Osman Tanburacı

Osman Tanburacı

Üç bıçaklı derbi; Hagi, Schuster, Çakır

Üç bıçaklı derbi; Hagi, Schuster, Çakır

Pazara derbi var. Üç bıçaklı derbi...

Bıçaklardan biri Hagi, öteki Schuster, üçüncüsü de hakem Cüneyt Çakır!

Bakalım futbolun çehresi o gün sinek kaydı bir görüntü verecek mi?

Yoksa kör bıçaklar cildi tahriş edecek mi?

Galatasaray'ın artık kaybedecek bir şeyi yok. Liderden 13 puan geri oluşla şampiyonluk hayal. Hagi'nin hedefi Galatasaray'ı bir biçimde Avrupa'ya atmak. Ligde ilk üçe girmek ya da Ziraat'e dört elle sarılmak. Kendi sahasında oynayacak olan Galatasaray rakibine oranla daha rahat, daha stressiz, daha avantajlı.

Beşiktaş öyle değil. Liderden 9 puan geride. Bu maçı kazanırsa, lider de kaybederse aradaki fark 6 puana inecek ve Beşiktaş şampiyonluk yolunda söz sahibi olacak.

Yenilirse o da Galatasaray'ın köyüne dönecek!

Onun için de Beşiktaş Ali Sami Yen'de Galatasaray karşısına önce yenilmemek için çıkacak, tedirgin çıkacak, korkak çıkacak.

Çok sakatının olması da cabası...

Bu öngörülerim maçın psikolojik yanı.

Bir de işin saha içi var.

Galatasaray'ın bir oyun şablonu var. Takım halinde oynamaya çalışıyor. Ne kadar başarıyor tartışılır ama bir oyun tarzı var.

Beşiktaş'ın yok!

Schuster'in Beşiktaş'ı ne oynuyor bilen yok!

Hagi bu yüzden avantajlı.

Schuster yangınlarda...

Hagi Pino'yu iyi kurmalı

Hagi Pino'yu iyi kullanırsa Galatasaray rahat kazanır. Elano ve Kewell'ın servis yapacağı Pino, Ersan ve İbrahim Toraman'ın arasına sarkarsa, ağır ve pozisyon veren Beşiktaş savunması Pino'nun kıvrak çalımlarıyla terse yatar. Uzaktan vurma sevdalısı olan Pino da maç boyu şut çekme imkanı bulur. Bu tarz oyun Galatasaray adına büyük avantajdır.

Ayrıca topa hükmeden adamın Galatasaray'da çok oluşu da bir başka avantajdır. Hagi'nin takımı doğurgan olur. Çok pozisyon yakalar.

Beşiktaş öyle değil; Aurelio, Ernst, Q7, Guti, Bobo ve Nihat'ın olmaması Beşiktaş'ın forvetini yetim bırakır. Nobreli forvet Galatasaray savunmasını kolay aşamaz!

Nobre dağıtıcı olabilir ama onun yaratacağı boşluklara girecek olanlar da Holosko ve Tabata'dır. Onların ikisi de gol adına bir Pino etmez!

Schuster'in 1960 model

kaplumbağası

Alman Schuster'in 60 model dediği bana kalırsa halk arabası Volkwagen'dir.

Hani kaplumbağa görünümlü ufacık ama ekonomik ve yavaş Alman arabası vardı ya işte o...

Ne arabaydı ama.

Schuster'in Beşiktaş'ı da öyle işte, Q7 olmayınca yavaş.

Beşiktaş'a hız kazandıracak tek isim akıllı oyunuyla aralara attığı paslarla Guti'dir. Galatasaray da onun oyun alanını daraltmalıdır.

Soldan akacak İbrahim Üzülmez de bu maçta verimsiz kalır.

Hagi onun kanadına da Sabri ve Barış'ı koyarsa Üzülmez tıkanır kalır.

Baroş ve Fatih Tekke için fazla ümitli değilim.

İkisi de uzun süredir oynamıyor.

Maç eksiği olana ve sakatlıktan yeni çıkmışa pek güvenmem.

Hocaların da onlara güveneceğini pek sanmıyorum.

Hakem Cüneyt Çakır'a da ben güveniyorum. O asla kör bıçak değil... Avrupa görmüş jilet gibi hakemimize futbolcular da yardımcı olursa derbinin zevkini çıkartır güzel bir maç seyrederiz.

Her şeye rağmen maçın % 80 favorisi Galatasaray'dır. % 20'si de 90+'da belli olur.


Bursaspor ve futbolumuz


Şampiyonlar Ligi'ndeki tek temsilcimiz Bursaspor grup maçlarını hüsranla tamamladı. Tek golde kaldı ve hiç puan alamadı. Son maçı Glasgow Rangers'le ama ne olursa olsun netice değişmeyecek. Bursaspor'un aldığı bu başarısız sonuç Türk futbolunun Bursa üzerinden Avrupa'ya yansımasıdır.

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin daha ilk turlarda elenişi de bunun bir başka ispatıdır.

Futbolumuz, kısır iç çekişmelerin içinde dibe vurmuştur. Anadolu ihtilali falan palavradır. İhtilal için karşı tarafta bir baskı rejimi olması gerektir ki baş kaldırılsın. Baskıyı yapacak olanlar da üç büyük İstanbul kulübüdür. Onların da hali meydanda. Hepsi birbirinden beter.

Anadolu kulüplerinin ortaya çıkması bir ihtilal değil 'aradan sıvışma'dır.

İhtilal plan program ister. Başarının devamı için de ihtilalin sağlam temellere oturtulması gerektir. Bu ortam sağlanmazsa ihtilalde ya baş olunur ya baş gider.

Ertuğrul Sağlam'ın 6-1 kaybedilen Valencia maçı sonrası verdiği beyanatı esefle izledim.

Sağlam; 'Bursalılardan özür diliyorum. Bu yenilgide yönetimin, futbolcuların kabahati yoktur. Suç doğrudan benimdir' diyerek sorumluluğu üzerine alması ucuz kahramanlıktır.

Bu ülke işte böyle beyanatlar yüzünden doğruyu bulamıyor.

Bursaspor'un bu hezimetinin altında yatan gerçek; Türk futbolunun iyi yönetilmediğidir.

Bunun da en büyük sorumlusu; TFF ve Kulüplerin yöneticileridir. Onların hatalarını özgürce dile getiremeyen ve hatalı yönetimlere yardakçılık eden medya da bu sonuçta görevini yapmayan kesimin başında gelmektedir.

Acı olan gerçek budur.


Kurnaz Mourinho


Real Madrid'in Hocası Mourinho iki oyuncusunun sarı kart görüp atılması için talimat vermiş.

Oyuncular da emri yerine getirmiş ve atılmışlar.

Şimdi tartışılıyor.

Mourinho'nun yaptığı etik mi değil mi?

Davranışı kadrodaki öbür futbolculara güvensizlik mi değil mi?

Mourinho ceza alır mı almaz mı?

Benden de iki soru;

1-Kalecisine penaltı attıran hocanın yaptığı öteki futbolcularına güvensizlik mi değil mi?

2-Bunu yapan Mourinho değil de Terim ya da Denizli olsaydı ne derdiniz?


Q7+Guti+Iverson= 10 milyon dolar avanta


Q7+Guti+Iverson=10 milyon Dolar avanta

Güldürmeyin beni!

Beşiktaş üç yabancısı için Türkiye'yi Tanıtma Fonu'ndan tam 10 milyon dolar istiyormuş.

Örnek olarak da Galatasaray'ın aldığı bedeli gösteriyormuş!

Allah Allah!

Galatasaray Hagi, Popescu, Taffarel için almadı ki o parayı...

UEFA ve Süper Kupa'yı Türkiye'ye getirdiği için aldı.

'Getir Kupaları al paraları' demezler mi Beşiktaş'a...


Misimoviç kendini ispat edemedi


Herkes görüyor ki Misimoviç gönülsüz. Bundesliga'da başarılı olan bir futbolcu Galatasaray'a geldiği günden beri hala kendini ispat edecek bir yararlık gösteremediyse dışlanması kadar doğal bir şey yoktur.

Hagi doğruyu yapmıştır.

Misimoviç'in; 'Sakız çiğniyorum diye Hagi beni istemiyor' demesi komiktir.

Herkes sakız çiğner ama çıtlatmasını bilmeyen de geviş getiriyor demektir!

Nokta!

Misimoviç de Fenerbahçeli Anelka gibi Türkiye'ye 'hava değişimi'ne gelmiştir.

Ya oynar ya gider!

Zaten Misimoviç'in transfer sözleşmesi de buna göre yapılmıştır.

Galatasaray'a düşen, uzlaşma yoluyla bu işin bitirilmesidir.

UEFA da insan haklarını ön plana alarak şöyle diyor;

Bir futbolcu yabancı ülkede yapamayacağını anlarsa kulübüyle anlaşır ve serbest kalır. Uzlaşma olmazsa raconu UEFA keser.

Misi gitmek istiyorsa kapı açıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Tanburacı Arşivi