Hüseyin Deniz

Hüseyin Deniz

Kim derdi ki bu millet tefecilere rahmet okuyacak…

Kim derdi ki bu millet tefecilere rahmet okuyacak…

Elbette tefecilere rahmet okunmaz, lakin teşbihte hata olmaz. Bankalar, özellikle kredi kartından yahut kredili mevduat hesabından dara düşüp nakit çeken insanlara öylesine öldürücü faiz uyguluyor ki biçare insanlar bu borçlarını ödeyebilmek için tefecilere başvuruyorlar. Türkiye’de bankacılık sisteminin geldiği nokta maalesef bu, tefecilere rahmet okutan bir sistem.

Bu öyle bir sistem ki, 2010 yılı Eylül sonu net karlarına baktığımızda piyasa yapıcısı dört büyük bankanın (İş Bankası, Garanti, Akbank ve Yapı Kredi) net karlarının 8 milyar 750 milyon TL olduğu görülüyor. Sektördeki yalnızca dört adet bankanın sadece 9 aylık net karı, Türkiye Cumhuriyeti’nin IMF’ye kalan toplam borcu kadar!

Ülkemizde yıllık enflasyon %8. Reel bir getiri elde edebilmek için enflasyon oranının üzerinde bir getiri elde etmek elzem. Bu reel getirinin kesin bir sınırı olmamakla birlikte makul bir sınırı vardır ve olmalıdır da zaten. Makul reel getiri oranı bu enflasyon seviyesinde %10 kabul edilse, artı yıllık %8 enflasyon ve 1-2 puanlık yuvarlama ile kabaca yıllık maksimum %20’lik bir faiz seviyesi bu bankaları doyurmalı.

Bizim insanımız ariftir. Reel getiri, bileşik faiz vs gibi ince hesap kitap işlerinde usta olmasa dahi bu ortamda bankaların nasıl öldürücü oranlarla, sözleşmelerle hayat karartabileceğini bilir. Bankalarla çalışmanın ne demek olduğunu çok iyi bilir. Bilir bilmesine de hayat şartları, şu veya bu nedenle insanlarımız bu bankaların kucağına düşebiliyor. Her biri avukatlar ordusu ile çalışan ve artık önemli bir kısmı yabancıların eline geçmiş bulunan bankalar, dara düşüp nakit ihtiyacını istemeyerek de olsa kredili mevduat hesabından yahut kredi kartından temin yoluna giderek büyük yanlış yapmış insanları affetmiyorlar. Nasıl affetmiyorlar, yıllık %8 enflasyon oranının olduğu günümüzde kredili mevduat hesabına, inanmak güç ama, %80 yıllık faiz uygulayarak affetmiyorlar. Kredi kartından nakit çekime yıllık %35-40 faiz bindirerek affetmiyorlar.

Bu çarpık sisteme müdahale edilmemesi tefeci piyasasını canlandırdı. İnsanlar şu veya bu nedenle bankalara olan kredi kartı ve kredili mevduat hesabı borçlarını tefecilerden aldıkları borçlarla kapatıyorlar. En yaygını, tefeciler çeşitli isimlerle kurdukları göstermelik şirketlerine aldıkları POS’lar ile kendilerine başvuranların borçlarını yapılandırıyorlar. “Bankaya olan borcuna banka yıllık %40 faiz uyguluyor, ben sana %20 yıllık faizle para vereyim, bankaya borcunu kapatalım, seni bankadan kurtarayım” Maalesef bankalardan kurtulmak için, banka borçlarının kapatılabilmesi için tefecilere başvurular inanılmaz derecede yoğun. Bankaların bu fahiş oranlarla insanları kıskaca almasına müdahale etmeyen devlet, borçluların bu bankalardan kurtuluş olarak gördüğü tefecilerin peşinde. Tefecilik de tabi ki asla ve asla kabul edilemeyecek bir oluşum ama sivrisineklerle beyhude mücadeleyi bırakıp bataklığı kurutmak için kim ne zaman faaliyete geçecek acaba… “Kim derdi ki bankalar tefecilere rahmet okutacak” derken bunu kastediyorduk, tefecilerin bile yıllık %20 faizle çalıştığı ortamda yıllık %80 faizle çalışan bankalar..

Rahmet okutmak demişken, bu sözün çıkışına sebep olarak anlatılan olay ile yazımızı tebessümle sonlandıralım. Evvel zamanda şehrin birinde bir mezar soyguncusu varmış. Cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmiş ki, mezar soyulmuş, cenazenin kefeni, kabrin tahtaları vs… Ahali bu mezar soyguncusunun kim olduğunu bilirmiş bilmesine de bir türlü suç üstü yakalayamazmışlar. Gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak “ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan herkes bayram yapacak. Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'öldü de kurtulduk' diyecekler” diye itirafta bulunmuş, üzüntüsünü dile getirmiş. Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına “sana söz veriyorum baba, herkes arkandan rahmet okuyacak” demiş. Mezar soyguncusu ölmüş, ahali hakikaten bayram etmiş. Birkaç gün sonra gene bir cenaze, ama herkesin içi rahat. Cenaze gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde o da ne, mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin göğsüne kocaman bir haç çakılmış. İnsanlar artık bunu sürekli görünce “Allah gani gani rahmet eylesin, merhum filanca efendi de mezar soyardı ama hiç olmazsa böyle haç çakmazdı” demeye başlamışlar. Oğlan hakikaten de babasına bol bol rahmet okutmuş arkasından…

Sevdiklerinizle birlikte nice güzel bayramlara. Hayırlı bayramlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Deniz Arşivi