Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yanlış

Yanlış

Hakaret, küfür yanlış olan şeyler..
CHP Genel Merkezindeki sergide yapılanın bir benzeri kendilerine yapılınca CHP’liler hemen tepki gösterdi. Memecan, Kılıçdaroğlu’nu “dansöz” şeklinde gösterince partililer hemen tepki verdi. “Bazan ağzındaki baklayı çıkarmak” noktasına gelmiyor değil insan. Ama biz sövemeyiz. Ama biz kimseyi günahı ile etiketleyerek onu günah üzere tescil edemeyiz.. Çuvaldızı başkasına batırmadan önce iğneyi kendimize batırmalıyız. Keşke Memecan, AK Parti böyle bir sergi açsaydı ne derdiniz diye sorsaydı çizgileri ile. Keşke CHP’liler Memecan’ı protesto etmeden önce başkalarına ahlak dersi verirken, kendi hanelerindeki ayıpları görebilseydiler.. Başkasının gözünde çöp arıyorsanız, önce kendi gözünüzdeki merteği çıkarmanız gerek..
Başkalarının şeytanlarını taşlamakta ne kadar da aceleciyiz ve kendi şeytanını ne kadar çok seviyor insanlar.. Hani haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun; haklıdan yana, haksıza karşı koyacaktık?.. Küfürbazlarla aynı üslûbta tartışmamak gerekiyor, çünki o zaman farkı fark edemiyorsunuz.. Sonuçta kem söz sahibine aittir..
İnsanları sıfatlamaktan, onlar hakkında galiz sözcükler kullanmaktan kaçınmamız gerek..
Nasıl her diş çeken diş hekimi değilse, her hırsızlık yapan da “hırsız” değildir mesela.. Mesela her paralı adam kapitalist değildir. “Paracı” olan adam yoksul da olsa ahlaki açıdan kapitalisttir. Her akıllı da “akılcı” değildir mesela.. Akılcıların birçoğu, çok da akıllı değildir mesela..
Yaptığı işi meslek edinen, o işi savunan kişiyi o işle sıfatlayabilirsiniz..
Her fuhuş yapan “Fahişe” olarak sıfatlandırılmaz, mesela..
“Eğreti Gelin” ya da “anasını satmak” gibi ifadeler çok ağır, aşağılayıcı laflar. Kimseye yakışmaz bu sözler. Muhatabından çok da söyleyeni küçük düşürür.. Çünki bu sözler bumerang gibi döner sahibini vurur.
Bir kişi hakkında söylediğiniz şey o kişide yoksa, siz o şeyi yapmış gibi muaheze edilirsiniz..
İftira büyük günahtır. Gerçek olsa bile gizli kalması gereken bir şeyi açıklamak ve tartışmak günah kabul edilmiştir.. Kişilerin ahvali şahsiyesine ait şeyleri gizlemeliyiz ki, Allah da bizim hatalarımızı örtsün. Batılı tasviri saf zihinleri idlal edebileceği gibi, yanlışın alenileşmesi, ona meşruiyet kazandırır. Kişileri bu şekilde köşeye sıkıştırmak, insanların vicdan muhasebesi yapmasını engeller ve onları suçlarını savunmaya yöneltir. Bir iddianın gerçek olması bile, her zaman onun ulu orta tartışılması, o suçla tescil edilmesi onu günaha mahkûm etmek anlamına gelebilir.
Bizim bu konuda daha hassas davranmamız gerek. Kur’anî çerçeve çok önemli ve tabi Resulullah’ın siret ve sünneti de öyle..
Hayır biz hiçbir zaman, hiç kimseye sövemeyiz. Hiç kimse hakkında galiz söz söyleyemeyiz..
Fatih Altaylı’nın başörtülü kızlar hakkında söylediklerini hatırlıyorum şimdi. Ben onu eleştirdiğim için, hakaret de etmediğim halde, ben tazminata mahkûm olmuştum.. Başkaları bize söyleyince normal, ama biz onları eleştirince suç oluyor. Bir de bu var..
Hani evin hanımı kırınca “hayırdır inşallah” derlermiş, hizmetçi kırarsa “kör müsün?” Bizim durumumuz da öyle bir şey. “Hakkımı helal etmiyorum” dediğim iddiasını hakaret sayıp evimi haczettiler. Bazı Tv programlarının homoseksüelliği, lezbiyenliği meşrulaştırdığını söyledim, hâlâ yargılanıyorum.. Bu kadar ağır tahrikler karşısında susmak kolay değil elbette..
Yazı ve sözde şiddet söylemini mutlaka azaltmayız. Taife giden Peygamberi hatırlayalım. Ayağına taş atılan, yoluna diken dökülen ve arkasından küfredilen bir Peygamber.. Ve O; “Ya Rabbi, bunlar cahil, bilmiyorlar” diyordu. Kazanan Hz. Muhammed (SAV) oldu! Ve Allah (cc) buyurdu: “Sert davransaydın, başından dağılıp giderlerdi!.” “Onlara güzel sözle hakkı tebliğ et” hem de yumuşaklıkla. Yine de şirretlik ederlerse, zalimler karşısında tevazu zillettir. “Keskin sirke önce küpüne zarar verir.” “Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder..” Merhameti gazabından, sevgisi nefretinden önce gelmeli insanların.. Onların bize davrandıkları gibi biz onlara davranamayız!. Aradaki farkı fark edemeyiz o zaman. Bazı konularda kısas olmaz ve kısas, ilk çözüm değildir.. Hz. Hamza’yı hatırlayın.. Hz. Hamza’nın kalbini çıkarıp dişleyen, kulağını-burnunu kesip, boynuna takıp danseden bir kadın!
Affetmek! Öncelik bu. Sonra diyet ve sonra kısas.. Peygamber ahlakı böyleydi..
Ben ölçüyü kaçırır ve hadde tecavüz edersem, Allah rızası için beni uyarın.. Bir topluluğa olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe, haksızlığa sevk etmemesi gerek.. Sevdiğinizin yanlışına, nefret ettiklerinizin doğrusuna kör ve sağır kalmamalıyız.. Adil şahidler olmalıyız. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi