Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Fransa'nın tavrı

Fransa'nın tavrı

Türkiye’nin dış politikası diğer ülkeleri dost ya da düşman olarak vasıflandırma temeline dayanır. Bu sınıflandırmayı yaparken kullandığımız kriterler şunlardır: Dostlarımız PKK’yı terör örgütü ilan eder, bizi soykırımla itham etmez, Kıbrıs’taki varlığımızı tanır ve asıl önemlisi AB’ye girmemize destek olur. Bu açıdan baktığımızda Fransa’nın karnesi son derece kötüdür. Ancak dış politika değerlendirmesinde farklı bir yol izlenebilir ve, bana göre, bu yol daha doğrudur.

Yabancı bir ülkenin lideri bize karşı izlediği politikayla değerlendirilmemelidir. O bizim değil yönettiği ülkenin lideridir ve önce bu politika anlaşılmalı, bunun bizi nasıl etkileyeceği hesaplanmalı ve ikimize de yararlı olacak alternatifler üretilmelidir.

Fransa’nın, bize yönelik tavrı, genel politikasının bir parçasıdır ve uzlaşma ancak bu bütün içinde mümkün olabilir. Fransa, bugünkü çizgisiyle, AB’nin sadık bir üyesi sayılamaz. Akdeniz Birliği projesini AB dışında oluşturmaya çalışması birlik düşüncesiyle uyuşmaz. Böyle bir proje Fransa’nın değil AB’nin olsaydı Fransa’nın AB’nin geleceğine inandığını düşünebilirdik. Oysa o stratejik hesaplarını AB’nin dışında yapmaktadır ve AB dışında siyasal birliktelikler aramaktadır. ABD ile yakın ilişkiler kurarken, AB’den bağımsız ilişkiler geliştirmeye çalışırken bizim ondan AB konusunda destek beklememiz anlamlı sayılabilir mi? İlk işimiz Fransa’nın AB’nin geleceğine yönelik düşüncesinin ne olduğunu anlamak olmalıydı.

Onun bu konuda ne düşündüğünün şifresini Sn. Başbakan Erdoğan’ın sözlerinde bulabiliriz. Başbakan Sarkozy’nin baş başa görüşmelerdeki sözleriyle kamuya açıkladıklarını aynı olmadığı söylüyor ve onun iki yüzlü davrandığını ima ediyor. Oysa bu tavrıyla AB’ni unutun, yeni bir strateji belirledim ve bu projede sizi yanımda görmekten mutlu olurum demek istiyor.

İngiltere’nin küresel sermaye desteğiyle ve kendi önderliğinde gerçekleştirmek istediği AB projesi, bir yandan ABD ve Rusya’nın baltalamasıyla diğer yandan Almanya ve Fransa’nın karşı çıkmasıyla başarısızlığa uğradı, Şimdi bu iki ülke Türkiye’ye AB’ne girmek isteyen bir ülke olarak bakmıyor, karşı çıktıkları projenin inatçı bir savunucusu olarak görüyor ve iki yüzlü saydığımız bir politika izliyorlar. Bir yandan iyi ilişkiler sürdürmeye çalışıyor diğer yandan AB üyeliğimize karşı çıkıyorlar. Şu soruya vereceğimiz dürüst bir cevap bu konudaki uzlaşmazlıkları büyük ölçüde çözecektir. Fransa ve Almanya üyeliğimize mi karşı çıkıyor yoksa İngiltere önderliğinde oluşturulmak istenen birliği mi engelliyor? Gelecekte birlik yerine bir ittifaklar sistemi mi öngörüyor ve bu sistem içinde ülkemizi yanlarına mı almak istiyorlar? Biz İngiltere öncülüğünde oluşacak birliğin mi savunucuyuz yoksa Avrupa’nın bütünüyle ortak bir proje inşasına mı çalışıyoruz. Yani birilerinin yaptığı bir yapıya mı katılacağız yoksa bu yapının inşasında rol mü alacağız? Sarkozy’yi anlamadığımızı düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi