Baydemir özeleştiri verecek mi?

Baydemir özeleştiri verecek mi?

KCK'nın talimatı açık: 'Eleştirmesi gereken eleştirecek, özeleştiri vermesi gerekenler özeleştiri verecektir.'


Kürt siyasetini takip edenlerin, bu cümlenin arkasında devinip duran PKK ideolojisini kavraması lâzım. Çünkü Kürt sorununun çözümü önündeki en aşılması zor engellerden biri bu ilkel ideolojinin Kürtler üzerinde kurduğu tahakküm.

Osman Baydemir'in Kürt siyaseti içinde başlattığı tartışmanın içeriğinin pek fazla önemi yok. Kürt siyasetinin labirentleri arasında bu ayrıntı çok önemli. Baydemir'in 'silahlı mücadele miadını doldurdu' sözünün benzerlerini, PKK'nın lider kadrosunun neredeyse tamamı yakın zaman içinde söyledi. Cemil Bayık'ın hatta Murat Karayılan'ın 'Silahlı mücadele ile varılacak bir yer kalmadı' anlamına gelen sözlerini, özellikle BDP'li politikacılar çok yakından takip ettiler. Demek ki sorun, söylenen cümle değil, kimin söylediği.

KCK'nın talimatında geçen cümleye dayanarak soracağımız soru bu farkı gösteriyor. 'Kimin eleştireceğine, kimin özeleştiri yapacağına kim karar verecek?' Baydemir'i özeleştiriye davet eden bu talimatın gösterdiği tek merci var: 'Elindeki silahla birlikte artık miadını doldurmuş olanlar'. Emirle eleştirecek, emirle özeleştiri yapacaksınız.

Bu dünya, Stalin dönemi Sovyetlerine ait. Fiili gücü elinde bulunduran parti önderliğinin arzusu hilafına bir iş yapar veya bir şey söylerseniz hemen itibarsızlaştırılırsınız. KCK'dan Baydemir'e gelen talimat bir itibarsızlaştırma operasyonu. Baydemir söylediği sözün yanlış olduğunu kamuoyuna açıklayacak ve bir de özür dileyecek. Böylece PKK için artık değersiz olduğu kamuoyuna gösterilmiş, aynı zamanda gerçek patronun kim olduğu hatırlatılmış olacak. Kısaca Baydemir'in omurgası alınacak.

Bu mesele PKK kanadında basit bir iç iktidar mücadelesi olsaydı, üzerinde durmaya belki değmezdi. Kapışma doğrudan silahlı kadrolar ile sivil siyasetçiler arasında bir güç mücadelesi. PKK, İmralı'nın devrede olduğu müzakerelerle tasfiye ediliyor. Bütün güçlerini dayandırdıkları sermayelerini, yani silahları bırakanlar eski saltanatlarını sürdürmek istiyorlar.

Kısaca barış süreci ile paralel bir askerî kanat-sivil kanat ayrışması yaşanıyor. BDP'den Baydemir'e gelen destek bu ayrışma yüzünden. 'Dağda silahla gezmek yerine ovada siyaset yapmak', yanıltıcı bir benzetme. Ovada siyaset yapanlar zaten vardı; üstelik silahlı militanın siyaset yapma becerisi hiç yok. Dağdaki kadrolar, kendilerini her türlü ezaya ve cefaya katlanan, canını ortaya koyan idealist adamlar; Ankara'da siyaset yapanları ise bir eli yağda, öbürü balda yaşayan ve her türlü kalıba giren eyyamcılar sürüsü olarak görüyor. Bu psikolojiyi anlamak Kürt sorununun geleceği için çok önemli. BDP'li politikacılar bu konuda büyük sıkıntı içindeler. Osman Baydemir'i özeleştiriye davet eden, yani itibarsızlaştırmayı hedefleyen talimat, KCK yöneticisi Duran Kalkan'ın kaleminden çıkma. Silahlı kadrolarla sivil kadrolar arasındaki çekişmenin üstüne bir de kişisel bir anlaşmazlığın su yüzüne çıktığı anlaşılıyor.

PKK'nın silahlı kadroları ne olacak? Bu sorun artık sadece barışı arayan Devlet'in değil, aynı zamanda Kürt siyasetinin, özellikle BDP'nin de sorunu. Silahın sağladığı öldürme iktidarını kaybetmek, militanları bir anda sıradan insanlara dönüştürecek. PKK, Kürtler üzerindeki zora dayalı kontrolünü kaybedecek. Daha önce bir selamla ortalık süt-liman olurken, artık kahveye girdiklerinde kimse yerinden kalkmayacak. Bir elinde telsiz, öbüründe Kalaşnikof dağda gezen bir PKK'lı örgüt şefinin, bu sefer bir elinde fırça, öbüründe hortum Diyarbakır'da araba yıkadığını tasavvur edin. Bu manzara gerçek olamaz, ancak Rambo filmlerinde karşınıza çıkabilir.

Baydemir'in kendisinden talep edilen özeleştiriyi yapıp yapmaması, yani itibarsızlaşmayı kabul edip etmemesi Kürt sorununun barışçı yoldan çözülüp çözülemeyeceğini de gösterecek. Demek ki sorun sadece devlet katında alınacak kararlara bağlı değil; Kürt siyasetçilerin silahlı tehdit karşısında onurlarını koruma yeteneği çözümün çok önemli anahtarlarından biri.

Baydemir eğer mecbur kalırsa, barışı savunan ve şiddeti reddeden bir protesto ile belediye başkanlığından istifa etmeli. İşte asıl o zaman Türkiye'de barışa ve Kürt sorununun çözümüne büyük katkıda bulunmuş olacak. Çünkü Türkiye'nin geri kalanı, Kürt sorununun çözümü için Baydemir'in arkasında yer alacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi