Dağlar ve serçeler

Dağlar ve serçeler

Nevzat Kösoğlu, fikriyle ve zikriyle dağ gibi bir adamdır. Her fikrin mutlaka bir azizi bulunur. Nevzat Kösoğlu, Türk milliyetçiliğinin yaşayan vicdanıdır. Aynı zamanda muhteşem ve doğal tevazuu, haşmetli bir dağın tepesinde bir serçe gibi durur. Yanına yaklaşır ve bir serçenin yürek çırpınışlarını duyarsınız.

Türk Yurdu'nun son sayısı, 30. yıldönümü münasebetiyle 12 Eylül'e ayrılmış. Kösoğlu'nun '12 Eylül ve Ülkücüler' başlığını taşıyan yazısı, bugüne kadar kaleme alınmış en ileri ve cesur 'Ülkücülük müdafaası' niteliği taşıyor. Solun sık dile getirdiği 'bizi kullandılar, birbirimize kırdırdılar' mazeretini ülkücüler için tersine çevirerek soruyor: 'Ülkücülere gelince, evet çok acı çekmişler, Türk milleti adına bedeli onlar ödemişlerdi; ama önlerinde açılan ufku görmüyorlar mı? Yedi Türk bayrağının birlikte dalgalanmasını hafife mi alıyorlar? Onlar yorgun olabilirler, ama gelecek kuşaklara bu yolu onlar açtılar. Hangi nesil çektiği acıların ödülünü bu kadar parlak almıştı? Onları kim kullanmış, nasıl kullanmış?' Sonra bu soruların cevabını veriyor: 'Onları tarih kullandı ve sokaktaki ülkücünün bile bir gün ulaşacağına inandığı Türk kızılelması yolunda kullandı.'

Türk Yurdu'nda yer alan ikinci yazı, yine Türk milliyetçiliğinin en saygın önderlerinden olan Nuri Gürgür'e ait. Nuri Gürgür yazısını, yukarıdaki satırların sahibi olan Nevzat Kösoğlu'nun MHP davasında okuduğu 30 yıl öncesine ait savunmasından aldığı şu satırlarla bitiriyor: 'Bana öyle geliyor ki, bir insan için, ülkemiz için istediğimiz ve savunduğumuz fikirlerden ötürü değil, bu düşüncelere lâyık kimseler olmadığımız için yargılanabilirdik. Zaten sebepler ne olursa olsun, belki de yargılanmamızın gerçek sebebi budur. Ve belki de bizi yargılayan güç de bunun sıradan bir vesilesidir. Gerçeği Allah bilir.'

Hem dağ, hem de dağın üzerinde serçe olmak işte böyle olur!

Bu yüzden 'Bir dağa bir serçe konsa dağ ne kazanır, bir dağdan bir serçe kalksa dağ ne kaybeder' sözü doğru değil. Dağlar serçelerin konması içindir. Serçelerin konamadığı, kendine bir yer bulamadığı dağ neye yarar?

MHP lideri Devlet Bahçeli de dağ gibi bir adamdır. Üzerinde serçeler olsa da olmasa da.

MHP sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Sıkıntı içinde olan Türk milliyetçiliği veya ülkücülük değil; MHP'yi yöneten kadrolar. MHP'nin referandumda hayır ısrarı strateji hatasıydı. Partiye çok zarar verdi. MHP'nin Kürt sorununun çözümünü bloke eden sert muhalefeti Türkiye için bir hataydı. Türkiye'ye zarar veriyor. MHP bu hatalarını bastırmak için daha da sertleşiyor, marjinal bir söylem benimsiyor. Dağ ve serçe muhabbeti ile, hangi aklı başında parti kendisine oy veren seçmenleri dışlamaya kalkar? Sandıktan oy alacak bir partiden ziyade bir ideolojik örgüt gibi davranır.

MHP'nin CHP ile rekabete girmesi ve Ergenekon örgütüne sahip çıkması, ideolojik rota değişikliğinin iki önemli belirtisi. MHP ideolojisi köklü biçimde değişiyor. MHP ulusalcı-laik ve devletçi bir çizgiye kayıyor. Ana eksen yine Kürt sorunu olmaya devam ediyor. Ancak CHP'nin Kürtlere yönelik attığı adımlarla boşalttığı alanı MHP doldurmaya davranıyor.

Geleneksel MHP çizgisi kırılıyor. Milliyetçilik ve muhafazakârlık arasındaki denge, ulusalcı bir yükleme ile altüst oluyor. MHP yeni bir sentez denemesine girişmek yerine, geleneksel sütunlardan sadece birini tercih ediyor.

Şayet Kürt sorunu yeni bir şiddet sarmalı ile toplumu sarsan bir yöne evrilirse MHP bu yeni istikametinde mesafe alabilir. Bu tablo bile MHP'nin yöneldiği istikametin yanlış olduğunu göstermeye yeterli değil mi?

Dağlar serçeler için olmalı. Bahçeli partisini titretmeli ve özüne döndürmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi