Cemal Nar

Cemal Nar

Paslı Yürekler Ve Düşman Saflar

Paslı Yürekler Ve Düşman Saflar

“Türkiye’yi terk edin. Gidin kendinizi kurtarın. Çünkü Türkiye Araplaşıyor, İslâmlaşıyor, çok feci ülke oluyor. Her metrekaresine bir cami düşecek ve ezandan uyuyamayacaksınız. Gidin, kendinizi kurtarın!..”

Böyle diyor internette bir ses…

Bu adam kim?

* * *

İmansızlık müthiş bir vaziyet, korkunç bir durumdur.

İnsanlığın iptal anıdır imansızlık.

Aklın ve vicdanın kaybedilişi yani.

Hayasızlıktan ve kepazelikten korkmamak, utanma ve arlanmayı atmak demektir imansızlık.

Yabancılaşmak ülkesine, insanına, hatta ta kendisine bile.

Yüreği, vicdanı, erdemi, insanlığı yitirmektir imansızlık.

Kendi milletini aşağılamaktır, hakarettir halkına, küfredebilme seviyesizliğidir imansızlık.

Kindir, nefrettir, düşmanlıktır.

Korku içinde yaşamaktır tabii ki sonuçta.

Huzuru, saadeti, güven ve emniyeti yitirmektir. Dostuna düşman, düşmanına dost gibi davranma aptallığıdır inkar.

Ateşe atmaktır kendisini ve ailesini bile bile.

Parçalanmaktır kendi içinde. Çarpılmaktır. Kafası bir yerde, kalbi bir yerde kalmaktır paramparça.

Çocuklarına şunları söyleyen bir adamın ruh haline bakar mısınız? Bu adamda huzur ve mutluluk ne gezer?

“Türkiye’yi terk edin. Gidin kendinizi kurtarın. Çünkü Türkiye Araplaşıyor, İslâmlaşıyor, çok feci ülke oluyor. Her metrekaresine bir cami düşecek ve ezandan uyuyamayacaksınız. Gidin, kendinizi kurtarın!..”

Üstelik bu da vatanı herkesten daha fazla, en fazla sevdiğini iddia eden asker olursa?!


Bu adam kim?

Kimin safında bu adam?


Buradan hareketle şu soruyu sormak ve bir hesaplaşma yapmak zorundayız: siz kimsiniz?

Kimin safındasınız?

Bu hale nasıl geldiniz?

Evet sevgili okurlarım, durduğunuz yer önemli. Kiminle beraber olduğunuz çok önemli. Çünkü “kişi sevdiği ile beraberdir.”

Beraber olduğundan da memnundur. Ondan huy kapar.

Bu yüzden “üzüm üzüme baka baka kararır” demişler.

“Kır atın yanında duran ya huyundan, ya tüyünden” demişler.

“Körle yatan şaşı kalkar” demişler.

Daha sayabiliriz belki ama, şu âyet-i kerîmeyi yazarsak başka bir şeye hacet kalmaz: “Ve kûnû ma’s sadiqîn.” Yani “sadıklarla beraber olunuz.”

Osmanlılarda bir vezir varmış. Verdiği kararlarda hiç yanılmazmış. Oysa çok bir tahsili de yokmuş. Bu fevkalade çalkantılı bir devirde öyle isabetli karar verişi anlamayanlar bir gün bunun sebebini sormuşlar ona. Cevabı müthiş:

“Bir iş yapacağım zaman o işi İngiliz ve Rus sefaretine sorarım, dediklerinin tam tersini yaparım. Bir kere dahi yanılmamamın sırrı budur.”

Kendimizi yoklayalım, bu toprakların dini, imanı, tarihi, kültürü, medeniyeti ve yaşam tarzı ile bağımız ne?

Ne kadar yerliyiz?

Yabancılaştık mı yoksa bu topraklara?

Evet ise, neden?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi