıyor. 28 Eylül 1970 yılında Moskova dönüşünde Kahire Havaalanındaki ani ölümüyle Nasır geride bir sürü soru işareti bırakmıştı. Zira, dönüşü öncesi Moskova’daki yoldaşları adeta yeni bir Nasır için hiçbir çabayı esirgememiş ve ellerindeki teknolojinin son versiyonunu kullanarak hücrelerini yenilemişlerdi. Lakin fücceten yani ansızın hayata gözlerini yummuştu. Ardından halefi Enver Sedat mirasını tasfiye etti. Hem de ne tasfiye! Rus uzmanlar sınır dışı edilmiş ve ardından Ali Sabri gibi Nasır’ın bendeleri ve yandaşları da bu tasfiye hareketinden nasiplerini almışlardı. Sanki Mehmet Ali Paşa dirilerek ikinci bir Kale katliamı yapmıştı. Esasında 23 Temmuz 1952 darbesini yapan Hür Subaylar, Makyavelli’in çocuklarıydılar. Ümmi dahi Mehmet Ali Paşa’dan sonra Makyavelli’i yaşayan ve yaşatan onlardı. Rivayet odur ki, Mehmet Ali Paşa fasikül fasikül Prens kitabını Arapça’ya çevirtmekte ve kitabı meşk etmektedir. Lakin bir süre sonra mütercimden daha fazla zahmet etmemesini söyler ve “Zaten bunlar bizim bildiğimiz şeyler daha fazla öğrenecek bir şey yok” diyerekten çeviriye son verdirir. Rivayet odur ki, Prens kitabı daha sonra Nasır’ın başucu kitabı olur. Böylece kariyerini inşa eder. Son ifşaatlara bakılacak olursa, 1952 darbesi önleyici bir darbedir. Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmelerinin an meselesi olduğu ve ‘kabu kavseyn mesabesinde veya daha yakın’ olduğu anlaşılınca ve ortaya çıkınca Nasır’ın dostları olan Amerikalılar devreye girer ve darbe ortamının olgunlaştığına dair yeşil ışık yakarlar. O da yine Saray’a (Kral Faruk) küskün, kırgın ve kızgın olan Müslüman Kardeşler’i de arkasına alarak Faruk’u devirir ve Hidivliği son verir. Sırada eski dostları Müslüman Kardeşler’i tasfiye vardır ve yine onu CIA’den aldığı akılla yürütür. 1954 yılında İskenderiye civarında kendisine mürettep bir suikast yapılır ve böylece Müslüman Kardeşler’i tasfiye için gerekli bahane de üretilmiş olur.
¥
Mehmet Ali Paşa Fransızların gözdesidir. Nasır ise ‘tarafsız bir müttefik’ olarak Amerikalıların! Lakin daha sonra Kırım Savaşı sırasında ve hatta öncesinde olduğu gibi Mehmet Ali Paşa müttefikleri nazarında çizmeyi aşmıştır. Rus sarkmasına zemin hazırlar. Nasıl ki bu yüzden batılı müttefikler Mehmet Ali Paşa’yı bırakmışlarsa Nasır da aynı şekilde Batılı müttefikler tarafından yüzüstü bırakılır. Makyavelizm içeride işe yarasa da uluslararası sahnede ters tepmiştir. Bundan dolayı Nasır 18 yıllık iktidarından sonra genç denilebilecek bir yaşta; 52 yaşında dünyasını değiştirir. Esasında, Nasır birkaç defa ölmüştür. Metafiziki ölümü Seyyid Kutup’un idamından bir iki yıl sonra 1967 yenilgisiyle gerçekleşmiştir. 1967 yenilgisi karizmasının çizilmesi olmuştur. Kimileri Nasır’ın genç yaşta ölmesini siyasi başarısızlıklarının ve kırılmaların yol açtığı gama ve kedere bağlar. Şimdi ise Muhammed Haseneyn Heykel’in son bombasına göre, aslında onu en güvendiği adam olan Brutüs’ü Muhammed Enver Sedat zehirleyerek öldürmüştür. Son sıralarda El Cezire Kanalı’da Ahmet Mansur’un hazırlayıp sunduğu ‘Şahidun ale’l asr’ programında Sedat’ın dul eşi Cihan Sedat’la söyleşisi tekraren yayınlanıyor. Hatta dizi kitap olarak da piyasaya sürüldü. Nasır’ın yetimi Heykel de El Cezire’yi serbest kürsü olarak kullanıyor ve orada Nasır adına son hesaplaşmaları yapıyor. Geçen yıllarda Haşimilerle hesaplaşmıştı. Bu yıl da sırada Sedat ve ailesi vardı. Nasır’ın çömezi Heykel velinimetinin Sedat tarafından zehirlendiğini ileri sürüyor.
¥
Nasır’ın hayatı muvazaa ile geçmiştir. 1952 Devrimi aslında ismi var cismi yok çakma bir devrimdir. 1954 suikastı çakma bir suikasttır. Ölümünün de gayri adi olması şaşırtıcı olmamalıdır. Nasır, Mısır’ın ikinci Mehmet Ali Paşa’sıdır. Karizması oynaklığının ve kıvraklığının ürünüdür. Mehmet Ali Paşa, Ömer Mekrem sayesinde Hurşit Paşa’dan dolayısıyla Osmanlılardan kurtulmuştur. Hurşit Paşa sonrasında gerçek bir istibdada yönelerek Mısır’ı ailesinin çiftliği haline getirmiştir. Kral Fuad döneminde geçekten de Mısır’ın ekilebilir arazisinin yedi de biri (1/7) krala aittir. Kurnaz Mehmet Ali Paşa önce Hurşit Paşa’dan kurtulur ardından da kendisini vali yapan Nakibu’l eşraf Ömer Mekrem’den kurtulur ve Mısır’ı demir yumrukla ve keyfema yeşa/dilediğince yönetir. Nasır da öyle yapar. Önce bir sütre olarak Necip ve Müslüman Kardeşler’i ayartır ve kullanır. Ardından da iktidara geldikten sonra ilk yaptığı iş Müslüman Kardeşler ve Necip’ten kurtulmak olur. Mehmet Ali Paşa Mısır’ı fiilen bir Osmanlı vilayeti olmaktan çıkarırken Nasır da Hidivliği yıkar. Güya paşalar sistemine karşıdır lakin kendisi süper paşalık devrini açar. Nasır’ın ne büyük silahı hitabetidir. Bu yeteneği ve gücüyle Arap sokağını teshir eder, kendisine bağlar. Bir başka özelliği de Mısır’ın yöneticilerine ve Firavunlara özgü/mahsus olan katılığı ve kabalığıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi