Serdar Arseven

Serdar Arseven

Bedelli aslında bedelli değil!..

Bedelli aslında bedelli değil!..

Bir kanalın canlı yayınında dünkü makalemiz okundu.
“Bedelli askerliği” savunurken kullandığımız şu ifadeler:
“Bir de tek tip askerlik meselesi var.
Tuhaf!...
Yaaa, ne tek tip askerliği!..
Adam yurtdışında çalışıyorsa bedelli ve de çok kısa dönem askerlik yapmıyor mu?..
El memleketinde çalışana tanıdığın hakkı, kendi topraklarında aslanlar gibi üretim yapana niye tanımıyorsun?..”

Bir konuk getirmişler…
Yurtdışında çalışanla burada çalışanı kıyaslamamın mantıksızlığına (!) işaret ediyor...
Efendim; yurtdışındakinin askerliği “bedelli” değilmiş...
Ya neymiş?..
“Dövizli”ymiş!..
Eeee?..
Ne çıkar bundan...
Adam hem de dövizi bastırıp, “çok kısa dönem askerlik”ten faydalanmıyor mu?..
Adını “bedelli” koymasanız da, bu askerlik “bedelli” değil mi?..
İtiraz neye öyleyse?..
“El memleketinde çalışana tanıdığın hakkı, kendi topraklarında aslanlar gibi üretim yapana niye tanımıyorsun?..” sorusunun neresi anlamsız?..

Ünlü romancı Kemal Tahir,
Habire “Vatan sizden çok şey bekliyor... Haydin Kahraman Anadolu’nun yiğit evlâtları!..” gazını veren “Direklerarası” müdavimi “gazetecilerin” evlatlarını cepheye göndermemek için her türlü fırıldağı çevirdiklerini yazar...
Siz siz olun “bir kısım medya”nın “bedelli askerlik, terörle mücadeleye zarar verir” propagandasına alet olmayın!..
Size bunu diyenlerin, sol terör örgütü PKK’yı -aslında- baştacı yaptıklarını...
Hatta bir dönem “ikinci tehlike”liğe terfi ettirdiklerini unutmayın!..

Bedelli askerlik tartışmasını, “parası olan az askerlik yapacak, oh ne alâ” yaygarasına boğmayın!..
Bedelli tartışması, aslında bedelli tartışması değildir zira.
Bedelli talebi, daha kalabalık değil; daha aktif, dinamik, düşmana karşı daha caydırıcı bir kuvvet için çağrıdır.
Düşmana karşı daha (da) etkili, çağın gereklerine daha (da) uyumlu bir kuvvet!..
İstemez misiniz?..
ATTIĞINI VUR!..
Vatandaşı al işinden gücünden, 15 ay boyunca askerlik yaptır...
Niçin?..
Her Türk evladı attığını vurmalı!..
Askerliğin öncelikli hedeflerinden biri buysa, sokaktaki görevini ifa etmişlerden rastgele seçilmiş bir gruba askeriyede kullanılan talim tüfekleri ile “atış” yaptıralım...
Bakalım, ne durumdalar?..
Şöyle bir cadde kenarında yürüyen kahraman Türk erkeklerine bakın; kaçta kaçı “asker”e benzer?..

Mesele zamanın uzunluğunda değil, kalitesinde!..
Bir askere temel bilgileri vermek için 15 ay çok uzun, 12 ay ve 8 ay da öyle.
Üç haftalık sıkı eğitim, sokaktaki 18 ya da 15 aylıklardan çok daha iyi ürünler elde edilmesi için yeter de artar...

Askerlik gönül işi.
Bir adamı zorla gazeteci yapamazsınız...
Peki zorla asker yapabilir misiniz?..
Buna “Evet” diyen, askerliğin gazetecilikten çok daha önemsiz bir iş olduğunu savunmuş olur!..
Askerlik gönül işi, ruh işi…
Hayır efendim, “Her Türk asker doğmaz!..”
Cemil İpekçi asker mi doğmuş yani?..
Bülent Ersoy’un anasından “asker” doğduğunu mu söyleyecek siniz?..
Bedelli askerlik uygulamasının Star’ı Tarkan, “asker” mi doğmuş?..

Bedelli tartışması aslında bedelli tartışması değil.
Başka şeyleri tartışıyoruz aslında.
Bakın; Sayın Başbakan “bedelli”den yana.
AK Parti’nin ikinci adamı Sayın Bülent Arınç daha dün, “15 ay, 12 ay gibi süreler çok uzun” dedi.
Ve “Tek tip askerliğe” yandaş olmadığını hissettirdi.
Hükümetin kanaati bu yönde.
Buna rağmen, “Bu konuda asker ne derse o olur!” deniliyor...
Bakalım... Statükonun devamı için çok hayati bir mesele olan “askerlik”te kimin borusu ötecek?..
Dedik ya; bedelli tartışması, aslında bedelli tartışması değil.
Biz burada aslında “bedelli”yi tartışmıyoruz yani.
Ülkeye hizmetin tek yolu “askerlik” değildir!..
Asker, sözgelimi kafasına çuval geçirmeye yeltenen yabancıya karşı gösterir “Türk”ün gücünü...
Sivil de, kendi alanında çalışır...
Bir hukuk doçentinin 12 ay boyunca askerlik yapması mı faydalıdır, yoksa yargı alanındaki problemlerimize çare üretmek için dirsek çürütmesi, kafa patlatması mı?..
Ordu, sınav karşılığı “sivil uzmanlığından” faydalanma imkânına zaten sahip.
Bırakın, orduya da yarayacak siviller daha iyi yetişsin!..
Bırakın sivil bütün zamanını mesleği için kullansın!..

O, bu bir yana... İşleri güçleri zaten bir nevi askerlik olan “polisler” bile askerlik yapıyor.
Asker polislik yapmıyor ama polis askerlik yapıyor!..
Niçin?.. Attığını vuran polis, burnunun ucunu göremeyenlerle birlikte “mıntıka temizliği”nde!..
Evde ekmek bekleyen çoluk çocuk, kapıda ev sahibi… Maaş da kesik!..
Polis okuyucularımızdan biri böyle sızlandı da...
“Vatan sağolsun” dedik!..
BEN ASKER DOĞMUŞUM!..
Hayır, siz bana bakmayın.
Ben askerlik mesleğine âşık olduğumdan zamanında gittim ve paşalar gibi yaptım onbaşılığımı!..
Ne bileyim; aslanlar gibi çay taşıdım, toz aldım..
Mıntıka yaptım, duvar boyadım.
“Yürüyene selam ver, duranı boya” ilkesine hep sadık kaldım.
Lâkin herkes ben değil ki...
Kimi, “uzun uzun” askerlik yapmak istemiyor...
Bedel ödeyerek, zamanı kısaltmak istiyor.
Yani zamanını satın almak!..
Ben asker doğmuş bir adamım...
Lâkin, her Türk asker doğmaaaaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi