Türkiye ve ABD iki uzatmalı...

Türkiye ve ABD iki uzatmalı...

Fütüroloji, biliyorsunuz, istikbâlde olacakları tahmin uğraşı. Buna bir bilim demek ne dereceye kadar doğru olur kestiremiyorum. Daha ziyâde bir disiplin muhtemelen. Bu işin “uzmanı” nasıl olunur onu da bilmiyorum. Târih ve sosyolojiyle ilgilenmiş olmak ve biraz sezgiyle terkib (kombinezon) yeteneği gerekli gibime geliyor. Ancak bu dünyâda hemen herkesin hemen her konuda bir fikri olduğu cihetle fütürolojiyle meşgûl olanların sayısı da kabarık olsa gerek. Min gayrı-haddin ben de bu seçkin azınlık (Yoksa çoğunluk mu demeli?) mensublarından biriyim. Nasıl bâzı kimseler boş zamanlarını meselâ roman yazarak yâhut başörtülü kadın görünce nasıl sıvışacaklarına dâir planlar hazırlayarak değerlendiriyorlarsa ben de gelecekde olup bitecekleri tahminle değerlendiririm. Bugün son günlerdeki bir çalışmamı nazar-ı dikkatlerinize arzetmek istiyorum.

Bu çalışma ABD Seçimleriyle ilgili. Mâlûm, Salı günü Temsilciler Meclisi’nin tamâmıyla Senato’nun üçde biri, ayrıca 37 eyâlet vâlîsinden başka çok sayıda kamu görevlisi, meselâ şerifler vs., seçildi. Kamuoyu araştırmaları Demokratların, yâni Obama’nın mensûb olduğu partinin, ağır bir yenilgi alacağı yolundaydı. Cumhûriyetçilerin yüzde dokuz gibi açık bir arayla önde gitdikleri hesablanıyordu. Eğer bu araştırmalar doğru çıkarsa Cumhûriyetçiler 80 yıldan beri kazanamadıkları kadar parlak bir zafer kazanacaklarmış.

Bunun sebeblerini bir yana bırakarak Türkiye bakımından muhtemel netîcelerine gelince çok sayıda gözlemci bu takdirde Türkiye’nin Washington’daki pozisyonunun zayıflayacağı ve buna paralel olarak Amerika’daki Ermeni ve buna “One minute” Olayı ile Mâvi Marmara Skandalı’ndan bu yana eklenen Yahudi lobilerine gün doğacağı görüşünü serdediyor.

Benim bu konuda şübhelerim var.

Evet, Cumhûriyetçiler Başkan Bush’un 2003’de başlatdığı Irak Savaşı’nda “uysal çocuk” rolünü oynamamasından beri Türkiye’ye muğberdirler. Türkiye üstelik Demokrat Başkan Obama zamânında İran ve son haftalarda “füze kalkanı” meselelerinde de Washington’un hiç hoşuna gitmeyecek davranışlar içine girmişdir ama Beyaz Saray’da, Pentagon’da (Savunma Bakanlığı) ve State Department’de (Dışişleri Bk.) oturan kimseler, çok kere zannedildiği kadar akılsız insanlar da değildir. Türkiye’nin, hem de gitgide artan ölçüde, ABD için ne kadar hayâtî bir önem taşıdığını müdrikdirler. Ankara’daki politikacılar da ABD yönünde aynı idrâk içinde bulunduklarına göre ergeç yeni bir “modus vivendi” (berâberce yaşama modu) bulunacakdır. Bugün cereyân eden pek de alışılmadık görüntüler bir “eksen kayması”nı değil, çok karmaşık bir mekanizmada yeni bâzı ayarlamaları göstermekdedir.

Şuna emînim ki ne Amerika Türkiye’yi gözden çıkaracak kadar delidir ne de Türkiye Amerika’yı.

Ne demiş zâten büyük İngiliz Devlet Adamı Winston Churchill:

“Amerikalılar her meselede doğru yolu bulurlar! Diğer bütün yolları denedikden sonra...”

NOT: Cumâ günü izinliyim. Dilerseniz 7 Kasım Pazara görüşmek üzere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi