Erdal Şafak

Erdal Şafak

Bezdiren naz

Bezdiren naz

Önümüzdeki ayın ikinci yarısında açıklanması beklenen İlerleme Raporu'na kadar Türkiye-AB ilişkilerini gündemime almaya niyetim yoktu. Çünkü gerçekten değmez.
Ve çünkü, AB'yi konu alan yazılar okurun zerrece ilgisini çekmiyor. Daha doğrusu, okurun da, Türk halkının da umurunda bile değil.
Ancak dün Başbakan Erdoğan konuyu açınca, fikir değiştirmedim ama üç-beş satır karalamanın farz olduğunu düşündüm.
Erdoğan, Fransızlar'ın "İ'nin üstüne noktalarını koymak" (Not: Fransız alfabesinde çift noktalı "İ" var) deyimindeki gibi, AB'yi kartlarını açmaya çağırdı: "Türkiye'yi istemiyorsanız, çıkın, bunu açıklayın."
Ve hem "Hayır" diyemediklerini ama bir yandan da "Kendilerine göre formüller ürettiklerini" anlattı.
Başbakan'ın kastettiği, Brüksel'deki AB kulislerinde, Paris, Berlin ve Viyana'da içini doldurmak için kafa patlatılan bir "Cinlik". Özetle şöyle: "Rusya, Ukrayna ve Türkiye coğrafi olarak Avrupa'nın dışında, tarihi olarak içinde. Üçü de köklü, büyük ve kalabalık ülke. AB'ye alamayız ama dışarıda da bırakamayız. Ne yapabiliriz? Stratejik işbirliği zemininde güçlü bağlar kurabiliriz. Bu formülle üç ülkeyi de AB'ye almadan AB'nin bazı kurumlarına yamayabiliriz!"
Sevsinler. Çünkü Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın AB'li muhataplarına her fırsatta hatırlattığı gibi, Türkiye zaten AB dışında Avrupa'nın tüm kuruluşlarının, örgütlerinin asli üyesi. Bir başka deyişle, "Stratejik ortaklığın tam göbeğinde".
O nedenle boşuna kendilerini yoruyorlar. Erdoğan'ın dediği gibi, "Çıkıp açıkça söylemeleri" zamanı geldi.
Ya "Kusura bakmayın sizi alamayacağız" desinler; "Ahde vefa" ilkesini çiğneyecek kadar pişkinlerse.
Ya da "1963 Ankara Antlaşması'ndaki, 1999 Helsinki Zirvesi'ndeki, 2003'teki Brüksel Zirvesi'ndeki imzalarımıza sadığız" mertliğini göstersinler.
Bu "Mertlik" artık sadece lafta da kalmamalı; Türkiye'ye tam üyeliğin tarihi de verilmeli. İster 2014, ister 2020, ister 2 bin bilmem kaç.
Elbette "Şerh" düşülebilir: "Tam üyelik tarihi geldiğinde, taraflar nihai kararı halklarına sorabilirler" gibi.
Çünkü eminiz ki, o 2 bin bilmem kaç yılında tam üyelik için halklara danışıldığında, Avrupa'dan çok Anadolu nazlanacak.
Zaten bugün bile Türk halkına "AB üyeliğini istiyor musunuz" diye sorulsa, sandıktan Anayasa referandumundaki orandan çok daha yukarılarda "Hayır" çıkar.
Öyle ya:
Aşırı sağcıların sözde en demokrat, en hoşgörülü ülkelerde bile iktidara gelmeye başladıkları...
İşsizliğin, yoksulluğun, bencilliğin, acımasızlığın kol gezdiği...
Bütçe açığının, kamu borcunun en az 4-5 kuşağın hayatını ipotek altına aldığı...
Küresel diplomatik platformda kimsenin ciddiye almadığı (ABD Başkanı Barack Obama'nın "Bir birlikte üç başkan olur mu" diye alay ederek Avrupa gezisini iptal ettiğini unutmadık)...
Avrupa'da ne işimiz veya ne çıkarımız olabilir ki?
Bu soruyu bu ayın sonlarına doğru Paris'te katılacağım AB konulu bir toplantıda Avrupalı dostlarımıza da soracağım. Söz; yanıtlarını aynen aktaracağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erdal Şafak Arşivi