Cumhuriyet iyi bir 'şey'dir

Cumhuriyet iyi bir 'şey'dir

Babam 1929 doğumlu ve hayatta. Doğduğunda Cumhuriyet henüz 6 yaşında imiş. Soyadımızı alan rahmetli dedem 1906 doğumlu idi.


Demek ki Cumhuriyet ilan edildiğinde 17 yaşında bir delikanlı imiş. Benim kuşağım, Cumhuriyet'in ilanını gören veya gözünü onun ilk yıllarında dünyaya açan kuşağın ellerinde büyüdü. Sadece anamız-babamız değil; öğretmenlerimiz ve bize doğru ile yanlışı öğreten büyüklerimiz de öyle. 87 yıl çok uzun bir zaman değil.

Peki sonuç ne?

Sonuç gayet iyi. Eksiklere, yanlışlara rağmen çok iyi.

Çünkü Cumhuriyet sadece monarşinin kaldırılmasından, imparatorluğun yerine ulus-devlete geçilmesinden ibaret değil. Cumhuriyet yeni bir başlangıcın adı. Koskoca bir ülke, bu ülkede yaşayan koca bir millet son bir hamle ile elinde kalanları kurtarıyor. Sonra geçmişin bütün acılarına, kayıplarına bir sünger çekip yepyeni bir başlangıç yapıyor. Önüne yeni bir hedef ve istikamet koyuyor. Yaralarını sarmaya, tahribatı onarmaya başlıyor.

Okullarda aldığımız eğitim bize Cumhuriyet'in iyi bir şey olduğunu öğretti. İyi ne demek? Çok iyi bir şey; hatta olağanüstü bir şey. Sürekli tekrarlanan ve ezberlenen bütün bu iyiliğe rağmen basit bir şeyin öğretilmesi ihmal edildi: Cumhuriyet'in ne olduğu. Hepimiz Cumhuriyet'in iyiliğine dair tonlarca şey sayabiliriz ama tarif etmeye kalkınca sınıfta kalırız. Öyle değil mi? Peki neden?

'Şey' kelimesini kasıtlı olarak böyle sık kullanıyorum. Çünkü Cumhuriyet bir 'şey'dir. Somut, gözle görülür ve dokunulabilir bir şey. Efsunlu bir kavram veya ideal değil, düpedüz bir 'şey'. Bu 'şey', kavramı ilk defa icat eden Romalıların kullandığı kelimede var. 'Res Publica' (republic) 'halka dair şeyler' demek. Halkın ihtiyaçlarının görülmesi, halkın işleri, yani kamusal faaliyetler anlamına geliyor. Tam karşılığı 'kamu maslahatı'. Romalıların kullandığı ve bugün dünyanın tevarüs ettiği deyim, Aristo'nun sınıflandırmasından alınmadır. Aristo yönetim sistemlerini sayarken; çoğunluğun, 'çoğunluğun yararını gözeten' yönetimine 'demokrasi'; 'çoğunluğun genel yararı gözeten' yönetimine de 'politeia' adını veriyor. Politeia, cumhuriyet demek. Cumhuriyet'in 'erdemli yönetim' olmasının sebebi halkın yararını gözetmesi.

Cumhuriyeti, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, yanmış yıkılmış, bütün umutlarını savaş meydanlarında tüketmiş bir millet olarak can havliyle giriştiğimiz bir hamle sonrasında hep birlikte kurduk. O zor dönemde ve zor şartlar altında giriştiğimiz İstiklâl Harbi'ni Büyük Millet Meclisi, yani halk eliyle yürüttük. Böylece cumhuriyete yakışan bir başlangıç yapmış olduk. Peki sonra ne oldu?

Sadece bizim ülkemizde 'cumhuriyet' dendiği zaman birileri sadece 'devlet'i anlar. Halbuki cumhuriyet, devleti 'halka ait kılan şey'dir. Tersine asker-sivil bürokrasi cumhuriyeti, halkı devletin uzağında tutmak için kullandı. 'Halka ait olan'ı halktan korumak gibi akıl dışı bir görev, 'cumhuriyeti koruma ve kollama' olarak üstlenildi. Cumhuriyet demokrasinin tam karşısına, seçkin bir azınlığın yönetimi olarak yerleştirildi. Demokrasi halkı iktidara getiriyor; ama cumhuriyeti birileri koruyor ve kolluyor. Kime karşı ve ne için? Bu çelişkiyi açıklayamadığınız için mantık dahilinde işleyen ve sorun çözen bir siyasal sistemi bir türlü rayına oturtamadık. Cumhuriyeti öve öve bitiremeyip sonrasında bir tanım getiremeyişimizin sebebi de budur.

Cumhuriyet aslında bizden biriydi. Zaman zaman mahkeme kararlarıyla ve silah zoruyla birileri o bizden olan Cumhuriyet'i daracık bir alana hapsetti, bırakın gücünü göstermesini, nefes alıp vermesini bile engelledi. Cumhuriyet yeni yeni özgürleşmiyor mu?

Unutmayalım! Cumhuriyet bir 'şey'dir, üstelik 'iyi bir şey'dir. Çünkü bize aittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi