Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Daha beteri var mı?

Daha beteri var mı?

Hayırlı haberi bu sabah aldık... Büyük buluşma yarın (yani bugün) saat 12.00’de TBMM’de gerçekleşecek.

Siz bu satırları okuduğunuzda, taraflar eteğindeki taşı dökmüş, koparılacak tavizleri koparmış ve (muhtemelen) “mütebessim çehrelerle” toplantıdan ayrılmış olacaklar.

Kurultay arifesinde bu görüşme de nerden çıktı?

Efendim, “Etro” namıyla maruf Kılıçdaroğlu’muz, giriştiği tasfiye hareketinde fazla ileri gittiğini düşünmüş olacak ki, kurultay öncesinde “gönül ve rıza alma turları” atıyor.

Önder Sav’la görüşüp gönlünü, Deniz Baykal’la görüşüp rızasını alacak...

Olabilirse, isimler masaya yatırılacak, listeler yapılacak, Parti Meclisi’ne son şekli verilecek.

Bir ara, “PM listesini kendi ellerimle yapacağım” buyurmuştu.

Baykal’ın çatık kaşlarını görünce vazgeçti: “Çarşaf liste de olur... Delegelerimiz ne derse o...”

Hayatı böyle geri adımlarla doludur.

Referandum sürecinde, miting meydanlarında, söylediği her şeyden yüz geri etti.

Önce verdi, sonra geri aldı.

Mesela, “genel af”tan söz etti, üzerinden 12 saat bile geçmeden, “hayır, gündemimizde böyle bir şey yok” dedi. Başörtüsü sorununu çözeceklerini söyledi, ertesi gün “Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın bağlayıcı kararlarını” hatırlattı. İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesini kaldıracakları vaadinde bulundu, birkaç gün sonra “daha da ağırlaştırılmış” 35. madde teklifiyle geldi.

En acıklısı da şu:

İki hafta kadar önce, DTP’yle ittifak kurabileceklerinin işaretlerini vermiş, genel sekreteri Süheyl Batum’a bu yönde açıklamalar yaptırmıştı.

Baykal’ın, “Demek ki sen iktidar olmak istiyorsun... Sakın ha!” uyarısı üzerine telaşlandı, “Böyle bir şey yok... Asla olmayacak...” şeklinde açıklamalar yapmaya başladı.

Lidersen, ilkeli olacaksın.

Lidersen, verdiğin sözün üstüne yatmayacaksın.

Lidersen, çatık kaş görünce düşüncelerinden vazgeçmeyeceksin.

Peki, bugünkü Baykal-Kılıçdaroğlu zirvesinden ne çıkar?

Bir şey çıkmaz.

Baykal, koparması gereken tavizleri zaten kopardı. Kurultay öncesinde hizbinin geleceğini garanti altına aldı

Belki birkaç tavsiyede bulunur. Kılıçdaroğlu’nun dikkat etmesi gereken hususların altını çizer. İftira siyasetinden vazgeçmesi ve eski defterleri açarken daha özenli olması gerektiğini söyler. “Ben yandım, sen de yanma” der.

Baykal’ı yakan olayı biliyorsunuz.

Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır’ın yazdığı bir “dedikodu mektubuna” dayanarak, AK Parti’nin bazı gazete ve televizyonlara para aktardığını iddia etmişti.

Bu iddiasının altında kaldı.

Mahkemece “müfteri” ilan edildi ve tazminat cezasına çarptırıldı.

Kılıçdaroğlu da aynı yalana sarılmış görünüyor ve Başbakan tarafından bazı gazete ve televizyonlara para aktarıldığı iddiasını tekrarlıyor.

Müddei iddiasını ispatlamakla yükümlüdür ama Kılıçdaroğlu’nun mantığı böyle çalışmıyor.

İspat mükellefiyetini karşı tarafa yüklüyor.

Başbakan’dan, İsviçre’de hesabı olmadığına dair belge getirmesini istemişti.

Baykal’ı yakan iftira kendisine kaça patlar bilmiyorum ama, korkarım hedefe koyduğu gazete ve televizyonlardan da “para almadıklarına dair belge” isteyecek.

İşin hazin tarafı şu:

Koskoca CHP, 2011 seçimlerine bu adamın genel başkanlığı altında giriyor.

Daha beterini bilen varsa, söylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi