Fırsat kaçmasın, yazık olur!

Fırsat kaçmasın, yazık olur!

En sonunda şeytanın bacağını kırıp bir anayasa yapabilecek miyiz? Darbelerin, muhtıraların, askeri yönetimlerin ürünü olmayan bir anayasa...
Demokratik bir anayasa...
İnsan hakları ve özgürlükler düzenine sapasağlam dayanan bir anayasa...
Bireyi devlet karşısında gerçekten koruyan bir anayasa...
Hukuk devletini hakikaten benimseyen bir anayasa...
Laiklik ilkesini herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yerli yerine oturtan, din ve vicdan özgürlüğünü tüm farklı inançtan olanların da içine sindirebileceği tanıma kavuşturan bir anayasa...
Hak ve özgürlükleri tarifle yetinen, kısıtlamayan bir anayasa...
Yargı alanında asker-sivil kimseye ayrıcalık içermeyen bir anayasa...
Sivil-asker bürokrasinin demokrasiyle bağdaşmayan vesayetçiliğine nihayet son verebilen bir anayasa...
Hangi kökten olursa olsun herkesin gönül rahatlığıyla vatandaşlık bağını benimseyeceği bir anayasa...
Yapabilecek miyiz?
Şeytanın bacağı kırılacak mı?
Ne acı değil mi?
Bu ülkede anayasa geleneği neredeyse yüz elli yıllık. Cumhuriyet'in kuruluşundan beri seksen küsur yıl arkamızda kaldı. Çok partili demokrasi de altmış bir yıllık bir geçmişe sahip.
Ama daha hâlâ anayasa...
Darbesiz, muhtırasız, demokratik anayasa kavgası bu ülkede daha hâlâ bitmedi.
Bir başka deyişle:
Sivil anayasa yapamadık bir türlü.
Ne kadar da zormuş, son tahlilde hepimizin uyacağı ilkelerden oluşan ortak bir metin, ortak bir platform üzerinde uzlaşmak ya da toplumsal bir sözleşme yapmak...
Kolay olmadığını tarih de söylüyor.
Avrupa'nın kanla yazılmış tarih sayfalarını anımsayınca, anayasalarla demokrasi kavgalarının içiçeliğini görünce, insan daha iyi anlıyor, anayasa yapmanın hiç de öyle kolay olmadığını...
Anayasalarda hak ve özgürlüklere ilişkin soyut gibi gözüken bir takım ilkelerin kağıt üstünde benimsenebilmesi için ne kadar çok kan ve gözyaşı akıtıldığına tarih babanın tanıklığını önemsemek gerekir.
O yüzden, ben bugün Türkiye'nin anayasa konusunda gelmiş olduğu noktayı küçümsemiyor, önemsiyorum.
İyimserim.
Ölçülü de olsa öyle.
Seçim sonrası Tayyip Erdoğan için hazırlanan Ergun Özbudun taslağı ortaya çıkınca da bu ihtiyatlı iyimserliğimi belirtmiştim.
Ankara'da hafta sonu aralarında TOBB, TÜSİAD, TİSK, Türk-İş, Hak-İş, KADER, MÜSİAD gibi yetmişten fazla sivil toplum kuruluşunun katılımıyla ilki yapılan Anayasa Platformu Ulusal Çalıştayı da iyimserlik açısından olumlu bir gelişme.
Hiç küçümsenmesin.
Yeni bir anayasa için böylesine geniş bir platform galiba Türkiye'de bir ilki oluşturuyor.
Bundan sonrası ne olacak?
AKP de, Prof. Dr. Ergun Özbudun ve arkadaşlarının çalışmasına dayanarak bir anayasa taslağı çıkaracak mı? Çıkarırsa, bundan sonraki anayasa çalışmaları nasıl bir yörüngeye oturacak?
Bu konuyu soğukkanlı düşünmekte yarar var.
Demokratik, hak ve özgürlükler düzenini gerçekten güvence altına alan yeni bir anayasayı en geniş toplumsal mutabakatla yapmaya çalışalım.
Sabırlı davranalım.
Acele gerekmiyor.
Artık darbesiz, muhtırasız, kavgasız döğüşsüz sivil bir anayasa yapabileceğimizi cümle aleme gösterip siyaseten olgunlaşmanın yolunu açalım.
Fırsat kaçmasın, yazık olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi