LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

CHP lideri Kemal Mollaoğlu 2

CHP lideri Kemal Mollaoğlu 2

- Lütfü Bey; Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya gibiler, “Karafatmalar” dedikleri başörtülülerin üniversiteye girmesini, onların bu sorununun çözülmesini istemezlerdi. Ancak onun gibilerin sözcülüğünü yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Başörtüsü sorununu biz çözeriz” diyerek farklı bir söylem içine girdi. Nasıl yorumluyorsunuz bunu?
- Üniversitelerdeki başörtüsü sorunu, kılık kıyafet özgürlüğü anlayışıyla da çözülebilir. Öğrenciler hizmet alan oldukları için, hizmet veren-hizmet alan anlayışıyla da çözülebilir. Ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu sorunun anneannelerimiz yöntemiyle çözülmesini istemektedir. Ona göre anneannelerimizin başörtüsü türban gibi değildir. Peki ama bugün kızların, kadınların giydikleri etekler de anneannelerimizinki gibi değildir! Eğer bu sorunu anneannelerimiz yöntemiyle çözmeye kalkarsak, kızların, kadınların mesela mini etek giymemesi de gerekecektir. Buna da en başta CHP’li kadınlar isyan edecektir. Gerçi Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li kadınları isyan ettirecek bir şey daha söylüyor. Başörtülü kızlara İran’daki kızlar gibi giyinmelerini öneriyor. Bu durumda da bize “CHP’liler İran’a” demek düşüyor! Kemal Kılıçdaroğlu’na da artık ya Molla Kemal, ya da Kemal Mollaoğlu dememiz gerekiyor! Kemal Kılıçdaroğlu, her konuda olduğu gibi bu konuda da net değil brüt konuştuğu için espri malzemesi oluyor! Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsü sorununu biz çözeriz” demesi için her şeyden önce geçmişiyle ilgili özeleştiri yapması şarttır. Kılıçdaroğlu, başörtüsü sorununu çözen yasayı Anayasa Mahkemesi’nde iptal ettiren başvurunun altında kendi imzasının olduğunu da unutmamalıdır. Zaten bu gerçeği bizden önce ona CHP milletvekili Nur Serter, “Başörtüsü yasağının kaldırılmasını ‘laikliğe aykırıdır’ deyip iptal ettiren bizim partimizdir; bu nasıl unutulabilir” diyerek hatırlatmaktadır. Hani CHP milletvekili Nur Serter’in bu laflarına bakarak diyorum ki, acaba Kılıçdaroğlu’nun niyeti, başında bulunduğu CHP’yi “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” yapmak mıdır? Elbette Kılıçdaroğlu’nun niyetinin bu olmadığını biliyorum. Ama sözkonusu Kılıçdaroğlu olunca, onun söylediği şeyleri ciddiye değil, işte böyle ti’ye alıyorum! Kemal Kılıçdaroğlu, sabah söylediğini akşam yalanlamamak gibi ciddiye alınacak tavırIar sergilemeli ki, onun söyledikleri üzerine ciddi yorumlar yapabilelim diye düşünüyorum.
DOSTUNONLARSA, DOSTUMOLAMAZSIN!
- Fethullah Gülen Hocaefendi, Filistinlilere insani yardım götürmek isteyen Mavi Marmara gemisindekiler için “Onlar bile bile ölüme gittiler. Yaptıkları otoriteye başkaldırmak, İsrail’i kışkırtmaktı” demişti. Oysa geçenlerde yayınlanan Birleşmiş Milletler raporunda, Mavi Marmara’dakilerin kışkırtıcı olmadıkları, aksine İsrail’in gemiye yaptığı saldırının “kabul edilemez gaddarlık, kasti cinayet” olduğu belirtildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu konudaki değerlendirmemin daha iyi anlaşılması için şunu anlatmalıyım. Ben, Fethullah Gülen’le, cemaatinin bir kuruluşu olan Gazeteciler-Yazarlar Vakfı’nın beş yıldızlı otellerde düzenlediği iftar davetlerinin ilki olan Polat Oteli’ndeki iftarında tanıştırıldım. Bu davete katılanlar arasında pek çok gazetenin, televizyonun yöneticileri, ünlü köşe yazarları, ünlü sanatçılar, tanınmış profesörler ve büyük işadamları ile bugün ülkemizin en üst düzey yöneticileri olan politikacılar da vardı. İşte böylesine yüzlerce davetli içinde Fethullah Gülen, beni kendi masasında ağırlamış, yanına oturtmuş, ayrıcalıklı davranmıştı. Peki kişisel anlamda bana böylesine yakınlık göstermesine karşılık, fikirsel anlamda ben kendisine niye yakınlık duyamadım? Çünkü onun ABD emperyalizmine, Siyonist zulmüne karşı duyarsızlığına hep kuşkuyla baktım. Onlara hoşgörüyle bakmasına hiç sıcak bakmadım. Hele yaşlı ve felçli olan Filistinli Şeyh Ahmed Yasin’in, İsrail askerlerince tekerlekli sandalyesinde katledilmesi üzerine, katilleri suçlayacağına katledileni suçlaması karşısında çileden çıktım. Onunla fikirsel anlamda dost olamayacağımızı iyice anladım. Fethullah Gülen’in, Mavi Marmara saldırısında da, saldırıyı yapan İsrail’i değil, saldırıya uğrayanları suçlaması da yine çileden çıkartmıştı beni. Şimdi Birleşmiş Milletler, Mavi Marmara olayında İsrail’in savunduğu fikirlere katılmayıp İsrail’i suçladığına göre, Fethullah Gülen’in bu konuda bir özeleştiri yapması gerekmez mi? Ve de fikirsel anlamda kimlerle dostluk yaptığını gözden geçirmesi gerekmez mi?
BENZEMEZİ BENZETMEYİN!
- Saadet Partisi’nden ayrılan Numan Kurtulmuş’un yeni parti kurma çalışmaları AK Parti’nin kuruluş günlerine benzetiliyor. Ve bu benzetmeden hareketle, Numan Kurtulmuş’un partisinin de önümüzdeki seçimde tıpkı AK Parti gibi iktidara yürüyeceği söyleniyor. Siz de bu kanaatte misiniz?
- Bu görüşü Numan Kurtulmuş’u sevenler ile onun kuracağı partiyi AKP’ye alternatif yapmak isteyenler öne sürüyor. Ama asıl bu görüş gerçekçi mi, değil mi ona bakmamız gerekiyor. Her şeyden önce AKP’nin kuruluş günlerindeki Türkiye ortamı bugün bulunmuyor. Neydi o günlerdeki Türkiye ortamı? O günlerde Türkiye’yi vuran en şiddetli ekonomik deprem olan 2001 krizinin ortamı vardı. Zengininden fakirine kadar herkes bundan nasibini almıştı. Halk bütün katmanlarıyla perişandı. Ve halk bunun sorumlusu olarak o gün iktidarda olan DSP-MHP-ANAP Koalisyonu’nu suçlamaktaydı. Halkın gözünde bu üç partinin itibarı da, oyu da neredeyse sıfırlanmıştı. Bu arada Necmettin Erbakan’ın, kapatılan Fazilet Partisi’nin yerine kurduğu Saadet Partisi’nin askerlerce iktidar yapılmayacağına halk inandırılmıştı. Neresinden baksanız, ortada halkın iktidara getirebileceği bir parti kalmamıştı. Bu anlamda ülkede bir boşluk oluşmuştu. İşte AKP bu boşluğu doldurmak için kuruldu. Ve bunun için oy patlaması yapıp, iktidar oldu. Peki bugün ülkede 2001 krizi sonucu oluşan bir ortam var mı? O günün iktidarının halkın gözünde itibarının da, oyunun da sıfırlandığı gibi, bugün iktidardaki AKP’nin halkın gözünde itibarının da, oyunun da sıfırlanması türü bir durum var mı? Öyleyse Numan Kurtulmuş’un kuracağı partiyi AKP’nin kuruluş günlerine benzetmenin, tıpkı AKP gibi ilk seçimde iktidar olacağını söylemenin gerçekçi bir yanı var mı? Gerçekçi bir gözle bakıldığında iki oluşumun benzeyeni çok az, benzemezi pek çok! Öyleyse benzemezi benzetmenin de bir anlamı yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi