Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Negatif odaklı gözlem yapıyoruz

Negatif odaklı gözlem yapıyoruz

Küçük yaştan itibaren çevremizden olumlu ya da olumsuz bazı tepkiler alırız. Aldığımız olumsuz tepkiler daha ziyade bize yoksunluk aşılar, güven duygumuzu sarsar ve böyle durumlarda zayıf olduğumuza inanabiliriz. İnsanoğlu, kendi zaafiyetini, kendi güvensizliğini bastırabilmek için, çevresindeki insanlara sözden bombalar atar. Sözle yaralar insanı, sözle saldırır...

Sıradan bir günde dışarı çıktığımızda hoşumuza giden ve gitmeyen bir çok söz işitiriz. Ama insanlar daha çok negatif odaklı gözlemler yaptıklarından onlarca iyiliğiniz arasından bir tane kusurunuzu bulurlar ve acımasızca yüzümüze vururlar... İnsanlarla karşılaştığımızda, çok sinirlisin, çok şişmansın, uzunsun, kısasın, gerginsin, alıngansın, bu giysi sana hiç yakışmamış, şu seni yaşlı göstermiş, hitabetin hiç iyi değil... gibi bir dize olumsuz tepkiler alırız. Bütün bunlar zihin dünyamıza kazınmış derin birer çiziktir. Çizikler çoğaldığında artık biz de kendimizi bu şekilde tanımlıyor olabiliriz. Eğitimciler, ruh sağlığıyla ilgilenin uzmanlar ve sorumluluk sahibi bir çok kişi insanlara pozitif geribildirimler vermenin daha faydalı olacağını söyleseler de insan nefsini okşayan bu negatif saldırının önüne geçemiyorlar.

Engellilerimizle ilgili yaşanan sorunların büyük bir kısmı da buradan kaynaklanıyor. Geçen hafta Dünya engelliler günüydü. O günün önemine binaen çeşitli kurum ve kuruluşlarda engellilerle ilgili sorunlar dile getirildi, yaşanan zorluklar ifade edildi. Engellilerin toplumla adaptasyonu konusunda herkesin üstüne düşüne yapması ve sorumluluk alması gerektiği vurgulandı. Eskiye nazaran bir çok alanda iş imkanı bulan ve çeşitli haklara sahip olan engellilerimiz, yolda karşılaştığı kişiler tarafından, çevreden ve aileden gelen negatif tepkilerden ve gereksiz acıma duygusundan ve kendilerine atfedilen yakıştırmalardan etkilenerek kabuklarına çekilebiliyorlar. Bu konuda kimse ben böyle bir karede yer almıyorum demesin, en azından yolda yürüyen bir engelliye nasıl muamele edildiğini görmüşsünüzdür. Yolda yürürken tuhaf tuhaf bakan insanlar, acımaklı yüz ifadeleri, engelliyi ailenin günahı olarak görenler, engelliye engel durumuyla ilgili garip sorular soranlar onların dünyalarında bir yoksunluk duygusuna neden olabiliyorlar. Dışarıdan gelen "aa senin ayakların mı yok? Şimdi nasıl evleneceksin? Nasıl çalışacaksın? İfadeleri de bu insanların kendi kabuklarına çekilmelerine neden oluyor. Bu nedenle öncelikle toplumun engelliye bakış açısı değişmeli ve engellilerimiz toplum içinde sıradan bir insan olarak hayatlarını sürdürmelidirler.

Adler'e göre, kişinin fiziksel bir engelinin olması, aileyle yaşadığı sorunlar ya da çevreden gelen ilginin azalması sonucunda aşağılık duygusu ortaya çıkabiliyor. Bütün bunlar bizim aslında az ya da çok çevreden beslendiğimizin, çevrenin etkisinde kaldığımızın bir göstergesi. Bu nedenle, bir vatandaş olarak, engelli kardeşlerimizi, bakışlarımızla rahatsız etmemeli, onları rahatsız edecek sorular sormamalı ve bunu hayatın içinde bir farklılık olarak görebilmeliyiz. Onlara abartılı bir acıma duygusuyla yaklaşmak ise, verilebilecek en büyük zarardır... Aşırı bir acıma duygusuyla karşılaşan engelli ya kendisini acınası bir varlık olarak görüyor ya da bundan rahatsızlık duyarak insanlardan uzaklaşmayı tercih ediyor...

Ne yazık ki, modern kültür, insanı sırf maddi tarafıyla ele aldığından, bu doğrultuda mükemmel bir varlık tasarlıyor ve onun ruhsal derinliğini, insan tarafını görmezden geliyor. Oysa bizler hayata ve varlığa dair söz söylerken Allah'ın rızasını gözetir ve insanı da buna göre değerlendiririz. Çünkü Allah kitabında, kişinin bedensel engelini insan olmaya mani görmez, aksine, hakikati görmeyenleri, kör, işitmeyenleri sağır, ifade etmeyenleri dilsiz olarak belirtir. İşte gerçek özür de budur... Çünkü bu katagoride yer alanlar, önlerini, sürüklendikleri uçurumu görmezler, bu konuda yapılan uyarıları dinlemezler. Bedensel olarak dik yürüseler de, istedikleri şekilde hareket etseler de uçuruma gittiklerini bilmezler ve göremezler... En elzem şekilde rehabilete edilmesi gerekenler ve gerçek engelliler de işte bu kimselerdir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi