Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Yaralayan sözler

Yaralayan sözler

Bir okurumuz yaşadığı sorunları bizimle paylaşmış ve mektubunun yayınlanmasını rica etmiş. Mektubun tamamını yayınlayamasak da yaşananlara özet olabileceğini düşündüğümüz kısmını sizlerle paylaşmayı uygun gördük. Mektup, yaşadığım hiçbir haksızlığı unutmadım, unutamam da diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:

" Görümcemden çok büyük zulüm gördüm. Evliliğimin ilk beş yılında hayatı bana zehir etti, iftira attı, kocamla aramı bozdu, çocuklarımla arama girdi. Onun yüzünden psikiyatriste gidip tedavi oldum... Şimdi yaptıklarından pişman olmuş gibi görünüyor bana yaklaşmaya çalışıyor. Çocukları aracı koyuyor, beni sık sık arıyor vicdanını rahatlatmaya çalışıyor. Kocamın hatırı için konuşuyorum ama yapılanları unutamıyorum. Yaşadıklarım içimde hiç iyileşmeyecek yaralar açtı. Bu mektubumu yayınlamanızı rica ediyorum. İnsanlar lütfen nasıl olsa telafi ederiz diye yakınlarını kırmasınlar, telafi edilse bile insanın içinde bir iz kalıyor...."

Okurumuzun da ifade ettiği gibi, bizler kırıldığımız insanları affedebiliriz, onlarla iyi ilişkiler kurabiliriz ama yaşananların izlerini kolay kolay silemeyiz. İnsanları affetmek, onların kusurlarını örtmek, hoş görülü ve fedakar olmak güzel ahlakın ilkelerindendir. Bu ilkelere tabi olan kimseler Allah'ın rahmetini umarak kendilerine kötülük yapanları affederler onlar için hayır duada bulunurlar. Ama öyle de olsa, yapılan her haksızlık, söylenen her kırıcı söz düştüğü yerde bir iz bırakır da gider. Bu nedenle aslolan insanları kırmamak, hakkaniyet ölçülerine riayet etmek ve mahlukatı şefkatla kucaklamaktır. Okurumuzun bu mektubu bana bilinen şu hikayeyi hatırlattı. Hikayenin özeti kısaca şöyle:

Çok eskiden, köyün birinde bir baba ile bir oğul yaşarmış. Her ikisi de geçimlerini inşaatlarda çalışarak sağlarlarmış. Sorunlarını dışarıya pek yansıtmazlarmış ama babanın oğuldan çok şikayeti varmış. Oğul ele avuca sığmaz biri oluyor ve arkadaşlarıyla kavga edip eve geliyormuş. Oğulun zarar verdiği kişiler babaya gelip şikayetlerini ifade ediyorlar ve oğulun terbiye edilmesi konusunda babadan yardım istiyorlarmış. Bu duruma çok üzülen baba, oğluna nasihat ediyormuş ama bunun ona hiç faydası olmuyormuş.

Baba uzun zaman bu duruma sabretmiş, oğluna nasıl faydalı olabileceğini düşünmüş ama ne yapabileceği konusunda bir çözüme ulaşamamış. Yine günün birinde uzun uzun düşünmüş ve kendince bir çözüm yolu bulmuş. Bir gün oğlunu yanına çağırmış ve ona bir torba çivi vermiş. Oğul çivileri görünce şaşırmış ve bu çivileri ne yapacağını sormuş. Baba sakin bir vaziyette oğluna dönmüş " oğlum arkadaşlarınla kavga ettiğinde, insanları kırdığında, birine haksızlık yaptığında şu tahtaya bir çivi çak. Yaptığın her taşkınlık için bir çivi,...demiş... Oğul kendisine anlamsız gelse de babanın sözüne tabi olmuş ve ilk gün otuz kişiyle kavga etmiş ve tahtaya otuz çivi çakmış. İkinci gün bu sayı yirmiye düşmüş, üçüncü gün on beşe... Oğul hayatına bu şekilde devam ederken, kavgaları günden güne azalmaya başlamış. Birkaç ay sonra, tahtaya hiç çivi çakmamış çünkü babanın bu uygulamasından sonra davranışlarını kontrol etmeye başlamış. Mutlu bir şekilde babanın yanına gitmiş ve "artık hiç çivi çakmıyorum, insanlarla hiç kavga etmiyorum, onları kırmıyorum demiş. Baba oğlunun yüzüne bakmış ve yüzeyi çivilerle dolu tahtayı kaldırmış. Sonra "bundan sonra da, kavga etmediğin günleri dikkate al ve insanları kırmadığın her gün için bir çivi çıkar demiş. Oğul hiçbir anlam veremese de babanın söylediklerini yapmaya karar vermiş. Ve kavga etmediği her gün için tahtadan bir çivi çıkarmış. Son çiviyi çıkarıncaya kadar devam etmiş ve bir gün tahtada hiç çivi kalmadığını görmüş, tahtayı aldığı gibi babanın yanına gitmiş. Oğlunun elindeki tahtayı gören baba, "sağ ol oğlum artık kimseyi kırmıyorsun, kimseyle kavga etmiyorsun... Ama bak şu tahtaya çıkardığın her çivi geride bir iz bırakmış. Bu tahta hiçbir zaman eskisi gibi olamaz tıpkı bu çivilerin iz bıraktığı gibi söylediğin her kırıcı kelime insanların kalbinde aynı şekilde iz bırakır. Onlar seni affetseler de yaşananlar bir gün olur yine hatırlanır. O yüzden dilini iyi kullan, insanları incitme, onların kalplerini yaralama..." demiş.

Yakınlarımızla ya da arkadaşlarımızla aramızda çatışma noktalarımız olabilir ama duygularımızı mümkün olduğunca kırıcı olmadan ifade etmeyi öğrenmeliyiz. Tamam... eğer biri bizi kırmışsa onu affetmek büyüklüktür fakat irademizi ve dilimizi iyi kullanmak ve kırıcı olmamaya gayret göstermek daha da değerli bir davranıştır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi