Serdar Demirel

Serdar Demirel

Wikileaks’in yansıttığı Şiî-Sünni gerginliği

Wikileaks’in yansıttığı Şiî-Sünni gerginliği

Wikileaks’in yayımladığı yazışmalar, bölgemize dair tehlikeli bir gerçeği de haber veriyor. O da, hem tarihî hem geleceğe dair boyutları olan Şiî ve Sünnilik ekseninde yaşanan günümüzün derin gerginliğidir..


Yayımlanan yazışmalardan Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün’ün Ortadoğu’da Şiî nüfuzunun yayılmasından ne kadar tedirgin olduklarını görüyoruz. Bu üçlüye Şiî vatandaşlara sahip ama nüfusunun çoğunluğu Sünni olan bütün Ortadoğu ülkelerini de katabilirsiniz.



Tedirginlik o boyutlara ulaşmış ki; İran’la eşdeğer gördükleri Hizbullah’ın nüfuzunu Lübnan’da kırmak için Amerika ve NATO’dan medet umacak noktaya vardırmışlar işi.



Aslında Şiî nüfuzunun Ortadoğu’da yayılmasının nasıl tedirginlik oluşturduğunu, bunun ne tür çılgınlıklara yol açabileceğini birkaç kez bu sütunda ele almıştık.



Yönetim olarak Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün ekseninin ne kadar Sünniliği temsil ettiği de ayrı bir konu. Bu ülkelerin kendi ülkelerindeki Sünni yapıları nasıl kıskaca aldığından sağır sultanın bile haberi var. Meselâ Mısır’da İhvânu’l Müslimin’in nasıl baskı altında tutulduğu daha geçenlerde yapılan seçimlerde bir daha ayan beyan ortaya çıktı.



Buna rağmen şu tesbiti yapmak gerekir; Ortadoğu’daki rejimlerin gerçek alternatifleri olan Sunni yapılar da Şiî nüfuzunun yayılmasından endişe duymaktalar. Yangına körükle gitmek istemedikleri için bu konuda fazla seslerini yükseltmiyorlar.



Varolan bu durumu analiz eden yazılar kaleme aldığımızda, özellikle de siyasal anlamda Şiîlikten etkilenmiş bir kesim, bizi, haksızca itham etmekte sınır tanımıyor. Ancak problemi görmezden gelmenin sorunu ortadan kaldırmadığı da kesin.



Bizim kanaatimiz odur ki; bir hal noktasına bağlanmamış bu mesele daha sonra onarılması pek kolay olmayacak bölgesel bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır.



Şunu çok iyi biliyorum: Ortadoğu sorunu tarihsel Şiîlik ve vardığı nokta anlaşılmadan anlaşılamaz. Bölgenin petrol yataklarının üzerinde mukîm olan, nüfus yoğunluğu Sünnilerden hemen sonra gelen bir toplum kesimidir çünkü. Buna kendisini bu çoğunluk karşısında hakları tarih boyunca ellerinden alınmış “fırka-ı nâciye” olarak da görmesini katarsanız, toplumsal psikolojisi bilenmiş bir yapıdan bahsettiğimiz anlaşılacaktır.



Şiîlerin katılımı olmadan bölgesel sorunlar hakiki anlamda çözülemez. Şiî ve Sünnilerin müşterek maslahatlarda bir zeminde buluşmaları bu yüzden elzemdir.



Bununla, iki mezhep arasında itikadî ve fıkhî bir vahdeti kasdettiğimiz anlaşılmasın. Mümkün olmayan hayâllerin peşinde koşmamak gerek. Bununla, yaşadığımız coğrafyanın barış ve istikrarını sağlamak üzere ortak düşmanlara karşı siyasi birliği ve bölgenin iktisadi kalkınmasını gerçekleştirmek için ekonomik işbirliğini kastediyoruz. İtikadî ve fıkhî bir vahdeti zorlamak, sanıldığının tam aksine, bu siyasi ve iktisadi birlikteliği de imkânsız kılacaktır.



Şiîleri hesaba katmayan, onları çözümün bir parçası kılmayan Ortadoğu’ya yönelik her strateji akim kalmaya mahkumdur. Bunu, bölgede etkin olan Batılı güçler de çok iyi bildiklerinden, bütün hesaplarının merkezine Şiîleri de almaktalar.



Bölgede Şiî Sünni çatışması neden kurgulandı sanıyorsunuz? Amaç bölgeyi onlarca yıl sürecek mezhep savaşına sürüklemek değil miydi?



Böyle bir çatışma ne Sünnilerin ne de Şiîlerin maslahatınadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi